Hepimizin şefkate ihtiyacı var-3
Daha önce de ifade edildiği gibi; Müslümanın en önemli özellik ve hususiyetlerinden biri olan şefkat, sadece insanlarla sınırlı olmayıp hayvanlar için de geçerlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
“(Bir gün) bir
adam, yolda yürürken çok susadı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine indi, su
içip (susuzluğunu giderdi.) Çıkınca; susuzluktan (hızlı hızlı)
soluyup toprak yiyen bir köpek gördü. Adam kendi kendine; bu köpek de benim
gibi çok susamış, deyip; tekrar kuyuya indi ve ayakkabısını su ile doldurup,
ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah, onun bu davranışından
memnun kaldı ve günahlarını affetti. Bunun üzerine (eshab-ı kiram): Ey
Allah’ın Resûlü! Yani bize; hayvanlara yaptığımız iyilikler için de sevap var
öyle mi, diye sual edince; (Efendimiz aleyhisselam): Evet, her canlıya (yaptığınız
iyilik) için, bir sevap vardır, dedi.” (Buhari 2363)
“Bir kadın,
ölünceye kadar hapsettiği bir kedi yüzünden azap edildi ve bu sebeple cehenneme
girdi. Hayvanı hapsettiğinde ona birşey yedirmemiş, içirmemiş, yerdeki
haşereleri yemesine bile izin ve imkân vermemişti.” (Buhari)
Bir gün
Efendimiz aleyhissalatü vesselam Ensar’dan bir zatın bahçesine girdi. Orada bir
deve vardı. Deve, O’nu görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Allah’ın
Resulü, deveye yaklaştı ve gözyaşlarını sildi. Hayvan sakinleşti. “Bu
devenin sâhibi kim,” diye sordu. Ensar’dan bir genç: “O, bana aittir
ey Allah’ın Resûlü!” deyip ortaya çıkınca, Kâinatın Efendisi onu şöyle
azarladı: “Allah’ın sana mülk kıldığı bu deve hakkında Allah’tan
korkmuyor musun? Bak! Deven bana şikâyette bulundu; sen onu aç bırakıyor ve
fazla çalıştırarak yoruyormuşsun.” (Ebu Davud 2549)
Abdullah bin
Mesud radıyallahü anh anlatıyor: “Biz bir yolculukta Resulullah sallallahü
aleyhi ve sellem ile beraber idik. Efendimiz bir ihtiyacı için yanımızdan
ayrıldı. O sırada bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. Biz yavrularını
aldık, kuş ise aşağı yukarı çıkıp inerek çırpınmaya, feryat etmeye başladı.
Neticede Resûl-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem geldi, hadiseye şâhit oldu
ve şöyle buyurdu: “Kim bu zavallının yavrusunu alarak ona eziyet etti?
Yavrusunu geri verin!” (Ebû Dâvûd 2675)
Ebudderdâ
radıyallahü anh: “Çocukların elinde bir kuş görünce, onlardan satınalır ve ;
‘git, yaşa, çocuklarına yetiş’, diyerek salıverirdi.”(Bostanü’l-Fukara
ve Nüzhetü’l-Kurra, c. 2, s. 72)
“Abdulla bin
Ömer radıyallahü anh bir gün; bir kuşu hedef olarak dikip ona ok atan Kureyşli
gençlerin yanına uğramıştı. Hedefe isabet etmeyen her ok için kuş sahibine bir
ödeme yapıyorlardı. Gençler, İbni Ömer’in geldiğini görünce etrafa dağıldılar.
İbni Ömer arkalarından şöyle seslendi: Bunu yapan kim? Allah ona lanet etsin.
Şu bir gerçektir ki, Resullullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem; canlı
bir hayvanı hedef olarak dikip ona atış yapana lanet okudu.” (Müslim)
Mazlumların,
mağdurların maruz kaldıkları sıkıntıları göğüsleme ve bir anne samimiyetiyle
onların üzerine titreme de diyebileceğimiz “şefkat,” İlahî ahlakın
farklı bir tecellisi, göktekilerin sesi soluğu ve bütün annelerin sımsıcak
nefesinin ayrı bir sembolüdür. Sinesinde bu hissi taşıma bahtiyarlığına ermiş
bir mümin, herhangi bir karşılık beklemeden sevgi ve merhamete muhtaç olan herkese şefkat elini
uzatır; gücü yettiğince düşenleri tutup kaldırır; üşüyenleri ısıtır;
yalnızların, gariplerin üzüntüsünü giderir ve kimsesizlere yardımcı olur.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: “Küçüğümüze merhamet, büyüğümüze de
hürmet etmeyen bizden değildir!” (Tirmizi 1921)
Merhamet
ve şefkat anlayışının yaşanmadığı bir toplumda kargaşa ve huzursuzluk
eksik olmaz. Çünkü merhamet ve sevginin olmadığı yerde, nefret ve zulüm hüküm
sürer. Toplumda merhamet duygusu yaygınlaşmadığı takdirde; çocukların
ezilmesinin, kadınlara şiddet uygulanmasının, cinayetlerin, hırsızlıkların ve
yolsuzlukların çoğalmasının önünde hiçbir engel yok, demektir. Huzur ve güven
ortamının hâkim olduğu mutlu bir toplum istiyorsak, Allah’tan korkmalı; mahlûkata
da şefkat ve merhamet etmeliyiz…