Her oyunda yeni deste!..
“Millet İttifakı”nın kurucusu, yönlendiricisi, yöneticisi, en ağır
unsuru pozisyonundaki CHP, yerel seçim galibiyetiyle moral bulup yeni
“hedeflere” koşacağına her geçen gün geriliyor.
Dağılıyor…
Sayın Kılıçdaroğlu, son vakitlerdeki “ilginç” çıkışlarıyla,
CHP’lileri şaşırtıyor.
Beni bile şaşırtıyor!..
Bendeniz, yakın çevremde dile getirilen “genel görüş”ün aksine, Sayın Kılıçdaroğlu’nun CHP gibi yönetilmesi
fevkalâde zor, hatta kendi söylemiyle “Ülkeyi
yönetmekten de zor” bir Parti’yi oldukça başarılı bir şekilde “idare ettiği” kanaatindeyim.
Her kafadan başka bir sesin çıktığı, her odasında ayrı bir “stratejinin” uygulandığı, içinde Ultra
Kemalist’inden Ultra HDP’lisine kadar her türlü “unsurun” bulunduğu bir yapıyı
buraya kadar getirebilmesi az şey değil.
Sayın Erdoğan’a yönelik “tepkileri”,
“millet ittifakı” çatısı altında
organize etmesi ve yerel seçimi kazanması büyük iş.
Evet, AK Parti yerel seçimi “adeta” kaybetmek ister gibi bir
havadaydı ama Sayın Kılıçdaroğlu’nun,
başını çektiği Millet İttifakı’nı sandıkta toparlayabilmesi de büyük başarıydı.
Bunu başaran Sayın
Kılıçdaroğlu, son vakitlerde akla ziyan lâflar ediyor.
Sanki…
“Aman ha, burası iyi,
kazayla iktidara geliriz filan!” der gibi!..
Bir Ana Muhalefet Lideri’nin, yerel seçimde büyük zorlukları
aşarak galibiyete ulaşmayı başarmış bir Genel Başkan’ın, koronovirüs ile
mücadelenin nasıl olması gerektiğine dair “tekliflerini” okurken mutlaka “Bizle mi dalga geçiyor, seçmenleriyle mi,
yoksa kendisiyle mi?” demişsinizdir.
Koronavirüs ile mücadelede yapılması gereken iki “şey”
varmış:
1-Virüsün vatandaşa bulaşmasını engelleyeceksin,
2-Bulaştıysa tedavi edeceksin!..
Bu kadar basit efendim!..
Yani, biz de diyorduk ki…
“Virüsün bulaşması için
uğraşacaksın, bulaştığında da ‘Oh, iyi oldu!” diyeceksin!..
Biz böyle “Allah Allah, Sayın Genel Başkan dalga geçiyor
herhalde” derken…
Bir de baktık, yeni bir teklif…
CHP’nin, daha doğrusu HDP’nin arka bahçesi gibi faaliyet
gösterdiği iddia edilen Tabipler Birliği’ne “destek” ziyaretinde, aynen şunları
söylüyor Sayın Genel Başkan:
"Kahvehaneler açık güzel ama kağıt oynamak yasak. Vatandaş
kahveye niye gitsin o zaman? Oysa önlem alabilirsiniz, dersiniz ki 'her oyunda
sıfır, yeni kağıt açacaksınız.' Bitti bu
kadar basit. Ama bu düşünülmüyor, akıllarına bile gelmiyor!”
Hakikaten ya, ne büyük bir buluş bu!..
Akla gelecek şey mi?..
Her oyunda yeni bir deste?
Sonra…
Deste çöpe atılacak, yeni bir paket açılacak…
Bu çöpe atılışın da “zabıtalar” tarafından denetlenmesi
sağlanacak…
Böylece, kahvehane işletenin “aynı kâğıtları” yeniymiş gibi paketleyerek oyuna sürmesinin önüne
geçilecek!
Tuvalete gidip gelen “oyuncuların”
geri dönüşlerinde yeni paketlerle karşılanmaları…
Oyuna sonradan dahil olmaların yasaklanması, papaz arkasına “birli” işlenmesinin men edilmesi de
mühim..
51’de “Okeye dönmek” suretiyle oyun süresinin uzatılmasının
ve böylece virüsü bulaştırma ihtimalinin arttırılmasının yasaklanması da öyle!..
Filan…
Durmuyor işte “akıl!”
Aslında kahvelere gidenlerin büyük bölümü “Okey” oynuyor.
“Okey takımlarını her seferinde dezenfekte ettirmek” iyi bir “akıl”
olabilir ama her seferinde yeni deste açılmasını teklif etmek nasıl iştir?..
Hani…
Bir esnaf odası başkanının taleplerini, Ana Muhalefet Lideri
olarak “kendisinin” fikriymiş gibi
ortaya koymak…
Ve bunu da “O biçim
fikirlerim var, iktidar nerdeeee bunları düşünebilecek!” tavrıyla ifade
etmek...
Tuhaf haller…
İşte size “daha az sivri” olan bir akıl:
Her kahvehaneye, oyunlar serbest bırakılana kadar “çay, kahve, şeker” desteği verilmesini
teklif etmek çok daha makûl olmaz mıydı?
İşte Sayın Kılıçdaroğlu’nu “sıkıntıya” sokmayacak bir teklif!..
Benden, karşılıksız!..