Her taşın altından…
Cumhuriyet tarihinde sağ kesime uygulanan her baskının, her saldırının, her zulmün ve kaldırılan her taşın altında muhakkak Cumhuriyet Halk Partisi çıkmıştır. Birebir içinde olmadıkları her melanetin de muhakkak destekçisi olmuşlardır. Sandıkta elde edemediklerini zorbalıkla elde etme peşinde olanların oyunları her defasında da boşa çıkmıştır.
2002’de tek başına iktidar gelen AK
Parti’ye karşı yapılan saldırılarda da baş aktör hep Cumhuriyet Halk Partisi
olmuştur. AK Parti döneminde vesayetin ve onu alenen destekleyen Cumhuriyet
Halk Partisi’nin kırılmaları başlamıştı. 25 Ağustos 2004 MGK’sında
imzalanan MGK kararları hiçbir şekilde uygulanmadı. Vesayette ilk
kırılma böyle başladı.
Danıştay 2. Dairesinin 8 Şubat
2006’da verdiği başörtüsü kararı akabinde toplum mühendisleri yine devreye
girdi. Avukat kimliği nedeniyle üzeri aranmadan Danıştay’ın Necatibey
Caddesi'ndeki eski binasına gelen Alparslan Arslan, kararı veren Danıştay
2. Dairesinin heyet odasında kanlı baskını düzenleyerek Üye Mustafa Yücel
Özbilgin’i katletti. Vesayetçilerin ağzı sulandı ama istedikleri sonucu yine
alamadılar.
Daha önce 4 kez askeri
müdahalelerle sarsılan Türk demokrasisi, 2007 yılının nisan ayında TBMM
tarafından gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde de yeni bir
muhtıra ile karşılaştı. Siyasi tarihe “27 Nisan e-muhtırası” olarak geçen
bildiriye karşı bildiri ile cevap veren AK Parti vesayetçilerin ve Cumhuriyet
Halk Partisi’nin umudunu bir kez daha kırdı.
Seçimle olmayacağını anlayanlar
Cumhuriyet Mitingleri ile ülkeyi yangın yerine çevirmeyi planladılar. Yine sert
kayaya çarpmışlardı. Millet her şeyin farkındaydı. Yükselişi durdurulamayan Ak
Parti ancak kapatarak durdurulabilirdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
Abdurrahman Yalçınkaya “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği”
iddiasıyla AK Parti’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.
Yine başaramadılar.
Hemen hemen her gün darbe
planlarının başladığı günler geldi ardından. Her birisi tek tek ifşa oldu,
akamete uğradı. Yapılan her şey sonuçsuz kalıyordu. Hepsinde de Cumhuriyet Halk
Partisi ya taraf ya da destekçi olarak başköşedeydi. Bu sefer gezi olayları
başlatıldı. Ağaç bahanesi ile yurdun her köşesi yangın yerine çevrildi. Türk
ekonomisine ağır hasar verildi. Yine devrede Cumhuriyet Halk Partisi vardı.
FETÖ’nün devleti zor duruma
düşürmek ve hükümete birçok koldan darbe vurmak için
gerçekleştirdiği 17-25 Aralık yargısal darbe teşebbüsünde de
Cumhuriyet Halk Partisi’nin parmağı vardı. O da sonuçsuz kaldı. FETÖ elebaşı
Gülen’in talimatıyla, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden önce örgütün
yaptığı son operasyon olarak arşivlerdeki yerini alan MİT tırlarının
durdurulması olayını organize edenlerin destekçileri yine Cumhuriyet Halk
Partisi’ydi. Tutuklanan terör örgütü destekçisi milletvekillerine destek vermek
için “sözde adalet yürüyüşü” de fayda vermedi, inandırıcı olmadı.
Devletin tüm kılcal damarlarına
sinsice sızan FETÖ Terör Örgütü’nün 15 Temmuz akşamı devletin silahlarını
millete doğrultmasını bile kontrollü diyerek zımnen destekleyen Cumhuriyet Halk
Partisiydi. Provokasyonlarla, iftiralarla, saldırılarla devam ettiler ama yine başaramadılar.
Tek başına AK Parti’ye karşı
başarısız olanlar bu sefer ittifaklarla bu işi kotarmayı planladı ama o da
yetmedi. Halk her seferinde AK Parti’nin yanında oldu. Girdikleri her seçimde
yerle bir oldular.
Şimdi sandık sandık diye
çığıranların umudu ne ki ne bekliyorlar…