Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Her Kitabevi Farklı Bir Hikâyedir

Türkiye’de kitap fuarları arttı. Salgından sonra da yurdun her yerinde peş peşe fuarlar açılıyor. Peki fuarlar, kitapevlerinin yerini dolduruyor mu?

Mehmet Nuri Yardım

Şükürler olsun ki Türkiye’de kitap fuarlarının sayısı hızla artıyor. Neredeyse fuar açılmayan ilimiz, ilçemiz kalmadı gibi. Bu şüphesiz ki sevindirici bir gelişme. Peki ama yeterli mi? Kitabın okuyucuya muntazaman ulaşması konusunda fuarların varlığı kâfi mi? Şüphesiz değildir; kitabın asıl mekânı, kitapları edinmenin esas adresi kitapevleri, kitapçı dükkânlarıdır. Kitabevleri ziyaret edilmesi gereken en güzel ve sıcak mekânlardır. Şehirlerin âdeta ruh ve kalp sığınağıdır. Hele bu mekânlarda dostlar buluşuyorsa, bir araya gelinip irfan sohbetleri yapılıyorsa o zaman feyizler ve bereketler daha da artar.

Nerede O Eski Kitapçılar?

5-İnkılab basım yayım_e4329dced7879124350479623afdbb77.jpg

Hani her sene Ramazan aylarında dillendirilir ya: “Ah, nerede o eski Ramazanlar!” Aslında bunu kitapevleri için de söylemek mümkün. Hakikaten Türkiye’nin her yerinde kitabevlerinin farklı yeri, özel konumu vardı. Büsbütün kalktı mı kitapçı dükkânları. Elbette hayır! Şükürler olsun ki birçok ilimizde ve ilçemizde beldeleri süsleyen bu kültür taşıyıcıları, hâlâ görevlerini ifa ediyorlar. Geçenlerde bu meseleyi eski bir yayıncı dostumla konuştum. Fuarlardan ve kitapevlerinden bahsettik. Benzer düşüncelere sahipti. “Hocam fuarlar elbette olsun ama bütün ilgiyi topladıklarında kitapevlerinin gölgelenmesine sebep olabiliyorlar. Diyelim ki kitapçı, şehirde veya kazada yüzde 10-15 indirim yapabiliyor. Kitapseverler, bilhassa öğrenciler, ‘Fuarı bekleyeyim, kitapları oradan yüzde 50 hatta yüzde 40’a bile alırız.’ diye düşünüyorlar. Böyle olunca, yıl boyunca fuarlar bekleniyor. Kitapçılarımız ise dükkânlarında sinek avlıyor.”

Kitabın Kalbi Cağaloğlu

Geçmişte Ahmet Halit, Gayret, İnkılap ve Aka ile Remzi gibi yayınevlerinin aynı zamanda Ankara Caddesi üzerinde kitapçı dükkânları vardı. Bu kafile içinde Dergâh Yayınları da Ankara Caddesi ile Cağaloğlu Yokuşu’nun kesiştiği noktada büyük bir kitapçı dükkânı açmıştı. Cağaloğlu Yokuşu’nun ortalarında, solda Bedir Yayınevi ile Erdem Yayınları’nın kitap satış noktaları vardı. Biraz daha yukarıya çıktığımızda İran Konsolosluğu’nun tam çaprazında Nesil Yayınları’nın kitapçı dükkânını görürdük. Cağaloğlu’nun merkezindeki Cezeri Ahmet Paşa Camii’nin zemin kattaki Diyanet Kitabevi’ni bilmeyen yok. Molla Fenari Camii’ne doğru ilerlerken sokağın ortasında Dergâh Yayınları’na bağlı Ana Kitap Dağıtım’ı görürüz. Ticarethane Sokağı’nda ise Çelik Yayınevi’nin satış merkezi vardı. O da uzaklara taşındı.

