Her şey çok kötü olmuş...
“Her şey çok güzel olacak” sloganıyla başladı İstanbul’da
duraklama ve hatta gerileme devri. Tutulması değil verilmesi önemliydi
sözlerin. Yapmak değil vadetmekti asıl gaye. Nasıl olsa insanlar verilen
sözlerin takipçisi olmayacak diye düşünülmüştü. Hele bir kazanalım gerisi
önemli değildi niyetleri. Projeler değil algılar üzerinden sürdürüldü siyasi
çalışmalar. Bir inat uğruna değişim istendi yerel yönetimlerde.
Göreve gelir gelmez başladı yıkım
icraatları. İlk önce işçilerden başlandı kıyıma. Unutuldu verilen sözler.
Vazgeçildi iyi niyet hesaplarından. Peşine düşülmedi icraatların. Temel atmama
törenleri düzenlendi pervasızca. Algı operasyonlarına harcandı milli servetler.
Yollarda kaldı İstanbullular. İtilmeye başlandı otobüsle, metrobüsler. Tünellerde
mahsur kaldı işine yetişmek için erken kalkanlar. Freni patlayan otobüslerin
daldığı duraklarda can verdi okula yetişmek için bekleyen gençler. Bir türlü
açılmadı çocukların beklediği kreşler. Ucuzlayacak diye hayal edilen biletler
elini yakmaya başladı öğrencilerin. Burs beklentileri kursağında kaldı
üniversitelilerin. Yurtlar bir türlü açılmadı dört gözle bekleyen
misafirlerine. Gençlik merkezleri akıllara bile gelemedi tutulmayan sözler
arasında. Beklenen dil merkezleri zil merkezlerine döndü. E-spor arena vaatleri
tarihte kaldı, hatırlayamadık. Gençler İstanbul’da hayal kuramadı, İstanbul’da
hayalleri yıkıldı. Mesleği olmayan gençlerin ağabeyi değil ağa ve beyi oldu söz
verenler. Erişebilir bir kent değil kaçışabilir bir kent haline geldi bu koca
şehir. Engellilere engel oldular vicdansızlar her mecrada. Yaşlı ve engelliler
âcil durum bilekliği beklerken bu beceriksizlerden kurtulmak için âcil çağrıda
bulunmaya başladılar.
Trafikte çözüm yerine çözümsüzlük
ürettiler. Taksiciler el aman çekmeye başladı. 500 km bisiklet hattı yerine
bisiklet yollarını işgal ettiler. Sahile inme noktasında fünikülerle destek
olacağız dedikleri yerlerde sahillere kokudan yaklaşılmaz oldu. TEM’de değil
megabüs kurmak, metrobüslerin bakımını yaptırmaktan aciz kaldılar. Yeni metro
hatları bir tarafa devam eden metro hatlarının çalışmalarını kestiler,
tünellere toprak doldurdular. Akıllı ulaşım sistemleri dediler, ulaşım
sistemlerini akıllara zarar hale getirdiler.
Sınava girecek öğrencilerin
ücretlerini ödemek bir yana ulaşıma yaptıkları zamlarla ceplerindeki
harçlıklarını da aldılar. Yağmurda göllere dönen yollardan yeni yüzme
havuzlarına gerek kalmadı! İstihdam ofisleri kendilerinin işten attığı
işçilerle doldu taştı. Saraçhane Avrupa’nın en büyük 10 kütüphanesinden birine
değil Avrupa’nın en büyük işçi kıyımına ev sahipliği yaptı. 25 bin kişiye
istihdam yaratalım derken binlerce kişiyi kapı dışarı ettiler. İstanbul Yatırım
ve Tanıtım Ajansı kendi siyasi geleceklerine yatırımın reklam merkezi oldu.
Kadın Emeği Ofisleri kadın emeğine saygısızlık sergilerine dönüştü. Yaşlı ve
engelliler için gündüz bakım evleri çilehanelere döndü. Mahalle meclisleri
birlikte karar alma yeri değil mahallelinin sesini kesmek üzere kurgulandı.
Çocuğu olan annelere ulaşım kartı yerine sarı kart gösterildi.
Yeni otoparklar yerine eskileri de
devre dışı bırakıldı. Park et devam et uygulaması, park etme devam et
uygulamasına döndü. Herkes kendi mahallesinde ücretsiz parklanamadı, çünkü
mahallesine giremedi. Akıllı bilet uygulaması ile aynı gün içinde tekrar tekrar
ücret ödeme mecburiyetinde kalındı. Kamu alanları kullanılmadığında otopark
değil kapalı halde saklandı. Geçim Destek Paketi kimlere Seçim Destek Paketi
oldu bilinmez. Yoksul ailelere maddi destek sözleri rafa kaldırıldı,
mevcuttakiler de mağdur oldu. Suya yüzde 500, ulaşıma yüzde 476, otoparka ise
10 katı zam yapılarak zamlarda rekor kırıldı. Yeşil alan yapmak nerde, tarihi
ağaçlar bir bir yok edildi. Her yıl 100 bin ağaç dikeceğim diyenlerin bir
dikili ağacı olamadı yıllardır. Bilişim ve Üretim Vadisi sözü hiç kimse
tarafından hatırlanmıyor zannediyorlar. Teknokent sözlerini kendilerinin bile
hatırlamadığına eminim. Yeni evlenenler hâlâ beyaz eşya ve mobilya bekliyor ama
nerdeee. Kentsel dönüşüm kentsel sönüşüm haline geldi. Doğumhanelere güvenip
doğum yapmak isteyenler olmadı bile. Trafik çilesini çözemediler ama trafiği
çile haline getirdiler.
Söyledikleri hiçbir şeyi yapmadılar
ama söylemedikleri bir şeyi yaptılar, o da parti liderlerini diskalifiye etmek
ve partiyi bölmek. Bu millet bunlara bir seferlik bir fırsat tanıdı ama o
yılları tarihe utanç yılları olarak kazıdılar. Bu asil millet bir daha bu
beceriksizlere görev vermez eminim. Beş yılda her şey çok kötü olmuş çünkü.