Dolar (USD)
35.25
Euro (EUR)
36.80
Gram Altın
2962.39
BIST 100
9622.29
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
27 Ekim 2018

Hekimlik sanattır

Hekimlik sanattır diyenlerin kazanacağı bir sürece doğru gidiyoruz. Tıp diploması almış çok sayıda doktor hastalarını tedavi etmede ciddi sorunlar yaşıyor. Endüstriyel tıp gaf üstüne gaf yapıp bir gün ak dediğine başka bir gün kara diyerek güvenilirlik karnesini her geçen gün zayıflarla doldurmaya devam ede dursun.

Çare ve çözüm arayışındaki binlerce hastanın sonuç aldığı farklı tedavi protokolleri var günümüzde bayağı ses de getiriyor. Ortodoks batı tıp dinine göre tu kaka olarak yaftalanan birçok tedavi protokolü gelecek için ciddi umut vaat ediyor.

Bir zamanların şarlatanlık olarak yorumlanan tedavi protokolleri bugün özellikle batı dünyasında ciddi bir alternatif olarak kabul görmeye başlayınca bazı meslektaşlarımızı uyandırdı. Özellikle yıllardır mesleki faaliyetlerinde başarısız olan doktorlar nerde yanlış yaptıklarını sorgulayarak eksikliklerini hekimlik yapmaya başlayarak tamamlar olunca bu alana ilgi artmaya başladı.

Bugün adına GETAT dediğimiz ve sağlık bakanlığımızın da tedavi protokollerinde yer alan tedavileri şöyle bir hatırlatmak isterim.

Akupunktur, hacamat, ozon, musikiterapi, fitoterapi, şiropraksi, osteopati, tms vs isimleri daha çoğaltmak mümkün. Tamamlayıcı tıp olarak kabul gören bu tedavileri biz hekimler sanatımızla zenginleştirdiğimiz takdirde bizden şifa bekleyenlere daha faydalı olabiliriz kanaatindeyim.

Yüce yaratanımız tedavisi olmayan bir hastalık halk etmedim diyerek günümüzde tedavide zorlandığımız birçok hastalıkla ilgili bize ufuk açmış durumda.

Hekimlik merakı ile üzerimizde bulunan bu manevi sorumluluk ve bilinç çalışmamızı araştırmamızı daha ileri çok daha ileri tedavilere yönelmemiz gerekiyor. Sebeplere daha sıkı sarılarak hastalarımıza şafi ismi tecellisi ile şifa vesilesi olmamız ise insanlık için bir görev.

Otuz yılı aşkın süredir hastalarıma tedavi sunarken daha fazlası noktasında hep kendimi sorgulamaktayım.. Modern tedavilerle geleneksel tedavileri aynı ciddiyetle hastalarına uygulayan bir hekim olarak önce zararlı olmamak ilkesi ile hastalarımıza yardımcı olmaya gayret ediyorum.

Seksenli yılların başından beri bazı hastalıkların teşhisinde ve tedavisinde kullanılmaya başlanan TMS(TMU) önümüzdeki yıllarda tedavisinde zorlandığımız depresyon panik atak multipl skleroz beyin felci Parkinson migren unutkanlık bunama kulak çınlaması şizofreni gibi birçok beyin hastalığında önümüzü açacak ve yüzümüzü güldürecek gibi görünüyor.

Peki TMS beyinde nasıl bir etki meydana getiriyor. Beynimizin belli bölgelerine herhangi bir zarar oluşturmadan verilen manyetik uyarılar kafa derisi ve kemik yapıyı mıknatıs etkisi ile geçiyor ve fonksiyonu bozularak hastalanmış beyin hücrelerini uyarıyor. Bu mıknatıs uyarısının etkisi beyin hücrelerinde elektriksel bir enerji oluşturarak bozulmuş olan nörotransmitter dengesini eski haline getirecek bir dizi hormonal ve kimyasal faaliyetin de sebebi oluyor.

Şifa nerelerden geliyor bir düşünelim. Hastalıklar geldiğinde çare ve çözüm için yaptığımız tüm çabalarla aslında şifanın kapısını aralamış oluyoruz. Bazen bir ot bazen bir iğne bazen bir teselli bazen bir dua bazen bir ilaç …..örnekler elbette çok saymakla bitmek bilmeyecek kadar çok..

Beynimizin mükemmel bir yaratılışla yaratıldığını söylemeye gerek yok. Bu mükemmellik içerisinde TMS tedavisi ile onu günümüzün anlaşılır tabiri ile resetlemek yada formatlamak mümkün olabilir.

Hastalar ve hekimler ilaç yan etkisinden o kadar çok muzdariptir ki, nerede ise yoğurdu üfleyerek yer haline geldik.. Zararsız gözü ile baktığımız tabiatımıza daha uygun olan bitkiler çoğunlukla hekim olmayan kişiler vasıtası ile kullanılarak yarardan çok zarara sebep olabiliyor.

Tedavilere dirençli birçok hastalıkta hekim arı misali olmalı. Şifanın gelebileceği tüm alternatif tedavilere olumlu göz ile ön yargısız bakmalı diye düşünüyorum. Bu günlük de bu kadar. Kalın sağlıcakla.