Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.18
Gram Altın
2966.43
BIST 100
9612.81
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Nisan 2016

HENDEKLERİN ÖBÜR YANI III NE

Eleştiri konusu yaptığımız yaklaşımın diğer bir sorunu da PKK'yı bir terör örgütünden ibaret sanmalarıdır. PKK'nın bölgedeki hesapların manivelası, bir ülkenin bütçesi kadar paraya hükmetmesi, "transit geçiş" üssü ve kıtalararası mesaj taşıyan bir örgüt olduğu unutulunca tespitler eksik ve sığ oluyor.

PKK derken dağda eline silah alan ilkokul mezunu adamlar olarak anlayanlar sığ yorumlardan öteye geçemezler. Zaten 32 yıldır bu sığ yaklaşım yüzünden ölüm dışında hiçbir mesafe alamadık. Evet, üniversitelisi olsa da önemli bir kısmı az tahsilli ya da tahsilsiz, doğrudur. Ancak;

PKK bugün dünyanın bütün büyük ülkelerinden destek gören bir örgütüdür. Dünyanın en önemli strateji uzmanları, askeri, psikoloji(k harp) uzmanlarından taktik ve destek alıyor. Stratejik hamleler yapabilen ve yaptıklarıyla en az 3-5 hedefi olan bir örgütten bahsediyoruz. Yaptıkları kendisinin lehine ya da aleyhine sonuçlanır ayrı mesele, lakin saldırılarıyla amaçlarından en az 1-2 tanesine ulaştığını görebiliyoruz.

PKK asker, polis, sivil vururken de, kendi militanlarını ölüme gönderirken de hendek kazarken de Türkiye'deki "Kürtlerin hakları"nı esas alarak davranmadı. PKK bazı ilçelerde hendek kazarak öz yönetim elde edeceğine inandı diye düşünenler elbette ki olan bitene Fransız kalmıştır. PKK öz yönetimin nasıl olacağını da biliyor, nasıl elde edileceğini de nasıl olmayacağını da.

Yukarıda da söylediğim gibi PKK büyük ülkelerin strateji uzmanları ile çalışmakta, bu bir örgüt için büyük avantaj. Burada şu soru sorulmalı:

Bu büyük ülkelerin stratejik, istihbari ve diğer alanlardaki destekleri örgütün mü yoksa bu devletlerin amaçlarını mı esas alıyor?

Kısmen iki tarafın da yararına olduğu gibi bazen sadece devletlerin yararına hizmet edebiliyor bu destek ve sonuçları. Ama çıkarlar noktasında ortak paydalar daha fazladır.

Süper güçler, büyük devletler, bölgesel güçler (bunların hangi devletler olduğunu merak edenler, şimdilerde aramızın bozuk olduğu ülkeleri düşünürlerse bulabilirler) Türkiye'yi Suriye'den uzak tutmakla yetinmediklerini görüyoruz. Türkiye'yi Irak'tan, Irak Kürdistan'ından da uzak tutmaya çalışıyorlar. Peki, bunu böyle PKK saldırıları ile mi yapacaklar?

Hayır, bu ön yoklama. Türkiye ile Kürtlerin bin yıldan bugüne kadar süregelen bütün bağlarını kopar(t)mak, Türkiye'yi Mezopotamya'dan çıkarmak istiyorlar. Bunun için 60+32 yıldır yürütülen ve zaman zaman "düşük yoğunluklu savaş" seviyesine çıkan çatışma süreci bu plana yaradı. Şimdi de sıra şehir çatışmalarına geldi.

PKK 4 yıldır Rojava denilen Suriye'nin Kuzey bölgesi için çalışıyor. Özellikle 2011 sürecinde PKK Rojava'da tek kurşun atmadan territoric kazanım elde edeceğine inandırıldı. Bunun karşılığının ne olduğu ise 2013'e kadar yaşananlara bakmak yeterli.

PKK son zamanlarda önemli yatırımını Suriye'ye yaptı, buradaki hendeklerin kaybı kendisine Suriye kazanımı olarak döndüğünü hesapladı hesaplıyor. Bundan sonra da PKK Suriye'de elde ettiklerini kaybetmemek ve mümkün ise genişletmek için gerektiğinde Türkiye'de daha fazla kaybı göze alacaktır.

DAEŞ üzerinden beklemediği! desteği bulan PYD, PKK ile olan bağlarından dolayı PKK'yi de uluslar arası arenada meşru bir güç olarak kabul etmeye çalıştı. Buna Türkiye dışında ciddi manada karşı çıkan olmadı. Bu avantajlı durumu Suriye Rejiminin terk ettiği Rojava Bölgesinde hakimiyet kurarak perçinledi. PKK'dan aldığı destekle kantonal-komünal sisteme geçerek İslamofobiyi işleyen devletlere "bakın, biz onlardan değiliz" mesajlarıyla konumunu sağlamlaştırmayı hedefledi.

PKK'nın hendeklerle elde etmek istediği öncelikli hedefi toprak olduğu için Suriye bu amaç için bulunmaz fırsat oldu. PKK için Suriye, Rojava bir laboratuardır. Buradaki territoric imkan ona kendisini yönetme, ispatlama, geliştirme ve devletleşme süreci kazandırıyor.

PKK bu hedefe ancak Türkiye mecbur bırakılırsa varabileceğini biliyor. Türkiye baştan itibaren, "Güney sınırında yeni bir Kandil'in oluşmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye'ye rağmen fiili durum ortaya çıkarsa sessiz kalmayacağız, gereken ne ise onu yapacağız" demiş, PKK da "Rojava kırmızıçizgimizdir, kendi geleceğimizi kendimiz belirleriz, bedel ödemeye ve ödetmeye hazırız" demişti. Anlayacağınız, yaşadıklarımız "kırmızıçizgiler"in sıkıntısıdır. Kırmızıçizgi deyip geçmeyin, kaybeden 100 yıllık bir kaybı göze alır. Yoksa öz yönetim için binlerce militanın öldürülmesi mi gerekirdi? PKK bunun böyle olmayacağını bilmiyor muydu? Güldürmeyin.

PKK Türkiye'nin en özel birliklerini üzerine çekti. Devlet de JÖH, PÖH ve SAT KOMANDOLARInı bölgedeki hendekleri kaldırmaya sevk etti. PKK, "bu özel kuvvetleri üzerine çekmemiş olsaydı bunların Rojava'ya gireceğini, ya da Rojava için sıkıntı oluşturacağını, mesela ÖSO ve diğer gruplar üzerinden farklı adımlara girişeceğini" düşünüyordu. Bu yüzden Türkiye meşgul edilmeliydi;

Hem Suriye sürecinde süper güçlerle İran rahatlayacaktı.

Hem ÖSO, Türkmen ve "diğer" Kürtler Türkiye'den bekledikleri destekten mahrum kalacaktı. Türkiye güvenilmez ülke olarak nam salacaktı vsu2026

Ayrıca PYD'nin manevra alanı genişlemiş olacaktı.

Hem Doğu-Ak Deniz ile birleştirilecekti. O zaman hem ABD hem Rusya istedikleri planı rahatlıkla yürütebileceklerdi.

Sonuç:

Rojava'da Kantonal yaşam başlayacaktı, yani PKK Suriye PYD'si ile toprak kazanmış olacak, yönetimini kuracak, halkı tarzınca yönetecek, düzenli ordu, tanınan bölge, meşru hükümet ve uluslararası camiada tanınma, ilişki geliştirmeu2026 Kısacası devletleşme süreci planlanmış şekilde yürüyecekti.

Yıllardır şu ülke bu ülke çeşitli vesilelerle değişik haritalar yayınlamıyor mu?

Başbakan Ahmet Davutoğlu sık sık Kuttu'l Amare'yi neden dile getiriyor? Sykes-Picot hatırlatması boşuna mı?

Yoksa PKK Cizre'de öz Yönetimi ne yapsın? "Küvezde" bir ömür geçer miydi?

PKK kendi başına bir örgüt değil, tekrar ediyorum, dünyada en çok destek gören, dünyanın en önemli strateji uzmanlarından hizmet alan, ciddi bir enformasyon ağına sahip bir örgüttür PKK.

Hal böyle olunca hendeklerin öz savunma gerekçesiyle kazılmasından önce sonucu da bilinen bir strateji olduğunu göz ardı etmemeliyiz.

Rojava'da kantonal yönetime geçmek, düzenli silahlı güç oluşturmak, uluslar arası arenada muteber, süper güçlerden ağır silahlar alan bir güç olmak öz savunmadan yeğ değil mi?

Burada Kürtlerin hendeklere prim vermemesi, bu süreçte HDP'li siyasilerin çağrılarına cevap vermemesi, ama özellikle Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun son Diyarbakır ziyaretine gösterilen ilginin PKK tarafından doğru okunması gerek.

Sanırım bir başka yazı da gerek.