Her Cuma Bize Hatırlatılan Altı Husus-2
Geçen haftaki yazımızda Nahl suresinin: “Şüphesiz ki
Allah ‘adl’i, ‘ihsan’ı ve yakınlara gerekli olan şeyleri ‘itâ’ etmeyi emreder;
‘fahşâ’yı, ‘münker’i ve ‘bağy’i yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor,”
mealindeki 90. âyet-i kerimesini açıklamış ve emrettiği üç husustan “adalet”i
işlemiştik. Bu hafta da, âyet-i kerimenin ikinci emri olan “ihsan”ı
incelemeye çalışacağız:
“İhsan”
kelimesi,
güzel olmak manasına gelen “hüsn” kökünden türetilmiş bir masdar olup
genel olarak -birbirinden farklı- üç manada kullanılır. Şöyle ki:
a)
Başkasına iyilik etmek. Bir insanın bizzat kendisine ve aile
bireylerine karşı görevlerini yerine getirmesi bir iyiliktir. Komşusu ile olan
ilişkilerinde kırıcı olmaması ve gerektiğinde ona yardım elini uzatması bir
iyiliktir. Bir yoksulun, bir yetimin yedirilip giydirilmesi ve barındırılması bir
iyiliktir. İnsanlara güler yüz ve tatlı dil ile yaklaşmak bir iyiliktir. Üzgün
ve dertli birinin halini sormak ve onu teselli etmeye çalışmak bir iyiliktir.
İnsanlara ilim öğretmek, doğru yolu göstermek bir iyiliktir. Hasta, yaşlı ve
kimsesizleri ziyaret etmek bir iyiliktir. Ayet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Onlar,
bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları
bağışlarlar. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” (Âl-i İmran
134)
“Allah
sana nasıl iyilik ve ihsanda bulunduysa, sen de aynı şekilde insanlara iyilik
yap.” (Kasas 77)
“O
takva sahipleri, bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcar, öfkelerini yutar
ve insanların kusurlarını affederler. Allah da böyle iyilik ve ihsan
sahiplerini sever.” (Al-i İmran 134)
“Şüphesiz
Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.” (Saffat
121)
“Rableri
Katında dileyecekleri herşey onlarındır. İşte bu, ihsanda bulunanların
ödülüdür.” (Zümer 34)
“Kim
ihsanda bulunan (biri) olarak yüzünü (kendini)
Allah'a teslim ederse, artık gerçekten o kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün
işlerin sonu Allah’a varır.” (Lokman 22)
b)
Yaptığı işi güzel yapmak. Allahü Teâlâ, insana iyilikle kötülüğü,
güzellikle çirkinliği, doğru ile yanlışı seçip ayıracak bir akıl ve ikisinden
birini gerçekleştirecek özgür bir irade vermiş ve daima iyi, güzel ve doğru
olanı yapmasını istemiştir. Ayet-i kerimelerde buyuruldu ki:
“Allah
işini güzel yapanları sever.” (Al-i İmran 148)
“Yaptığınız
işi güzel yapın; Allah işini güzel yapanları sever.” (Bakara
195)
“Güzel
iş yapanlara, daha güzeli ve bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir
kara bulaşır, ne de bir zillet. İşte onlar cennetliklerdir ve orada ebedî
kalacaklardır.” (Yunus 26)
Hadis-i
şeriflerde buyuruldu ki:
“Allah,
her işte ihsanı emretmiştir!” (Müslim)
“Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi
yapmanızdan hoşnut olur!” (Beyhaki)
c)
Allahü Teâlâ’yı görüyormuş gibi O’na ibadet etmek. Hadis-i
şerifte buyuruldu ki: “İhsan, Allah’a; O’nu görüyormu gibi ibadet etmendir. Zira sen O’nu görmesen
de O, seni görmektedir.” (Buhâri 1)
Bunun
için; ibadeti kuru bir şekil ve beden hareketleri olarak değil; bizi de kâinatı
da yaratan ve yaşatan Allahü Teâlâ’nın yüce huzurunda bulunduğunu bilerek,
düşünerek ve yaşayarak yapmak gerekir. İbadet esnasında, Allahü Teâlâ ile bu
manevî irtibatı kurabilen ve bu hali ibadet süresince devam ettirebilenlere ne
mutlu.
İhsân üzere ibadet ve kulluk yapabilmek için; sağlam bir itikada
ve yeterli bir ilme sahip olmak gerekir. Bir de bunun yanında Allahü Teâlâ’ya
karşı; korku, mahcubiyet, sevgi ve saygı taşımak lazımdır. Evet “muhsin”
yani Allahü Teâlâ’ya, O’nu görüyormuş gibi ibadet eden kişi; Allahü Teâlâ’nın
azabından gerçek manada korkar, kendi günahlarına bakarak gerçek manada mahcubiyet
duyar, verdiği nimetlere bakarak gerçek bir sevgi besler, kâinatın yaratıcısı
ve yaşatıcısı olduğu için de derin bir saygı duyar…
Nasip olursa gelecek hafta da, âyet-i kerimenin bize emrettiği üçüncü
husus olan; “akrabalara muhtaç oldukları şeyleri verme”yi inceleyeceğiz…
(Devamı hafyaya…)