Helalleşmek, Hesaplaşmak
Kemal Kılıçdaroğlu gündem belirleme konusunda son dönemde epey mesafe katetti. En son belirlediği gündem ise helalleşmek. Helalleşmek deyince hemen aklınıza CHP'nin bu millete yaptığı zulümlerden dolayı özür dilemek istiyor diye bir şey gelmesin.
İnce bir siyasi hesap ile ortaya atılmış helalleşme kavramının altının nasıl doldurulduğunu da grup toplantısında yaptığı konuşmada anlamış olduk. CHP'ye oy vermek için ikna edemediği sessiz çoğunluğa siz geçmişi unutun diyor, güya mağdur olduğunu iddia ettikleri kendilerine oy vereceğini düşündüğü grupları konsolide etmek istiyor.
Bizim toplum helalleşme, hesaplaşma kavramına nasıl bakıyor diye düşündüğümüzde şairin sözleri geliyor aklıma; kimileri vardır kendisine yapılan kötülükleri unutmaz ve affetmez. Bu tipler intikamcı ve kindar insanlardır. Hayatlarını ve geleceklerini intikam uğruna zehir ederler. Kimileri vardır, kendisine ne yapılırsa yapılsın unutuverirler. Unuttukları için hesaplaşmak hiçbir zaman gündemlerinde değildir, korkak ve aciz tipleri kastediyor şair bu sınıflamayla. Ve kimileri de vardır asla unutmazlar ama affetmesini de bilirler. Kendilerine yapılan haksızlık ve hukuksuzlukların geleceklerini mahvetmesine izin vermezler, gerektiğinde zulmedenlerle hesaplaşmasını da bilirler. İşte bu son sınıf Türk toplumunu bir türlü CHP'ye oy vermeye ikna edilemeyen sesiz yığınları izah ediyor bizlere. Kılıçdaroğlu helalleşmek istiyorsa, özür dilemesini, yapılan kötülüklerden üzüntü duyduğunu, tövbe-i nasuh ile pişman olduğunu anlatmak zorunda.
CHP'liler kuvai milliyeden söze başlayarak, güya Kurtuluş savaşını kendilerinin verdiğini, bu ülkeyi kendilerinin kurduğunu ve yönetimde her türlü tasarruf hakkı kendilerinde olduğunu iddia ederler, Atatürk'ün arkasına sığınarak. Kurtuluş Savaşı'nı birinci meclis verdi. O zaman CHP yoktu. Gelişen süreçte yeni devlet rotasını savaş verdikleri emperyalistler yerine Osmanlı ile hesaplaşmaya kırdı. Bu süreçte toplumun inancı başta olmak üzere bütün değerleri değiştirilmeye çalışıldı. İşte kendi milletine karşı zulüm de tam bu noktada yapıldı.
Pekiyi CHP'ye bu süreçte hangi rol verilmişti. Suriye'de Esed'e hangi rol verildiyse o rol verildi. Batının kontrolünde bir Türkiye için millet ile kavgalı bir devlet modeli kurgulandı. Yani Esed'e Suriye'yi yüzde 5 ile yönetme meşruiyeti tanıyan sistem, CHP'ye Türkiye'yi azınlık elitlerle yönetme imtiyazı tanındı. Türk demokratik mücadele tarihini bu hikaye şekillendiriyor. Türk toplumu demokratik hak ve özgürlüklerini CHP'nin gaspından kurtardığı kadar demokrasiye yaklaşmıştır.
Türkiye'de yapılan ABD güdümlü bütün darbelerin amacı toplumu zaptü rapt altına almak milletin iktidarını engellemektir. Demokratik, parlamenter sistem dedikleri, iyileştirdikleri, güçlendirdikleri sistem yönetme yetkisini milletten alarak vesayet odaklarına teslim eden sistemidir.