Çatalçeşme Sokağı’nın Farkı

Köşedeki şirin camiyi dönüp Çatalçeşme Sokağı’na girdiğimizde yol üzerinde birkaç kitapçı daha vardır. Eskiden İz Yayınları’nın bulunduğu mağazada şimdi Pınar Yayınları kitabevi açmış bulunuyor. Onun hemen bitişiğinde ise Alioğlu Yayınevi’ne bağlı köklü bir kitapçı dükkânı vardır. Ki idealist ve kıdemli yayıncı Remzi Alioğlu’nu her geçişte görürsünüz. Solunda ise Kaknüs Yayınları’nın şubesi. Peki Mehmet Varış’ın başında olduğu Kitabevi’ni unutmak mümkün mü? Ki orası âlimlerin, şairlerin, yazarların, gazetecilerin uğrak yeri, hatta merkeziydi. Alanı genişti, görkemliydi. “Aradığın kültür kitabını orada bulursun.” derdik birbirimize. Gerçekten de her yerde bulunamayan birçok kitabı Kitabevi’nden temin etmek mümkündü. Ne yazık ki burası da kapandı ve yayınevi, hemen alt caddede bir apartman dairesine sığındı. Sola döner dönmez Damla Yayınevi’nin dükkânı size tebessüm eder. Eskiden az ileride Boğaziçi Yayınları’nın bulunduğu Ortaklar Han’ın yanı başında, hamamın bulunduğu yerin bitişiğinde Boğaziçi Yayınları, kısa süreli de olsa bir dükkân açmıştı, kapattı. Buraya vardığımızda karşımızdaki Nuruosmaniye Caddesi’nin başında Derya Dağıtım’ın büyük satış ve dağıtım merkezi vardı yıllar önce. Velhâsıl Cağaloğlu çepeçepre kitapevleriyle kuşatılmış bir kültür muhitidir. Sirkeci’ye inerken sağlı sollu dükkânların büyük kısmı kitapçıydı. Ne yazık ki son vakitlerde bu esnamızın sayısı azaldı.

İstanbul Kitapçıları

İstanbul’da kitapevlerinin sayısı zaman zaman yükseliyor, bazen de düşüyor. Tutunabilen ve artık ayakları üzerinde durabilen kitapevleri olduğu gibi açıldıktan kısa bir süre sonra ‘kapanış veren’ dükkânlar da az değil. Kitabevleri, en kalabalık şehrimizin bazı bölgelerinde daha da vazgeçilmez yere sahiptir. Fatih, Beşiktaş, Kadıköy, Üsküdar, Bakırköy gibi ilçelerde kitapçı dükkânlarının sayısı az buz değil. Peki bu mekânlarda hep kitap mı satılır? Hayır, işyerlerini açanların büyük kısmı, okullara dönük kırtasiye malzemeleri de bulundururlar. Zira sadece kitap satışıyla müesseseyi ayakta tutmak zor. Haklılar da, ancak kırtasiye ile bir bakıma “zevahiri kurtarıyorlar.” Kırtasiye sayesinde dükkânda kitaplar da bulunuyor, satılıyor, okunuyor. İstanbul’da durum böyle de Anadolu’da farklı mı? Değil. Fiili olarak yayıncılık yaptığım sırada Anadolu’dan gelen bazı kitapçılarla konuştuğumuzda, “Hocam şayet kırtasiye malzemesi satmazsak külliyen zarar ederiz. Kitap satabilmek için kırtasiye de bulundurmak zorundayız. Aksi takdirde kepenkleri kapatır evlerimize döneriz.” diyorlardı. Ne diyelim, gerçekten kolay değil, Allah yardımcıları olsun.

Her Yayınevine Bir Kitapevi

Keşke hayalim gerçekleşseydi ve Cağaloğlu’nda hizmet veren her yayınevinin semtte bir kitapçı dükkânı olsaydı. Ne güzel olurdu değil mi? Girişte kitapların satıldığı dükkân, üst katlarda da yayınevinin idare yeri, editörleri, teknik elemanları, yayın yönetmeni ve sahibi. Bazı yayınevleri bunu denemeye çalıştı, ancak başaramadı. Yayıncının sadece kendi kitaplarıyla mekânı cazibe merkezi hâline getirmesi mümkün değil. Başka yayınevlerinin kitaplarını bulundurmaya çalışsa bu sefer yer yetmiyor. Her sene yaklaşık 50 bin kitabın basıldığı bir ülkede bunca kitabı hangi rafa yerleştirecek, hangi depoya kaldıracaksınız? Bazı yayınevlerinin Cağaloğlu dışındaki kitapevleri önemli. Kaknüs Yayınları’nın Üsküdar’da, İnkılab Basım Yayım’ın Fatih’te, İnsan Yayınları’nın ve Yapı Kredi Yayınları’nın Beyoğlu İstiklal Caddesi üzerindeki kitapçı dükkânları ziyaret ediliyor. Simurg ise semtin simge kitabevidir.

