Her telden martaval
Niçinini ve nedenini merak edenler elbette olacak. Samimi bir cevap isteyenler de olacak. “Bilgi hangi kaynaktan gelirse gelsin ben kullanırım” demek durumunda olanlar kılavuzu kargaya teslim etmiş olurlar.
Kılavuz karga olduğunda olacaklara razı isek elbette bu yol
çok kolaycı bir yol ve soruşturma araştırma zahmetine de katlanmayı
gerektirmez.
Basının hangi dalından gelirse gelsin kulaklarımızla
duysak, gözlerimizle de görsek dahi
gelen bir bilgiyi filtrelemezsek er ya da geç mahcup oluruz.
Bugün işte tam da o gün.
Aklı başında zannedilen o kadar çok insan ağzından
çıkanlardan veya işitme ve görme duyu organlarını kullanarak görüntülü ve
yazılı basından aldığı asparagas bilgileri yaptığı paylaşımlar yüzünden rezil
rüsvay oluyor.
Bu öyle bir rezalet ki, sahibini sokağa dahi çıkartamaz ama
maalesef burası Türkiye diyerek malumun ilanını arz ediyorum.
Meseleye siyaset perspektifinden bakmadan yaklaşım
sergilersek doğrusunu yapmış oluruz. Çünkü siyaset, siyah zeminlerde yapılıyor
ve içinde taşıdığı pisi pası, taşıdığı renk kapatıyor.
Hem siyaset hem politika gerçek yörüngesinden
saptırıldığında olanlar oluyor. Alıcı kerizler vasıtası ile aklar kara,
doğrular yanlış olarak pazarlanabiliyor.
İletişim biliminde aracı olarak kullanılması yasak olan;
yalan, dolan, iftira gibi kavramların bini bir paradan alıcılar vasıtası ile
pazarlanabiliyor.
Yakın geçmişte bunun açık örneklerini bizzat yaşadık.
Bir yaratık utanmadan sıkılmadan iletişim bilimine bu
martavalı soktu.
Yalan, büyütülerek
pazarlandığında yıkamadığı kalenin olmayacağını iddia ederek, örnekler
üzerinden toplumumuzun saf ve temiz duygularını iğfal eyledi.
Bu öyle bir iğfal ki, etkisi her geçen gün giderek artan bir
ivme ile toplumsal birlik ve bütünlüğümüz zedelenmeye devam ediyor.
Yalan ticareti sermayesi olmadığı için kolaycı bir yol
olarak yapılıyor.
Kalıcı etkisinin olmaması nedeni ile saman alevi gibi
parladığında sadece etrafını kısa süreli aydınlatmasından nemalananlar
tarafından sık yapılarak keriz toplamak için kullanılıyor.
Bilimsel bir gerçek üzerinden meseleye bakarsak; yalanın
yayılış hızı, doğrunun yayılış hızına
göre daha etkin ve daha hızlı.
Herhangi bir yalan, sermayesi olmadığı için kolayca
üretilebilir. Yayıncıları ve alıcı kerizleri de hazırsa yayılması için özel bir
gayrete gerek yok.
Yalan; şeytani bir yüzünün olması nedeniyle de kolay
pazarlanabilen bir kavram.
Seçim sathı mailine erken de olsa girildi.
Önümüzdeki günlerde allı pullu, makyajlı, cafcaflı yalanlara
hazır olun derim.
Şimdiden söylüyorum, yalan pazarı epey müşteri toplayacak.
Ahlak ve akıl yoksunu mahfillerce acımasızca piyasaya sürülerek birlik
hamurumuz sulandırılmaya çalışılacak.
Emareleri başladı bile.
İstikbalimize gölge düşürmek isteyenlerin, İstiklal saldırısını sulandırmak için kullandığı
malzemelere bir bakar mısınız?
Her yönü ile açık seçik meydanda olan bir gerçekliği
araştırmak için gazi meclisimiz kullanılmak isteniyor.
Saçma ve amacının kötü niyet olduğu belli olan bu girişim;
aklı selim ile bertaraf edildiğinde ise klişe kelime ve cümlelerle devletimize
nasıl saldırdıklarını görenler görüyor.
Muhalefet virüsü ile dumura uğramış beyinler, önümüzdeki
süreçte akla hayale bile gelmeyecek öyle garabetler yumurtlayacaklar ki, uyanık
olanlar dışında kimse fark edemeyecek.
Aklı selim ve sağduyularımızla meselelere yaklaşalım.
Dolduruşa gelerek art niyetlilerin tuzağına düşmeyelim.
Sosyal medyada yalan pazarlanması hâlâ suç değil, ancak bu
yalana yapılan yorumlardan cımbızla çekilen kelimeler üzerinden ticaret yapıp
para kazanan şerefsizler var ve aramızda dolaşıyorlar.
Plastik ve elastik olma gibi bir zaafı olan hukuk, nereye
doğru evirirsen oraya doğru yol alabildiği ve kelime oyunlarına fazla tahammülü
de olmadığı için, fırsatçı şerefsizlerin ağından sade vatandaşı bazen
kurtaramayabiliyor.
Sayısız örnekleri var.
Aman ha dikkat derken bu garabeti bilmek ve yaymak gerekiyor.
Dünya bir savrulmanın eşiğinde olunca bizdekini
küçümsememekle birlikte durum bu.
Körfeze çöken ABD ve İngiltere, Irak beldesini yerle bir
ederken BBC televizyonu karabatakların Basra körfezine akıtılan petrolün
içerisinde zor durumda kaldıklarından ve yaşama savaşından bahsediyordu.
Bugün de durum dünden farklı değil elbet.
Bizdekilerin durumu da bundan pek farklı değil.
Taşlar bağlı, köpekler serbest.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.