Kurguyu daha iyi anlamak için şu soruyu sormamız gerekiyor, Dersim olaylarında eğer bir mağduriyet var ise, mağdur olduklarını iddia edenlerin (Aleviler), yıllar yılı kendilerini mağdur edenlerin (CHP)oy deposu, arka bahçesi olma sebebi nedir? Sebep gayet açık, Yüzde 90 Sunni Müslüman Türk'ü zaptü rapt altına almak için ayrıştırılmış azınlık bir gruba ihtiyaç vardı. Aleviler seçildi. Hikaye şöyle anlatıldı. Dersim'de CHP'nin suçu yok, Sunni Müslümanlar suçlu. Fatura Sunni Müslümanlara kesildi. Çorum-Maraş olaylarında da aynı senaryo yok mu? Milliyetçi Muhafazakar (MC hükümetleri) kesimin iktidara yürümesinin önünün kesilmesi için Dev-Sol hücrelerinde kurgulanıp planlanmış bir provakasyonun faturusa da Çorum ve Maraş halkına kesilmek istenmiyor mu? Kılıçdaroğlu eğer Çorum ve Maraş helalleşmesi istiyorsa, ilk kurşunu atan, ilk ateşi yakan, katliamın planlayıcısı Dev-Sol'u sanık sandalyesine oturtmak zorunda.
Peki Sivas provakasyonunun Refah Partisi'nin iktidar yürüyüşünü durdurmak için yapıldığından şüpheniz var mı? Kılıçdaroğlu helalleşeceği gruplar arasında Başbağlar'ı niye saymadığını anladınız mı? Hükümet ortağı SHP'nin sorumluluğunu kimse görmeyecek mi? Ve Uludereye PKK ağzıyla Roboski diyeceksin helalleşmek için. Uludere öncesi ve sonrasında terör saldırıları ve şehiterimizi sıralamaya kalksak bu sayfalar yetmez.
1960 darbesiyle kurgulanan ve her 10 yılda bir darbelerle tahkim edilen vesayet sistemi, yüzde 50 artı bir ve Başkanlık sistemi ile nefes alamaz hale geldi. Parlamenter sistem dedikleri onlarca sübopla milli iradenin engellendiği, yetki alanın iş yapamaz hale getirildiği bir sistemi emperyalizm özenle empaze eder. Bu sistemde milletvekilleri Parti başkanı tarafından çıkar ve menfaat gruplarının istekleri doğrultusunda seçilir. Bu yüzden CHP'de hizipler ve hizip kavgaları hiç bitmez. Kılıçdaroğlu bu hizip kavgalarından korkmuş olmalıki CHP kongresini 2023 seçimleri sonrasına erteledi.
Tüsiad'ından, İş veren sendikalarına, Disk'inden, tabibler birliği, barolar birliği, mimarlar, mühandisler, çevre mühendislerine, hatta hatta Gazeteciler Cemiyeti'ne kadar CHP adına hükümeti sürekli zaptü rapt altına alma görevleri vardır. Şehir rantından bahsederler ama İstanbul'da en yüksek katlı binalar CHP'li belediyelerin olduğu ilçelerde yapılır. Sebebi de gayet açık, Mimar, mühendis, çevre mühendisleri odaları, sağcı bir belediyeye çeşitli bahanelerle çivi dahi çaktırmazken, CHP'li belediyeler için kurallar işletilmez. Hükümete bunlar mani olamazlarsa arkada, Ordu, güya tarafsız Cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi kurgulanmış. Halkın ülkeyi yönetsin diye seçtiği hükümete ise muktedir olmayan iktidarlar rolü verilmiş.
TOGG'undan, İHA-SİHA'sına kadar, Milli Uçağından Uzay sanayiine, denizlerimiz ve topraklarımızda enerji aranmasına kadar birçok başarı parlamenter sistemde engellenirdi. Başkanlık sistemiyle İktidar muktedir hale getirilmiştir. Türkiye'de iktidar muktedir olursa, sessiz çoğunluk, Türkiye kazanır... Biz helalleşmesini de hesaplamasını da çok iyi biliriz.... Vesselam.....