Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Hepimizi benzettiler

İnsanoğlu için eşyanın büyüsü, onun özgül ağırlığı, içeriği ve işlevinden her zaman önde olmuştur. Bundan dolayı eşyanın görünen yüzü, ışığı, büyüsü daima onu cezbeder; nihai anlamda eşyanın kendisi için anlamı ve çıktısı üzerinde düşünmez de, daha çok görünen kısmıyla ilgilenir. Vitrinlerin, telefonların, tabletlerin; velhasılı eşya ve çevrenin bugün için yaydığı büyü, o eşyanın nihai olarak anlamının önüne geçmiştir.

Bu durum aslında tarihte de hep böyle idi. Büyü deyince aklıma önce, Hz. Musa'nın karşısındaki sihirbazlar gelir. Onlar, ellerindeki ip ve tahtaları büyü ile insanlara yılan olarak gösteriyorlardı ve bunun üzerinden bir yaşam tarzını onaylıyorlardı. Bunun karşısında Hz. Musa'nın asası gelince, onların hiçbir hükmü kalmadı; dolayısıyla o yaşam tarzlarının da. Bundan dolayı sihirbazlar, gerçeği gördüler ve ölüdürülme tehdidine rağmen "Musa'nın Rabbine iman ettiler. (7/A'raf, 104-122) Tarihi okurken insanların büyüsel şeylerle ilgilenmelerini bugünden bakınca tuhaf, ilkel ve primitif bulanlar vardır. Aslına bakılırsa, bir boyutuyla o döneme öyle bakılması istenir. Bu biraz da ilerleme ideolojisini kutsamaya yönelik bir okuma biçimidir.

Fakat günümüz insanı da tüm "Aydınlanma" ideallerine rağmen, büyüsel olanı hayatına etkin bir biçimde taşıyor görünmektedir. Matrix'ler, Herry Potter'lar ve daha başka irrasyonel ögelerin cirit attığı filmler vs. Ama bugünün büyüsünün izlenebileceği en önemli yaşam alanı herhalde AVM ve tüketim merkezleridir. Bir elektronik dükkanına (burada dükkan kelimesi o mekanı ifade etmekte biraz yetersiz kalır) gidersiniz. Orada ön taraflarda yukarıdan aşağıya dizilmiş farklı boylarda LCD televizyonlar vardır. Hemen onun ön sırasında yine bir sıra televizyon. Siz tüm bu televizyonların arkasında duruken, bütün televizyonlar aynı kanaldan yayın yapar ve ortaya görüntü değiştikçe renklerin değiştiği bir renk cümbüşü çıkar ve sizi müthiş bir şekilde etkiler. Çeşit çeşit bilgisayar, telefon ve diğer elektronik aygıtlar. Bu renk cümbüşü ve çokluk karşısında sendelersiniz. Zaten asıl amaç da odur. Tam da kadim gelenek ve dinlerin dikkat çektiği kavşakta buluşursunuz; "çoklukta boğulmak." Arkasından gidilecek yer bellidir; bunları elde etmek.

"Çoklukta birlik" hikmetli gelenek ve Kur'an'ın en fazla dikkat çektiği şeydir. Buradaki sorun; çokluğun işaret ettiği "Bir"i ve "asıl mekan"ı görememektir. Hakka'l Yakin seviyesinde bunlarla karşılaştığınızda ise, vakit oldukça geç olacaktır. Çünkü çoktan "türkü"nüz çağrılmış ve yolculuğunuz başlamıştır.

Postmodern çağın irrasyonel olanı bu şekilde kışkırtmasından başka, açık ve örtük biçimlerde her şeyi meşrulaştıran bakış açısıyla, farklı dünya görüşleri, din ve felsefeleri silikleştirmiştir. Artık hiçbir kırmızı çizgi yok. Hiçbir düşünce problem değil; yeter ki satsın. Bundan dolayı; "siz hala orada mısınız" bu çağın mottosu haline geldi. Külli ve kapsamlı okuma biçimlerini yok eden bu durum, koministi, müslümanı, budisti, zerdüştü, ateisti, agnostiği, ulusçuyu aynı tencerenin içine koyarak "piyasa mantığı" ve "tüketim"de birbirine benzetti. Herkesi eşyanın büyüsüyle kandırmaya devam ediyor; yani kadim kandırma biçimiyle ama yeni formatta. Onun için artık başörtüsü de, parka da, sakal da bu tüketimin göstergeleri olmaktan öteye gidemiyor. Üzerimizde belki kendimize aitmiş gibi görünen "takı"lar taşıyoruz; ama bu takıların işaret ettiği tek gerçek Orwell'ın ifadesiyle "Büyük Birader" olarak karşımıza çıkıyor.

Tüm bunlar dünyanın büyük bir tehdit altında olduğunu bize söylüyor. Bundan dolayı, acilen müslümanın müslüman, koministin kominist, budistin budist olması gerekir. Herkesin kendisi olmaya ihtiyacı var. Belki sonra, doğrunun ne olduğunu tartışabiliriz. Takdir edersiniz ki, herkesin "yerli takı"lara aldanarak kendisi olduğunu düşündüğü ama biribirine benzediği bu süreçte ancak "imitasyon doğru"lar üzerine konuşabilirsiniz.