Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 May 2024

​Hepimize bir şeyler oldu

Modern zamanlar diye diye ömrümüz törpüleniyor. Bize verdiği kadar bizden aldığı ne çok haslet var şu zamanın. Hepimizde geçmişe sığınma ve bir teselli arama var.

Komşuluk ve arkadaşlık… Bizi birbirimize bağlayan görünmez bağlar ile ördüğümüz arkadaşlık. Şimdilerde çokça duyarsınız: “Arayıp sormuyorsun.” Kim, kimi arayıp hâlini hatırını soruyor? Kendi sahamıza çekilip kendimizle baş başa kalıyoruz. İyi mi, kötü mü bu hâl? Bazen siz arayıp sormazsanız kimsenin aradığı sorduğu olmaz. Dayanamaz yine arayan siz olursunuz. Aradığınız arkadaşınız, siz bir şey demeden başlar içini dökmeye. Susan siz olursunuz. Bakarsınız ki karşıdaki sizden daha dolu. İyi ama neden açmaz içini, neden siz aramadan aramaz bu arkadaş? Koyu sohbete dalarsınız. Siteminiz yine içinizde kalmıştır. Olsun, bu çağda sitem etmek bile güzel! Sitem edilecek birini bulmuşsanız o da bir şey. Varsın öyle kalsın.

İş güç deyip geçiyoruz. Hepimizin ayrı meşguliyeti var. Yoruluyoruz, yoruyoruz. Kendimizi ihmal ettiğimiz de oluyor. Hepimiz yorulduk. Kimimiz ekonomik yönden, kimimiz zihnen, kimimiz bedenen yorulduk. Ama öyle bir yorgunluk var ki hepsinden farklı. Evet, her yorgunluk geçer ama gönül yorgunluğu geçer mi? Gönül yorgunluğuna çare var mıdır? Biraz buna odaklanalım. İnce ince giren sızı misali içimize yerleşen bu yorgunluktan kurtulmak zor. Kronikleşen ağrılar gibi günden güne artan bu yorgunluğu hepimiz yaşıyoruz.

Hakikat şu ki hepimize bir şeyler oluyor, oldu da olmaya devam edecek. Buna alışacağız sanırım. Ancak sevdiklerimizi ne olursa olsun ihmal etmemeliyiz. Aramak, onların sesini duymak, onlara selam vermek, onları ziyaret etmek, onlara sürprizler yapmak, gücümüz yettiğince küçük hediyeler almak elbette ki hepimize şifa olacaktır. Hepimize iyi gelecektir, bunları unutmayalım, bunları çoğaltalım.

Cahit Külebi’nin “Dost” şiiriyle sesleniyorum:

“Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın,
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen hâlimden anlarsın.

Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın.
Mavi bir gökyüzümüz olsun, kanatlarımız
Dokunarak uçalım.”

Uzakları yakınlaştıracak içten selamlarımız olsa. Kaybettiğimizi telafi ettirecek adımlara ihtiyacımız olduğunu söylemek istiyorum. Sorgusuz sualsiz adımlar atarak dostluk dağının zirvesine çıkmak mümkün. Bozkırda tek başına yaşayan ağaç gibi olmak mümkün mü? İnsanız, bir dokunuşa ihtiyacımız yok mudur? Şimdi her zamankinden daha fazla sevmeye, konuşmaya, dertleşmeye ihtiyacımız var. Zor zamanlar sel olup üstümüze geliyor. Ya sele kapılacağız ya da tutunup birbirimize kurtulacağız.

Hepimize bir şeyler oldu. Ahmet Kutsi Tecer’e kulak verip susmak istiyorum:

“Allahım, ne güzel şey bu dost yüzü!

İnsanın kalbine dolan bu bakış!

Ey çorak ruhlara veren bu süsü,

Ey gönül, sana alkış, alkış, alkış!

Gel dostum, yanıma otur, dizime

Koy sıcak başını. Konuşmayalım,

Bakışalım yalnız. Ama sen yine

Cevap ver: Sevdin mi beni bakalım?”