"Her adam bir adam, cennete bir adım"
Hafta
içi merkezi Eyüp Sultan’da bulunan İstikamet Vakfını ziyaret ettik. Toplumsal
sorumluluk bilinci ile davet ve eğitim çalışmalarına yoğunlaşan dostların güzel
proje ve gayretlerine tanık olduk… Tecrübe paylaşımında bulunduk… Bir proje
oldukça ilgimi çekti…
“Her adam bir adam, cennete bir adım”
Birebir
davete yönelik anlamlı bir açılım… Her bir kişi, bir kişi ile ilgilenmeli…
Sorumluluk şuuru, davet bilinci ile hareket eden her Müslüman yılda bir kişi
ile özelde ilgilense davet çalışmalarındaki donukluk ve durağanlık aşılmış
olur… Hedef kitleye ulaşmada davetçi kadroları harekete geçirebilme fırsatı
oluşmuş olur…
Her
bir öğretmenimiz dersine girdiği bir öğrencisi ile özelde ilgilense…
Her
bir camii görevlimiz yaz kursuna gelen çocuklardan biri ile yıl boyu ayrıca
ilgilense…
Her
bir doktorumuz, bir hastası ile mesleki sorumluluk dışında manevi tedavi
maksatlı zaman ayırsa.
Her bir esnafımız bir müşterisine pazarlamanın
yanında davasını sunma çabası gösterse…
Ve
her mümin konumu gereği, şartlarının elverdiği oranda mutlaka bir kişiyle
özelde ilgilenmeyi dert edinse çok şey değişir diye düşünüyorum…
Yüz
yüze,diz dize, göz göze birebir daveti kastediyorum…Birebir davette daha sıcak,
daha içtenlikli ortamlar hâsıl oluyor…Samimi dostlukların, kalbi kardeşliklerin
önü o sıralar açılıyor…Hem dem olmak, hemhal olmak, sır dost olmak böylece
gerçekleşiyor…Güvenin tesisi, ülfetin oluşması, arkadaşlıkların pekişmesi bu
sayede sağlanıyor…
Kişileri
keşfetmek, kabiliyetleri ortaya çıkarmak için bu yöntem kaçınılmazdır…
Kalabalıklar
içinde yalnızlaşanları, kendi kabuğuna çekinenleri, hayata küsenleri başka
türlü nasıl kazanabiliriz?
Tek
tek ilgilenmek gerekiyor, vakit ayırmak icap ediyor, dertleşmek bireysel sorunlarına
çözüm aramak lazım geliyor…
Öyle
ki ailesine açamadığı sırlarını bizimle paylaşması söz konusu olabilecek…
Genel
davet programlarımız devam ededursun, bugün acilen özel ve birebir tebliğ
çalışmalarına ihtiyacımız var…
Yakın
temas, özel ilgi, birebir görüşme çok daha etkili… İstisnasız tüm peygamberlerin uygulaya geldiği
yöntem…
Tabii
ki bu alanda mesafe alabilmek için, öncelikle bu işin her mümine farziyetini
yeniden idrak etmek durumdayız…Sonrasında muhatabımıza değer vermek, önemsemek
ve zaman ayırmak zorundayız…
Peki,
bu ulvi görevi yüklenmeye ve yürütmeye hazır mıyız? Ötekilere vakit ayırabilecek
miyiz? Yoksa sair yoğunluklarımızdan dolayı erteleyecek miyiz?
Ümmeti
olmakla iftihar ettiğimiz Hz Muhammed (sav) tüm yoğunluğuna rağmen vakit
bulabiliyordu, değil mi?
Dilerseniz
Medine'yi Münevvere'den bir kareyi paylaşmak istiyorum:
Efendimiz
(sav) her dışarı çıktığında ayrım yapmaksızın sokaktaki çocuklarla ilgilenirdi. Bir
defasında çocuklardan birini göremeyince sorar, hasta olduğunu öğrenince evine
ziyaretine gider. Hasta çocuk bir Yahudi’nin çocuğu, ev bir Yahudi'nin evi…Hasta
çocuk bu ziyaretten çok etkilenir…Peygamber (sav) çocuğu İslam'a davet eder…Çocuk
bir an için Hz peygamber ile babası arasında kalır…Babası çocuğu ile Hz.
Muhammed arasındaki sıcak sevgi ve samimiyeti görünce aradan çekilir:
‘’Yavrum
Ebu’l Kasım'ın çağrısına uy.’’
Çocuk
Müslüman oldu ve vefat etti… Allah Resulü ellerini açmış Rabbini hamdediyordu…‘’Hamdolsun Allah'a ki şu yavrucağızı benim
vasıtamla azaptan kurtardı.’’ (Ebu Davud)
Evet,
bir kişi daha kurtulmuştu…Efendimizin nezaketi, tevazusu, şefkati ve daveti
sayesinde…
Şimdi
izninizle sorabilir miyim?
Dersine
girdiği hasta öğrencisini evinde yahut hastanede ziyaret eden kaç öğretmenimiz
var?
Hadi
bu soruyu geçtik…Hasta öğrencisini telefonla‘’geçmiş olsun.’’ diyebilen, buna
vakit bulabilen kaç kişiden bahsedebiliriz?
Korkuyorum,
ulaşabilecekken ulaşamadığımız her bir kişi yarın bizden davacı olabilir…
Bugünün
davetçileri olan bizler, yarın sabıkalı davalıları olabiliriz…
Ölmeden
önce bir kişiye daha dokunamaz mıyız?
Cennet
vesilemiz olabilecek bir kişi…