Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.81
Gram Altın
2976.80
BIST 100
9756.04
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Şubat 2023

​Hepimiz mağaraya hapsedildik

Web siteleri, sosyal medya hesapları, hashtagler, trendler, sahte haberler, söylentiler, aldatmacalar, videolar, fotoğraflar… Çoğumuz bilerek ya da bilmeyerek bu ortamın bir parçasıyız. Bir bakıma mağaraya hapsedildik.

İnsan, doğruyu yanlışı ayırt etme yeteneğine sahip en akıllı ve en zeki canlı varlık olarak kabul edilir. Ancak bu güçlü yönüne rağmen, birçoğu bilerek veya bilmeyerek böyle bir ortamda zihni bulanıyor.

Aslında bu karmaşık bilgi ekosisteminde yalan haberlere ve uydurma sitelere inanarak başkalarına iftira atanlar, insanlık değerlerine, hakikate ve birlik beraberlik ruhuna, fıtrata büyük zarar veriyor.

Büyük bir yıkıma neden olan depremde bile yalan haberler üzerinden toplumu ayrıştırmaya yönelik çabaları görmüyor musunuz?

Ünlü aktör Keanu Reeves, Bunun bir kontrol ve manipülasyon sistemi olduğunu arkasında da bunları kontrol etmek isteyen bir şirketokrasinin olduğunu söylüyor.

Platon’un ünlü mağara alegorisiyle ifade edecek olursak aslında hepimiz zincirlere vurulmuş bir halde mağaraya hapsedilmiş gibiyiz.

Küresel elitlerin ürettiği algıyı, ana akım medyayı, sosyal medya platformlarını, yaşam tarzını, normlarını yani gölgeleri gerçekmiş gibi algılıyor ve tam da bu doğrultuda alışkanlıklarımızın ve duyularımızın esiri haline geliyoruz.

Belki de biz bu mağarada kendimizi isteyerek zincirledik ve gölgelere yani duyularımıza, alışkanlıklarımıza ve bizim için çizilen sınırlara, kurallara o kadar çok bağımlı hale geldik ki ne ışığın(hakikatin) peşine düşmek istiyoruz ne de bu zincirlerden kurtulmak istiyoruz.

Kuşkusuz bu hakikatle yüzleşmek cesaret ister. Yani ışığı, gerçeği, hakikati görmek rahatsız edicidir.

Matrix filmindeki şu repliği hatırlayın;

Neo: “Gözlerim neden ağrıyor? Morpheus: "Çünkü onları daha önce hiç kullanmadın." Evet, gerçek acıtır. Ne var ki bunun da bir bedeli var.

Andrzej Jakimowski’nin yönettiği İmagine adlı filmde kör Ian’ın yüzünde ve dizlerindeki küçük yara bere izlerinden anlıyoruz bunu. Çünkü Ian, bastonunu atmıştır.

İşte o baston alışkanlıklarımızı temsil ediyordu filmde. Alışkanlıklarımızdan kurtulmanın elbette bir bedeli de olacak. Ian bu bedeli göze aldığı için kimsenin göremediği işte o vapuru görmüştü.

Özgür olmak ve gerçek ile yüzleşmek bu yüzden cesaret ister diyorum.

Mağarada, miskin bir şekilde oturan ve zincirlerine bağımlı insanların yüzlerinde, cehaletin neden olduğu tuhaf bir mutluluk var. İsmet Özel’in, “Saman bulan ineğin mutluluğu” türünden dediği bir mutluluk bu.

O yüzdendir ki zihnin aydınlanarak kurtulacağı bir mağarayı tercih etmiyorlar.

Çocukluklarından itibaren ayaklarından ve boyunlarından zincirlenmiş insanların yaşadığı bu mağarada, zorunlu eğitim aracılığıyla insanlar zincirlerine daha sıkı bir şekilde bağımlı hale geliyor ve gölgeleri hakikatmiş gibi algılamaya devam ediyor.

Öyle ki artık o sırtını, hakikate dönmüştür ve küresel elitlerin oluşturduğu her türlü algıyı, gölgeyi hakikatmiş gibi görme eğilimdedir. Üstelik bundan da keyif almaktadır.

Zincirlerinden kurtulan, hakikatle yüzleşen, soran, sorgulayan, zihnini açan ve özgürleşen insanların, diğer esirlere “burada gördüğünüz her şey bir yanılsamadan ibarettir” telkinleri de bir işe yaramamaktadır.

Hatta bu gerçeği haykıranlar mağarada linç edilmektedirler. Sokrates halkı bilinçlendirmeye çalıştığı için yine halk tarafından öldürülmemiş miydi?

Ve yine peygamberimiz mağarada hakikati öğrendikten sonra bunu halkıyla paylaşmaya kalktığında büyük bedeller ödememiş miydi?

Belki de asıl mağara bizim zihnimizdir. Medya ve sosyal medya platformları da bir yanılsamadan ibaret. O yüzden çıkalım bu gayyâ kuyusundan. Kıralım zincirlerimizi ve insan olmanın değerini yeni baştan anlamlandıralım.