Kitapçı Amcalara Vefa

En büyük kültür taşıyıcıları olan yayınevlerini ayakta tutmak istiyorsak kitapevlerinin çoğalmasını ve yurdumuzu bir çiçek tarlası gibi süslemesini istemeliyiz. Bunun için öncelikle bizler, yani kitapseverler çevremizdeki kitapevlerine fırsat buldukça hatta sık sık uğramalıyız. Her gidişte kitap almasak bile inanın bu ziyaretler, kitapçılarımıza büyük bir moral kaynağı olacaktır. En azından unutulmadıklarını, hâlâ hatırlandıklarını ve sevildiklerini düşüneceklerdir. Marketlerin çoğalmasıyla bakkalların sayısı bir hayli azaldı. Hele büyükşehirlerde… Peki kitapçı dükkanların azalması büyük market hüviyetindeki fuar alanlarına büyük yük getirmeyecek mi? İstanbul’da bazı büyük kitap fuarlarının hâlini hepimiz geçmişte yaşadık. Öyle kitapsever dostlarım vardı ki, “Bu aşırı derecede kalabalıklaşan fuarları sevmiyorum. Bu izdihamı görünce kitaba olan sevgim, ilgim azalıyor.” diyebiliyordu. Demek ki fuarların, belli düzen içerisinde açılması ve herkese hizmet vermesi gerekiyor.

Kitapçıdaki Minik Gezi

Bazı kimseler, fuarların çoğalmasıyla artık kitapçılara ihtiyaç kalmadığını düşünebilir. Benim kanaatime göre bu, yanlış bir görüştür. Zira fuarlar hiçbir zaman kitapçı dükkânlarının yerini tutamaz. Anadolu’da bir şehri veya ilçeyi düşünün. Fuar en fazla senede bir açılıyor ve yedi gün açık kalıyor. Peki okuyucu, yılın sadece bir haftası mı kitapla karşılaşmalı? Bu ona yetecek mi? Üstelik o kalabalıkta kitapseverler, aradıkları eserlere ulaşabilecekler mi? Bana göre fuarlar faydalı ama biraz teşhir alanı gibi düşünülmelidir. Yayıncılar bir bakıma, “Ey okuyucu gördüğün gibi şu yeni kitapları çıkardım. Bilgin olsun.” anlamında ilanda bulunuyor.”

Kitapevlerine Sahip Çıkalım

Kitapevlerinin yaşaması için hepimize mühim görevler düşüyor. Öncelikle kitapseverler olarak biz okuyuculara… Valilikler, Kaymakamlıklar, Milli Eğitim Müdürlükleri, Belediyeler ve sivil toplum kuruluşları da kitapçı esnafına samimiyetle sahip çıkmalı ve onlarla alakadar olmalıdır. Birçok kamu kuruluşunun her yıl toplu kitap aldığı biliniyor. Bunları doğrudan yayınevinden değil de kitapçı dükkânlarından alırlarsa isabetli olur. Netice itibariyle kitapçılar da yayınevlerine bağlıdır. Onların kazanması yayınevlerine de yansır ve bu alış verişten yayın sektörümüz kazanır.

Kitabevlerini çok ihmal ettik. Şimdi onlara sahip çıkma zamanı! Tez elden muhitimizdeki kitapevlerini ziyaret edelim. Mutlaka ilgimizi çekecek kitaplara rastlayacağız. İnanın bu kültürel yolculuktan sizin kadar aileniz de, bilhassa çocuklarınız da çok mutlu olacak ve evinize kitap dolu torbalarla huzur içinde döneceksiniz.