Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2426.39
BIST 100
9722.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

16 Aralık 2022

HER HAK SAHİBİNE HAKKINI VERİNİZ

Hak, kelime anlamı itibariyle “mutabakat ve muvafakat” demektir. (ıstılahat-ı Fıkhiyye Kamusu cilt 1 sf 12) hukuk bunun çoğuludur. “Hayatın her anında cereyan eden uyum.” Diyebiliriz buna. Bu anlamda hukuk, alemin esasını teşkil etmektedir.

Hayatın varlığı ve devamı bu hukuk düzenine bağlıdır. Hukuku, “eşyanın hukuku” ve “diğer canlıların ve insanın hukuku” olarak ikiye ayırmak mümkündür. Eşyanın kendi hukukuna göre tanzim edilmesi bir mecburiyettir. O hukuka aykırı hareket edildiğinde her şey ters yüz olur, felaketler yaşanır. Mesela su insanı boğar ateş yakar. Onların kanunlarına, hukuklarına aykırı hareket edemeyiz. Eşyaya hükmetmek, şekil vermek istiyorsak onun hukukuna riayet etmek zorundayız. Aksi halde yüksek binalar yapamaz, taşı taş üstüne koyamayız. Kimyada formüller vardır. Onlarla ilaç yaparız. Zehir’i şifa vasıtasına dönüştürürüz. Bütün bunları onların kanunlarına, hukuklarına uyarak yaparız.

Evrendeki bu ölçü ve kanunlara işaret eden ayet-i kerimelerde buyuruluyor ki;

“Göğü o yükseltti. Ölçüyü o koydu.” (55/7)

“Ölçüyü ve tartıyı eksik tutanların vay haline.” (83/1)

Aynen bunun gibi insanlar arasında da sosyal haklar ve ölçüler vardır. Onlara da uyulmadığı zaman her şey ters yüz olur, felaketler yaşanır. Bu hususta da ayet-i kerime de şöyle buyuruluyor.

“İnsanların kendi elleriyle kazandıkları yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı ki Allah, yaptıklarınızın bir kısmını kendilerine tattırsın. Belki tuttukları kötü yoldan yaptıkları haksızlıklardan-dönerler diye.” (30/41)

BÜTÜN HAKLAR İLAHİDİR, TANRISALDIR

Alemin esasını teşkil eden bütün haklar, Allah Teâlâ tarafından verilmiştir. İnsanlar hak namına hiçbir şey ihdas edemezler. (yaratamazlar var edemezler) Bu alanda yaptıkları tek şey güçlerinin yettiği kadarıyla bu hakları sahiplerine vermeye çalışmaktan ibarettir. Onu da adalet anlayışıyla yaparlar. Çok kere de hak dağıtmaya çalışanlar haksızlıklar yaparlar. Kanunları yaparken objektif olamazlar. Kendi haksız kazançlarını önde tutarlar. Tarafsız olan, adil-i mutlak olan Allah ise asla haksızlık yapmaz. Bu sebeple, adaleti sağlayıp hak sahiplerine haklarını vermek için onun kanunlarına uymamız gerekir. Aksi halde hiçbir suretle haksızlıkların önüne geçemeyiz.

POZİTİF VE NEGATİF AYRIMCILIK

Her ne sebeple olursa olsun hiçbir zaman, hiçbir yerde haklar konusunda ayrımcılık yapılmamalıdır. Hem “hak , hukuk” diyeceksiniz hem de ayırımcılık yapacaksınız olacak şey değil. Kişiler arasında ayrımcılık yapmamak sadece haklarını vermek yeter.

Günümüzde özellikle aile hayatımızda yaşanan olumsuz hadiseler sebebiyle pozitif ayrımcılık düşünülüyor ve yapılıyor. Hal bu ki olaylar, yapılan haksızlıklar sebebiyle meydana geliyor. Taraflardan biri hakkı olmayan şeyi istiyor, diğeri de karşı tarafın hakkını gasp ediyor. Bütün bu olaylar tarafların hak ve görevlerini bilmemelerinden kaynaklanıyor. Hakları bizzat tayin ve tanzim eden yüce rabbimizin verdiklerine razı olmamaktan kaynaklanıyor.

Şimdi bu olumsuzlukları düzeltmek için yasal düzenlemelerle haklar ayarlanmaya çalışılıyor. Bu çıkar bir yol değildir. Tanrısal olan haklara dokunmamak, çok hassas olan bu konuda fabrika ayarlarıyla oynamamak gerekir.

Yapılacak şey “her hak sahibine hakkını vermektir.” Çok daha önemlisi ise insanımızı eğitmek, rabbimizin verdiği haklara razı olacak inançta yetiştirmektir. Hak meselesi o kadar önemli bir meseledir ki hak, Allah Teala’nın isimlerinde birisidir. Yani o hakları tespit ve tayin eden ve onları koruyup gözetendir. Bu hususun büyük önemine işaret eden merhum Mehmet Akif Ersoy şöyle diyor;

Hâlık’ın nâmütenahi adı var, en başı “Hak”,

Ne büyük şey kul için hakkı tutup kaldırmak!