Her biri bir destan gazilerimiz
Kanıyla bayrağımıza renk veren ve methini yüce Kur'an'ın yaptığı şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarken, en az onlar kadar takdire şayan gazilerimize de saygılarımızı sunuyoruz. Takdir-i İlahi bu ya, biri şehit biri gazi olmuştur. Asıl niyet milli ve manevi değerleri muhafaza etmek olan bu insanların ilk hedefi övülmüş olan o şehitlik mertebesine ermekti. Her birinin ayrı bir hikayesi olduğu gibi o hikayelerin her biri aslında bir destandır.
Gazi Habip Kiraz
Gazi Habip Kiraz abimiz de bu destanı yazan neferlerden biriydi. Kendisiyle birlikte on yıl çalışma fırsatı bulduğum Habip abinin nahif ve latif yapısıyla ilk anda karşısındakine sevgi ve muhabbet aşılayan bir edası vardı. Ancak bu görünümü altında dini ve milli değerler uğruna kartala dönüşen cevval yapısına şahit olduğum zamanları da vardı. İnancından zerre kadar taviz vermeyen bir anlayış onun şiarı olmuştu. Darbe girişimini öğrenince arkadaşlarıyla birlikte Boğaziçi Köprüsü'ne giden Kiraz, gece boyunca cuntacıların kurşunlarına hedef olanlara yardım için koşturdu. Hainlerin acımasızca etrafa ateş açtığı anlarda kendinden habersizce yaralıların yardımına koşan Kiraz, sabaha yakın saatlerde yaralı olduğunun farkına varınca bir servis minibüsüyle en yakın hastaneye gitmek aklına geldi. Kendinden önce onlarca yaralıyı taşıyan minibüse ayağını attığında minibüsün tabanında pıhtılaşmış 5-6 santimetre kalınlığında kan olduğunu fark etti ve o zaman vahametin boyutlarını anlamaya başladı. Geldikleri yer Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisiydi. Kiraz, Zeynep Kamil Kadın ve Çocuk Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesine gelince şaşkınlığını saklayamadı. Bilincinin yerinde olduğu ve geldiği yerin bir doğum ihtisas hastanesi olduğu, burada ne işinin olacağı gibi düşüncelere dalmışken geldiği ortamı görünce şaşkınlığı daha da arttı. Çünkü 100 tane sedyeyle, her sedyenin başında 3 tane personelle ve uzman hekimlerle hizmet verilen bu hastanede kendini Çanakkale'de bir şifa çadırında hissetti.
O gece çok hüzünlendik ama umutsuzluğa kapılmadık diyor Habip abi. Çok hüzünlendik çünkü can evimizden vurulmuştuk. Kendi ellerimizle büyüttüğümüz insanlar bize kurşun sıkmışlardı. Tarihte eşine rastlanmamış bir ihaneti yaşıyorduk. Kırk yıllık bir plan saniye saniye işletiliyordu. Cumhurbaşkanından yeni doğan bebeğe kadar herkes kurşunların hedefindeydi. Yabancı şerefsizlerin maşalığını yapan yerli şerefsizler bütün benliklerini satmış ve uyuşturulmuş beyinlerle kendi kardeşlerini, annelerini, babalarını, komşularını hedef seçmiş ve öldürmek için bir saniye bile düşünmeden tetikleri çekiyorlardı.
Bu milleti tanımamışlar!
O gece ayrı bir huzur yaşıyorduk diyordu Sayın Kiraz. "Bu milletten bir şey olmaz" diyenlere bu milletin verdiği cevap dünya arenasında yankılanıyordu. Bu milletin bağrında yetişen hainler bu milleti tanımamışlardı. Kendine kurşun sıkanları bile sinesindeki sevgiyle karşılayabilen bir metanete sahipti bu memleketin asil sahipleri. Tarihe yön veren bu millet yeni bir tarih yazıyordu. Bu milletin bir mensubu olmaktan onur duyuyoruz.
15 Temmuz gecesi meydanları dolduranlar Habip'ti. Caddelerden akanlar Habip'ti. Kurşunlara siper olanlar Habip'ti. Tankları durduranlar Habip'ti. F16'lara kafa tutanlar Habip'ti. Her taraf Habip'lerle doluydu. Yer Habip, gök Habip'ti. Bu iman aşılamazdı. Çünkü bu anlayış, ayağındaki ok parçasını aldırmak için namaza duran ve namaz esnasında Rabbiyle baş başa kalmanın verdiği hazla dünyevi acı hissetmeyen ve ok parçası alınırken hiçbir sancı duymayan Hz. Ali'nin anlayışıydı. Bu anlayış,Allah'ın sevgilisinin dostu ve hicret anında sığındıkları mağarada Habibullah'a zarar verir endişesiyle yılanın baş gösterdiği deliği ayağıyla tıkayıp yılanın sokması sonucu kıpırdamadan duran ve gözyaşıyla Resülüllah'ın uyanmasına vesile olan Hz. Ebu Bekir'in anlayışıydı. Bu anlayış davası uğruna en kıymetlisi, canını feda eden şehitler kafilesinin anlayışıydı. Bunu dünyevi hırsları uğruna dünyaları yıkabilenler anlayamazdı. Bunu inançlarını ihtiraslarına feda edenler anlayamazdı.
Daha şefkat beklemeyin
Artık yeni kalkışmaları göze alanlar bundan sonra 15 Temmuz'da bu milletin gösterdiği şefkati beklemesinler. Bu millet bir daha kendine kumpas kuranları, ihanet edenleri, kendine kurşun sıkanları sevgiyle karşılayıp emniyet güçlerine teslim etmez. Gereken cezayı hak ettiği şekliyle verir. Bunu göze alanlar yeni kalkışmaları da göze alsınlar.