Her şey çok güzel olmuyor
Değerli okurlarım, yaşa ki gör diyenler çok haklı.
Yüzyılın yıkıcı depreminde on binlerce insanımızın dünyası
değişti.
Son birkaç yılda yaşanılan musibetlere rağmen devletimiz tüm
kurumları ile ayakta ve seçimi meçimi düşünmeye fırsat bulamadan canhıraş
çalışıyor.
Oyunda oynaşta olanlar her ne kadar kendilerini kamufle
etseler de çok şükür millet feraset gözlüğü ile gerçekleri tüm detayları ile
görüyor.
Kimi mış gibi yaparak dostlar alışverişte görsün peşinde, kimi yumurtladığı bir yumurtanın saatlerce
gıdaklamasını yaparak ortalığı taciz ederken, kimileri sessiz sakin vakar
içinde sağ eli ile verdiğini sol eline hissettirmeden depremzede
kardeşlerimizin yarasına merhem olmaya devam ediyor.
Maraş’ta doğup büyüdüm.
Çocukluğumun geçtiği ev, büyüdüğüm mahallem ve okuduğum okul yıkıldı.
Acının ve çaresizliğin zirve yaptığı ilk günlerde ortada
dolaşan ismi malum suretler, göstermelik vazifeleri bittikten sonra toz duman oldular.
Deprem acısını kalbinde hisseden dini hassasiyeti nedeni ile
gösterişten aslandan kaçar gibi kaçarak depremzedelerin dertlerine ortak olmaya
devam edenlere baktığımızda, devletimizin yanında Allah rızası için ve mükâfatını
ondan bekleyerek hizmet eden sayılı sivil toplum kuruluşunu görebiliyoruz.
Sesi soluğu gür çıkan, pireden deve üreten, özde değil sözde
vatanperverlerin nerede ise hepsi çil yavrusu gibi dağılmış.
İBB beklenen İstanbul depremi için kolları sıvadığını ve
özellikle yaşlı binalardan başlayarak tarama yapıp binalarımızın depreme
dayanıklılığını hızlı bir şekilde çözeceğini duyurarak içimi ferahlatmıştı.
İstanbul Fatih Akdeniz caddesindeki yaşlı binamız için
sakinler olarak yaptığımız müracaatımıza aradan aylar geçmesine rağmen ne bir
gelen oldu ne soran oldu, ne de aramalarımıza cevap vererek bilgilendiren oldu.
Sanırım İBB’nin başarılı (!) başkanı depremin olmasını
bekliyor tespit için.
Onun şu anda önceliği deprem meprem değil.
Nasıl olsa troll ordusu gece gündüz çalışıyor.
Meraklısına cevaben söylüyorum.
Devletimiz deprem bölgesinin tümünde çok kısa bir sürede
yüzbinlerce bina için bu işi çoktan bitirdi.
***
Oruç ve
kazanımlarımız
Mübarek ayı nerede ise yarıladık.
Bilimin her alanda kat ettiği mesafeye rağmen ramazan ayına
mahsus sağlığımızla ilgili sırları hala anlamak ve anlatmak mümkün değil. Her
gün yeni bir bilimsel veri ile desteklenen çalışmalardan da anıyoruz ki, daha
uzunca bir yolumuz var.
Son yıllarda dillere pelesenk olan, aralıklı oruç ile
bedensel kazanımlarımız ve sağlığımızla ilgili yayınlanan makalelerden anlıyoruz ki, oruç tutarak sıhhat bulmak
mümkün.
14 asır önce Peygamber efendimizin (SAV) ümmete tavsiye
ettiği “oruç tutunuz sıhhat bulunuz”
hadisi şerifini günümüz bilimi yaptığı çalışmalarla doğrulamış durumda.
Oruç kalkanı ile sadece maddi bedenimiz temizlenmiyor
elbette.
Manevi olarak üzerimizde bulunan kirlerden de arınıyoruz. Bu
alanda da yapılan bilimsel çalışmalar yoğun olarak devam ediyor.
Hoşgörü tevekkül gibi birçok temizleme malzemesi ile
temizlenen insanların psiko-sosyal yönden daha sağlıklı oldukları da başka bir
gerçek.
Açlık ve susuzluk sabır baharatı ile tedavi edilir.
Verme duyusu bu ayda ayrı biz haz kaynağı. Rabbimizin
verdiği maddi nimetlerden belli bir miktarını paylaşmamız emredilmiş.
Fakir Müslümanın hakkı olan zekâtlarda bu ayda dağıtılarak
hem zengin mal kirinden temizlenir hem de, fakir fukara garip gureba dağıtılan zekâtlarla
darlık ve sıkıntılarından kurtulur.
Stres gerilim üreten hücreler ramazan ikliminde muhabbet
hoşgörü ve fedakârlık üretmeye başlar.
Midemiz karaciğerimiz istirahat etme fırsatını bulur.
Ramazan ikliminde kilo almamak için yeme dürtülerimizin
dizginini elimizde tutmamız gerekiyor.
Yoksa insan farkında olmadan bayrama 3-5 kilo fazla ile
girebilir.
Yeme alışkanlığındaki değişime hücrelerimiz alışana kadar
yemede içmede ölçülü olmalıyız.
Tembellik uyku düzensizliği ve hareketsizlik gibi bu aya
mahsus yapılan yanlışlarda kilo almamızın fitilini ateşleyebilir.
Beyaz undan yapılmış pideler yağlı beyaz şekerli tatlılar ve
açlığın uyardığı iştah ile oturulan zengin ramazan sofraları biz farkına varana
kadar bizi şişmanlatabilir.
Aman dikkat dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan
olmayalım diyor bu güzel günlerin maddi ve manevi kazançlarımız için birer
fırsat olarak değerlendirelim.
Fakirin hakkı olan zekâtlarımızı vererek manevi kirlerden, yediklerimizi ve içtiklerimizi sansürleyerek de maddi marazlardan korunanlardan olalım derim.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.