Her şeye muhalefet
Cennet vatanımızı cehenneme çevirmeye sevdalı mahfillere her gün yenileri ekleniyor. Kimisi içerden, kimisi dışardan vurun abalıya misali vurdukça vuruyor.
Olan
vatandaşa oluyor.
Muhalefet
etmenin ölçüsünü kaçıranlar,iktidara çakayım derken vatandaşın hem huzurunu
kaçırıyor hem de rezil rüsvay oluyor.
Söz ağızdan
çıkana kadar elbette sahibinin esiridir.Ancak ağızdan çıktığı andan itibaren
sahibi sözünün esiri oluyorsa buna muhalefet demek yanlış olur.
Seçim tarihi
belli olur olmaz gözümüzün önünde cereyan eden garip olayları hatırladığımızda
demek istediklerim daha iyi anlaşılır.
Yüz yaşına
basmış olan Cumhuriyetimizin ilk yarısında vatandaşa yaşatılanları
büyüklerimizin ağzından bizzat dinleyerek yetişmiş bir cumhuriyet çocuğu olarak,ikinci
yarısında ve özellikle son 20 yılda yaşadıklarımla kıyasladığımda her şeye
muhalefet edenlerin samimiolmadıklarına inanıyorum.
Her şeye
muhalefet etmek için önce aklı kiraya vermek gerekir.
Kör ve sağır
olmak gerekir.
Dost
sohbetlerinde ülke meselelerini konuştuğumuzda sorulan sık bir soruya verdiğim
tek cevaba bazı dostlar bu kadar mı der, bende evet bu kadar derim.
Soru şu.
Cumhurbaşkanımızın
ülkemiz adına yaptığı icraatlar.
Cevabım tek
kelime kesin ve kati.
İnşallah
dünyamı değiştirinceye kadar da bu cevabım aynı kesinlikte olacak.
Ayasofya.
Fatih Sultan
Mehmet dedemizin vakfiyesi ve vasiyeti ile cami olarak ibadete açılmasına
rağmen malum sebeplerle kapısına paslı kilitler vurularak ümmetin kalbinde ağır
bir hüzün ile duran bu masum mabedin kilitlerini kırarak aslına çevirip
Müslümanlara derin bir oh dedirtti.
Ah vah
edenler oldu olmasına ama ülkemizin ve dünyanın dört bir yanından gelen
Müslümanlarla dolup taşmasından da anlıyoruz ki, büyük çok büyük bir icraat.
Müslümanların
on yıllardır beklediği o kutlu anı ümmete yaşattı ya, gerisi gelir.
Zaten ha
bire geliyor.
Avrupa bize
aferin diyecekmiş.
Amerika’yı
karşımıza alırsak batarmışız.
Gavurdan
dost olmayacağını dağdaki çoban kesin olarak bilir.
Sade çoban
değil,sokaktaki herhangi bir vatandaşımıza sorulsa oda bilir ki, gâvurdan dost
kedi derisinden de post olmaz.
Muhalefet
etmek demokrasimizin gelişmesi olgunlaşması yanlışların azaltılması için
gerçekten çok gerekli ama bizdekilerin yaptığı gibi olmasa.
Adam
utanmadan sıkılmadan muhalefet ediyorum diye her şeye ama her şeye karşı
çıkıyor ve sorulduğunda da ”bu hükumet dünyanın en doğru işini de yapsa onu
alkışlamayız” doğru yaptın demeyiz, diyebiliyor.
Rahmetli
Erbakan hocamız, ağır sanayi hamlesini başlattığında ülkemizin dört bir yanına temeller
atmıştı. O günde, aynı zihniyete mensup
olan muhalefet bu temelleri meclis kürsüsüne getirip Rahmetli hocamızla
kendilerine göre alay etmişlerdi.
Bu
zihniyetin derdi elbette ülkemizin gelişmesi müreffeh olması değil.
Bunu tek
parti döneminde bu millete yaşattıklarından biliyoruz zaten.
Bu kafa öyle
bir kafa ki, seçimlerde tuvalet terliğini koysanız ona oy veririm diyerek
aslında ne mal olduğunu da açık ediyor.
Böyleleri
her zaman olmuş olmasına da dünya fezaya giderken bu kafanınesfele gitmesi
kötü.
Yazık değil
mi bu millete.
Gavurâşıkları
sırca köşklerinde vur patlasın çal oynaşınla yaşarken, milletin kahır
ekseriyetinin umudunun törpülemesi, tam toparlanıyoruz derken içerden
hançerlenmesine kör ve sağır olmak ne kadar akıllıca.
Dertliyiz
ama çok şükür umutluyuzda.
Said
Nursi’nin gönüllere ferahlık veren veciz sözü ile makalemi sonlandırıyorum.
“ümitvar
olunuz,şu istikbal inkılabıiçinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır”