Helva Yemek İstiyordun da
Sabri Hocayı tanımışsınızdır.
Beyaz zambaklar ülkesinin ideal öğretmeni. Grigory Petrov’dan önce de tanıyordum onu. Maalesef Petrov benden önce onu idealize etmiş ve yolundan gitmişti. Ve Beyaz Zambaklar ülkesi diye bir kitap da yazmıştı. Oysa Sabri Hoca seksen milyonu, hatta bütün dünyayı kuşatacak mesajlarla yüklüydü. Eğitimin ve öğretimin kurtuluş çareleri için alternatifi çoktu. Ona göre Kahta kurtulursa Adıyaman Kurtulur, Adıyaman kurtulursa Türkiye Kurtulur, Türkiye kurtulursa Gazze, Kudüs, Filistin, Arakan, Mısır, Suriye özgürlüğüne kavuşur.
Sabri Hoca okuldaki öğretmenliğine kendine özgü bir yöntemle başlamış. Bu yöntem öğrencileri çoğu zaman yoruyormuş. Tembelliğe alışmış öğrenciye fazla yük ağır gelirmiş. Kendi zamanınında bilmem kaç şiir, kaç ayet ezber bilirdi. Kaç kitap okumuş, kaç kitabın alt ve üst boşluklarına kaç bin yorum ve tahlil yapmıştı. Şayet, yazar görseydi kitabı böyle çiziktirmiş. Kitapta kendi ismini kaldırır Sabri Hocanın ismini yazardı. Çünkü yaptığı yorum ve tahliller yazarın söylediklerinden çoktu.
Sabri Hoca hariçten gazel okumazdı ama klasik bir düşünce metoduna da sahipti. Rahma çağdaş değerlerle yaklaşanlara Siyavuş’un ölümünden bahsederdi. Liseyi, liseye gelmeden önce orta okulu, daha önce ilkokulu bir olgunlaşma mekanı değil de bir ülkeden bir ülkeye geçiş için istenen bir vize belgesi (diploma) gibi sert bir tavır takınırdı.
Sabri Hoca, devletin verdiği güzelim kitapların heba olduğunu düşünüyordu. Bir gün yolda karşılaştım. Bu ne hal hocam dediydim. Hoca açtı ağzını yumdu gözünü. Ne söylemedi ki. Onun oysaki en sevdiği kişi bendim. Başkası olsaydı belki söylemezdi. Bir öğrencisi sınıfta soruyormuş. Hocam hangi yayınları alalım. Okulun verdiği kitap yeterli değil mi diyor Sabri Hoca. Yok hocam, onu söylemiyorum.
-Ya ne, neyi söylüyorsun.
-Test kitapları, Üniversitiye giriş için konu anlatımlı kitaplar....
-Aha! Bir de beni test ve tost işlerine de karıştıracaksınız. Bir bu eksikti...
Sabri Hoca’yı en son Nadir Aşçı dostu yaptığı bir tost ile zehirlemişti. Ama teste gelince de hayatı, dünyayı ve bilgiyi önce üç (ilkokul) sonra dört(lise) ve en son da beş (üniversite) seçenek arasında görmek onu fizikötesine gitmeye alıkoyuyordu. Ah hakikat!
Sabri Hoca, okuma gurupları oluşturuyor. Yedili okuma gurubu... güzel okuma gurubudur bu yedili okuma gurubu. Güzel olmasına güzel de elindeki malzeme test ve tost zihniyetinde. Halbuki öğrenciler, Sabri Hocanın huyundan, içtiği sudan içseler aşmadıkları engel, yüzmedikleri havuz, girmedikleri deniz, çıkmadıkları zirve kalmayacak. Derler ya nerde o akıl? Beş ile on pula bir okuma kitabı alacak, on dakika bahane üretiyor öğrenci.
-Hocam, ben alacağım kitabı başkasıyla paylaşamam
-Tamam o zaman iki kitap al, birini arkadaşına hediye et.
-Mmmmmm??...
-Hocam kitaplar çok pahalı, ben on pul nerden getireyim. Devlet bize kitap alsın.
-Kitap alamayacak olan varsa özelde benimle görüşsün.
Arkadan bir ses
-Sen dün test kitabını 40 liraya almadın mı.
-Buyur buyur, burdan yakın.
-Neyse kitap listesi veriyorum. İlk kitabın ismini söylüyorum: Gül Yetiştiren Adam
-Neden Gül Yetiştiren Adam?
-Çünkü Rasim özdenören tarafından yazılmış ve gül yetiştirmeye her zaman kendisiyle birlikte düşünülecek kadar başarılı bir anlam yüklemiş anlatı kitabıdır. Gül Yetiştiren Kitap..
-Hocam biz, kendi okuyacağımız kitabı kendimiz seçelim.
-Evladım, bu kitabı okurken çok etkilendim, kendime geldim. Belki sen de kendine gelirsin. Yıllar önce okudum,hala bazı bölümleri hafızamda
... Kitabın en can alıcı noktası....Elli yıldır bahçesinden dışarı adımını atmayan gül yetiştiren adam, torununun ısrarıyla bir sabah namazı için birlikte camiye giderler. camiye girerken ayakkabılıkta bir fötr şapka görür ve şok olduğunu belli etmez ardından namaz çıkışı ise imamın sakalsız olduğunu görünce dehşete kapılır ve "ey insanlar" der ama onu kimse duymaz....
-Hocam ne demek şimdi bu Allah aşkına!
-Ne, ne demek. Helva yemek istiyordun ya?
-Ne helvası?
-Yaşayan ölüler helvası...
-Tamam, tamam hocam. Peki sizin de önerdiğiniz kitaplar arasında biz kendimiz kitap seçemiyor muyuz?
Şimdiki öğrenciler birer kral kesilmiş. Hayır hayır kralcık.Kralcıklar da çıplak. Yalnız bu kralcıkların soytarısı kim bilmiyoruz. Popüler kültür mü dersiniz? Bilemem.