Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2976.09
BIST 100
9723.65
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Haziran 2021

Her Cuma Bize Hatırlatılan Altı Husus-4

Önceki üç yazımızda, her cuma günü, hutbenin sonunda okunan Nahl sure-i celilesinin: “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya (muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder; hayâsızlığı, fenâlığı ve azgınlığı yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size (böylece) öğüt verir,” mealindeki 90. âyet-i kerimesini açıklamış ve emrettiği üç hususu yani “adalet”, “ihsan” ve akrabaya muhtaç oldukları şeyleri vermeyi işlemiştik. Bu hafta ise, âyet-i kerimenin nehyettiği yani yasakladığı üç hususun birincisi olan ve “hayasızlık” diye tercüme ettiğimiz “fahşâ”yı incelemeye çalışacağız.

“Fahşâ”, “yüce dinimiz İslam'ın yasakladığı edep dışı ve gayr-i ahlakî her türlü çirkin söz ve eylem,” demektir. Birçok ayet-i kerimede “fahşâ” tabiri ile; doğrudan veya kinaye yoluyla zina, fuhuş, çıplaklık; hırsızlık, soygunculuk, içki içme, kumar oynama, faizcilik, edebe mugayir konuşmalar ve benzeri kötülüklere işaret buyurulmaktadır.

Hiç şüphesiz İslam’ın amaçlarından bir tanesi de neslin korunması ve dengeli bir toplumun inşa edilmesidir. Bunun için fuhuş ve fuhuşa götüren bütün davranış ve faaliyetler, İslam'ın hükümferma olduğu bir toplumda muhtelif müeyyidelerle yasaklanmıştır.

Hiç şüphe yok ki “fahşâ”ya bulaşmanın altında “hayâsızlık” yatmaktadır. Dolayısıyla “hayâ” erdeminin, anaokulundan başlayarak eğitimin bütün kademelerinde işlenmesi, benimsetilmesi ve yaygınlaştırılması elzemdir.

Terim olarak “hayâ”; kişiyi, kınanma ve horlanma endişesiyle; dinî ve toplumsal kurallara aykırı davranmaktan koruyan bir duygudur. “Hayâ” duygusu, sahibi için çok caydırıcı olup, onu çirkin işleri yapmaktan alıkoyar.

“Hayâ”, fıtratı bozulmamış her insanın en temel özelliğidir. Dinimizce makbul olan “hayâ”nın; imana, niyete ve bilgiye dayanması; sadece insanlar karşısında değil; Allahü Teâlâ karşısında da gösterilmesi gerekir.

Efendimiz aleyhissalatü vesselam: “Allah’tan hakkıyla hayâ edin,” diye buyurunca, Eshab-ı kiram; “Ey Allah’ın Rasulü! Allah'a hamdolsun; biz Allah’tan hayâ ediyoruz” dediler. Bunun üzerine Resulullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “Kastettiğim hayâ, bu değil. Allah’tan hakkıyla hayâ etmek; başı ve onun taşıdıklarını, karnı ve onun ihtiva ettiklerini muhafaza etmektir.” (Tirmizî 2458)

Hadis-i şerifteki; “başı ve onun taşıdıkları” cümlesinden maksat; başta bulunan göz, kulak ve dil gibi uzuvlardır. “Karnı ve onun ihtiva ettikleri” cümlesinden maksat da; kalb, mide, cinsel uzuv, el ve ayak gibi organlardır. Demek ki, insan; bütün benliğini, maddî ve manevî varlığını “hayâ” ile süsleyip yüzünü âhirete döndürmedikçe, Allahü Teâlâ’dan hakkıyla “hayâ”etmiş olmuyor.

“Hayâ”;özünden uzaklaştığı, kendine yabancılaştığı ve insanlık hasletlerini birer birer kaybettiği bir zamanda kişiye; insanlığını hatırlatan çok kıymetli bir erdemdir... Maalesef “hayâ” kavramının, günümüz modern toplumunda hatırlattığı tek şey “utanma” duygusudur, o da “psikolojik bir problem” olarak kabul edilmektedir.

“Hayâ”nın, Müslüman hayatında çok önemli bir ağırlığı vardır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Hayâ imandandır” (Müslim 35) Dikkat edilirse, görülecektir ki; modern materyalist hayat tarzının dayatmalarına direnemeyip yenik düşen insanın, ilk kaybettiği imanî ve insanî sıfat, “hayâ”dır. Bir insan, “hayâ” duygusunu kaybetmeden ve ar perdesini yırtmadan, Allahü Tealânın çizdiği sınırlar dışına çıkmayı kolay kolay göze alamaz.

“Hayâ” ve ondan kaynaklanan edep, ince düşünce, hassasiyet, nezaket ve zarafet; insanî münasebetlerde de çok önemlidir. Büyüklerin yanında yüksek sesle konuşmamak, yaşlılara hürmet etmek, konuşan herhangi bir insanın sözünü kesmemek, meclislerde fısıltılı konuşmamak, kahkaha ile gülmemek ve kendini övmemek; edep ve “hayâ”nın gereğidir. İnsanları aşağılamak, onlarla alay edip küçük düşürmek, su-i zanda bulunmak, onların gizli hallerini araştırmak ve lakap takmak da “hayâ”nın yokluğundan veya azlığından kaynaklanan rahatsız edici bir huydur.

“Hayâ”sını kaybetmiş bir insanın, diğer dinî hasletlerini yaşatamayacağı açıktır. Zira müslüman için “hayâ”, dindarlığın en temel göstergelerinden biridir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Her dinin bir ahlâkı vardır. İslâm’ın ahlâkı da hayâdır.” (İbn Mâce 4181) Demek ki müslümanın en temel ve en karakteristik vasfı “hayâ”dır.

(Devamı haftaya…)