Dolar (USD)
35.21
Euro (EUR)
36.77
Gram Altın
2972.97
BIST 100
9732.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
09 Ocak 2021

​Hep sanat

Var olmuşuz. Fakat var mıyız? Nasıl var olursak hakikaten var olmuş olacağız sorularının karşısına güzel bir cevap olarak: sanatla! Demek istiyorum. Sanatla var oluş biçiminin, diğer varoluş biçimlerinin zirvesi olduğunu vurgulayarak… Diğer her varoluş biçiminin gerekli ve kıymetli birer basamak olduğunun da bilinciyle…

Sanatla var olmaya mecburuz. Bu tıpkı bir aşığın diğerine “sana mecburum!” demesine yakın bir mecburiyet. Aşktan sonra hayat nasıl biraz sası ise, sanattan önce ve sanattan sonra, sanatsız hayat hep biraz, hatta çok sasıdır. Madem sanatı aşka teşbih hatasına düştük, şöyle kalkalım: Sevgi aşkın görgülü halidir. Vehbi ve kesbi, doğal vergi veya teknik kazanım ve çaba ile birlikte, kör değil ama bilinçli icra edilen bir sanat bizi sürdürülebilir hatta tadına varılan bir ömre, umrana götürecektir. Kastım ille de sanattır. Ona, şuna, sana değil, sanata mecburuz diyorum erenler.

Yaratımın kusursuzluğu, hayatla beraber üretilen her şeyi ve özellikle sanatı kusursuzluğa, olabildiğince güzel, hatta en güzel olmaya mecbur eder. Hayatı yaşanılır kılan bu yarışa atılacak olan özne insandan başkası değildir.

Estetik değerler; ancak aşkın/ilahi değerlerin mavi çatısı altında tam olarak hürdür. Pek çok yaklaşımın yanında filozofların dediği gibi sanatı bir “arınma” olarak değerlendirirsek; sanatın ilkeleri onun özgürlüğüdür. Mükemmelliğin/kusursuzluğun peşine düşen insan, estetik değerleri görünür kılmak, hayata dahil etmek anlamına gelen sanat aracılığıyla ulaşılmazlığa ulaşmaya çalışır. Sanat Allah’a ulaşmaktır. Değerlere ve değerlerin ilk ve son, sonsuz kaynağına…

Hakka ulaşmak sanıldığı gibi soyut ve hayatın realitelerinden, sorunlarından, kederlerinden soyutlanmış bir konfor alanından yapılan didaktik ukalalık değil, aksine sanat gibi her yere, her kesime sokulabilen olağanüstü işlevli evrensel bir araçla, istisnasız bütün dertlerine bir çare ve imkân bulmakla halka ulaşmaktır. Ne zaman Hakk’a çıkarsanız, o sizi halka gönderecektir. Hakk’a, (yani Allah’a ve dosdoğru olana) ulaşmada halktan daha kuvvetli bir sıçrama tahtası yoktur. Ve sanat arzın ve semanın merkezine sıçramada en afili bir araçtır.

En başta “Allah güzeldir, güzeli sever” ilkesi başlı başına sanata teşvikin ötesinde, insanlığı sanata icbar edici niteliktedir. Güzel yaşamak başlı başına bir sanattır. Ömrün bütününe yayılmış ve iç içe yaşanan bu şey sanatın ta kendisidir. Varlığı güzel bulmakla atılan ilk adımın ikinci ve sonsuz adımı güzeli yapmaktır. Yani sanat…

Her şeyden önce bir sanat eseri ortaya koymanın yanı sıra insan olma ve insan kalma sanatına kısaca ömür deriz. Bu denklemi medeniyetler için düşündüğümüzde medeniyetlerin hayat değerleri ve o değerlerle ürettikleri yaşam ve sanatlarına da ûmrân diyebiliriz. En güzelinden bir ömür, umran ortaya koymak, varlığını gerçekleştirmiş olmanın neşesi ile konmak ve göçmek her insan ve medeniyetin ukdesidir.

Güzel bir hayat sürerken üretilenler içinde üstün nitelikte var edilmiş olanlar zamanın elek üstünde; âsâr*/kalıcı eserler, izler olmaya hak kazanır. Klasik ve Modern sanatlar olarak ortaya çıkan her bir sanat disiplini, o kadim başlangıcın süreci ve sonuçları olarak -var oluşu mümkün olan en üst güzellikte sergilemek- gibi ortak bir amaçla el ele tutuşmuş birbirinden güzel araçlardır. Hangisinden tutunsak bizi hayata tutuşturan…

Varoluşun estetik boyutunu ihmal etmek hayattan ve var olmaktan ikmale kalmak anlamına gelir. Bu gün için estetiği ihmal eden her oluşum; bir ahlak sistemi de dahil kaba ve sıkan, daraltan, kendisinden uzaklaştıran bir hayata götürüp, insanları başka türlü öldürmektedir. Ki ahlak başlı başına hayatın estetiği, insan ruhunun yontularak güzelleştirilmesidir.

İnsan için bir ufuktan bahsedeceksek bunun güzeli gerçekleştirmek olduğu “Hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için hayatı ve ölümü yarattık.” Ayeti ile de apaçık ortadadır.

İnsan yaşamı mutlak değerlerin çevresinde döner. Bu döngüyü zevkli ve yaşanılır kılan, iyi ve doğru kadar önemli bir başka değer de “güzel” yargısıdır. İyi ve doğrunun benimsenmesi, yaşanılması onu var oluş sürecinde süsleyerek destekleyen güzele bağlıdır. Estetiğin zıddı ise şiddettir. Estetikten yoksun her iyi ve her doğru, ne kadar doğru ve iyi olursa olsun şiddete teşnedir.

Sanat insanlığın ruhunun güzelliğini görünür kılan bir çabadır. Kalbin dışarıda atması… Bütün bir alemi göğüs kafesi kılmak gibi bir şeydir. Ve bir medeniyetin en güçlü ve evrensel temsili sanatla olabilir. Asar/eserler yalnız bir kişinin değil, bütün bir milletin/halkın dünyaya bakışını, ufkunu yansıtır