Henüz zaman varken
İnsanın
en zorlu sınavlarından biri de, zamanla sınavıdır… Zaman; İnsanın duyu
organlarıyla algılayamadığı fiziksel, felsefi, psikolojik ve sosyal boyutları
olan bir olgu ve bir gerçektir… Ömrün esası zamandır…
İnsanoğlunun
en kıymetli sermayesidir, zaman… Zaman bize emanet… Zamana hükmeden, hayata
hükmeder… Zamana yenik düşenler, tüm zamanların yitikleridir… Zaman
biriktirilemez, sıkıştırılamaz, üretilemez, çoğaltılamaz, azaltılamaz… Akışı
durdurulamaz… Geriye döndürme şansımız yok… Zaman bildiğini okur… Hatta saate
ve takvime hapsedilemez… Allah’ın üzerine yemin ettiği bir değerdir, zaman…
Bilincinde olanlar için hayatın ta kendisidir…
Anlamlı
hayatların şifresi: Zaman’ı, mekânı ve imkânı iyi kullanmaktır… Ömrün uzun veya
kısa olması önemli değil, anlamlı ve amaçlı olması esastır… Zaman gizemlidir…
Görecedir… Güzelleştirmek bizim elimizdedir… Zaman sahip olduğumuz en kıymetli
kaynak… Zaman ve mekânın esrarında sonsuzluğun kapısını arayanlar, zamanı ve
mekânı doğru kullananlardır… Zamanı gergef işleyenler geleceğin mimarı
olabilirler…
İnanıyoruz
ki yaşanan her anın, alınan her nefesin bir hesabı vardır… Kayıt dışı hiçbir
vakit yok… Böyle iken zamanı yitiren, bitiren, yiyen zavallılara ne demeli?..
Zamanı kötülemek kimseyi kurtarmıyor… Feleğe kahretmek sadra şifa sunmuyor…
Kötü zaman yoktur, kötü olan olaylar ve insanlardır… “Ahir zaman” diyerek,
kötülükleri kanıksayamayız… Kıyamet alametlerinin dökümünü yaparak kendimizi
mazur gösteremeyiz…
Zamanı suçlamak, günahlarımız için hafifletici
bir neden değildir… Sorumlulukları zamana yaymak, zaman aşımından yararlanmaya
vesile olmuyor… Sadece savrulmalara neden oluyor… Vakitleri hoyratça
harcayanlar zamana ihanet içinde yüzüyorlar… Zamanı ihmal ve imha edenlerin
akıbeti sadece pişmanlık ve perişanlıktır… “Ne günlere kaldık?” diyenler, onun
vacibini idrakinden uzak olanlardır… Şimdi; “İbnül-Vakt” olmak durumundayız…
Zamanın ruhunu ıskalarsak, ıstırabımız büyük olur… Yeni başlangıçlar için asla
geç değil… Hâlâ hayattayız ve hâlâ zamanımız var…
Tarih
yazmak, çığır açmak, ölümsüz eserler bırakmak bugün elimizde, yarın çok geç
olabilir… Hayatın kıymetini bilmek için ölümün gelmesini mi bekleyeceğiz?..
Hani, ömür de, ölüm de, Allah içindi?.. Şayet kendi hayatımızın aktörü olmaz
isek, başka hayatların figüranı oluruz… Zamanın son kertesi, kıyamet öncesi
elimizi tez tutalım… Efendimiz (sav) ne buyurmuştu? “Kıyametin kopmakta
olduğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikiniz…” Biz dursak ta, zaman durmuyor…
Şeytan taşlamaktan, tavafa zaman bulamıyoruz… İşimizin vaktimizden çok olduğunu
unutuyoruz… “Keşke”lere kalmış bir yaşamın kuşatmasındayız…
Korkarım
ki yarın öldüğümüzde bir cebimizden yapacağımız işler listesi, diğer cebimizde
ise borçlar listesi ile göçeceğiz… Şimdi, salih amellerde yarış vakti…
Emellerimizle ecelimiz arasındaki ince çizgiyi silmeyelim… Zaman’ı kesen tek
alet ölüm makasıdır… “Öğle ise bir işi
bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.” (İnşirah, 7-8)
Unutmayalım ki, yarıncılar helak oldular…