Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Nisan 2017

Hegemonik Geçiş Dönemi

Dünya yeni dengesini kurmaya çalışırken büyük bir sancı yaşıyor. Soğuk savaş döneminde dünya üzerinde iki büyük hegemonik güç varken SSCB'nin dağılmasıyla bu değişmiş tek hegemonik güç ABD olmuştu. Bu dönemde güçlenen küresel sermaye yeni bir hegemonik güç olarak ortaya çıktı. Ancak küresel sermaye, soğuk savaş dönemindeki gibi ABD-Rusya bölüşümü tarzını kabul etmeyip tüm dünyayı hegemonyası altına almayı hedefledi. Ancak başta Rus ulus devletçileri olmak üzere daha sonrasında ABD, Türkiye gibi ulus devletler buna karşı çıktı. Böylece dünya üzerinde bir güç mücadelesi süreci başladı.

Soğuk savaş döneminin ardından küresel sermaye öncülüğünde AB ve Çin hızlı bir büyüme ve güçlenme dönemine girdi. Çünkü küresel sermaye dediğimiz küresel şirketler ekonomik güçlerinin üretim ve pazarlama ayaklarını bu bölgelere oturttular. Küresel sermaye, ABD seçimlerinde Hillary'ye destek vererek uzun bir süredir hayata geçirmeye çalıştıkları CETA, TPP, TTIP ve OBOR projeleriyle dünyanın yeni ticaret yollarını oluşturmayı planlıyordu. Ancak Trump'ın seçilmesi ile TPP ticaret antlaşmasının ABD ayağı feshedildi, TTIP'nin geleceği büyük bir belirsizlik içerisine girdi. Küreselleşmenin nimetlerinden en çok faydalanan Çin ise OBOR projesi ile yoluna devam ediyor. OBOR projesinin gerek kara gerekse deniz yollarını incelediğimiz zaman küresel sermayenin üretim merkezleri arasında yani AB-Çin arasında bir ağ kurulmaya çalışıldığını görebiliriz.

OBOR projesinin hayata geçmesiyle büyük bir zarara uğrayacak olan ABD, OBOR projesinin en önemli ayaklarından olan deniz ticaret yollarının geçtiği "Güney Çin Denizi" bölgesi üzerinde askeri varlıklarını gün geçtikçe artırmaktadır. Aynı şekilde "Kuzey Kore" üzerinden yeni askeri yığınakların yapılacağını şimdiden öngörmek pek de zor değil. Herhangi bir yerde kazanç varsa, en çok kazanan daima suyun başını tutan olmuştur. Bugün ABD, dünya ticaretinin en büyük merkezi olan Çin'in ticaret yollarının başına konumlanmak için bahaneler arıyor.

Küresel güç mücadelesini incelerken gündem o kadar hızlı ilerliyor ki; yetişmekte zorlandığımızı söyleyebilirim. Çünkü ABD Başkanı seçilen Trump'ın söylemlerini takip etmek inanın ki çok zor oluyor. Çarşamba günü Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ABD Başkanı Donald Trump ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Bu görüşmenin ardından Trump'ın politikalarında neredeyse hızlı bir "U" dönüşü yaşanmaya başladı. Örneğin; Trump, başkan seçilmeden önce de sonrasında da defalarca Çin'i kur manipülatörü olarak tanımlamasına rağmen çarşamba günü Wall Street Journal'a verdiği söyleşide Çin'i 'kur manipülatörü' olarak nitelemeyi bıraktı. Aynı gün, kampanyası boyunca ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Janet Yellen'i Washington'daki güç odaklarını kontrol eden gizli küresel komplonun üyesi olarak nitelemesine rağmen Yellen'e saygı duyduğunu açıkladı ve önümüzdeki yıl kendisini tekrardan bu göreve atayabileceği yönünde işaret verdi. Trump, işe geldiği ilk gün bir başkanlık kararnamesi imzalayarak askerler dışında federal seviyedeki tüm işe alımları durdurmuştu, fakat bu politikasını Çarşamba günü sonlandırdı. Bunlarla yetinmeyen Trump, NATO'nun yıllarca önce tasarlandığını ve artık "köhnemiş" olduğunu savunmasına rağmen Çarşamba günü NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Beyaz Saray'da bir görüşme gerçekleştirmesinin ardından "NATO'nun köhne olduğunu söylemiştim. Artık köhne değil" ifadelerini kullandı. ABD'nin yurtdışına ihracatını kolaylaştıran İthalat-İhracat Bankası hakkında gereksiz olduğunu söyleyen Trump, fikirlerini değiştirerek küçük şirketlere büyük faydası olduğunu söyledi.

Dünya yeni dengesini arıyor. Hegemonik güçler zayıflamış durumda. ABD eski gücüne kavuşmak isterken AB, ekonomik bir şişkinlik yaşıyor. Uygulanan politikalar istenen sonuçları vermiyor. Rusya, SSCB'nin dağılmasından sonra Suriye'ye girerek ABD'ye kafa tutuyor. Diğer taraftan Çin, ekonomik gücünü siyasi güce çevirme peşinde. İngiltere, BREXIT ile İngiliz milletler topluluğunu toplayarak yeniden bir güç olmayı istiyor.

Ulus devletler ve küresel sermaye hem kendi arasında hem de karşılıklı savaş yaşarken diğer yanda antlaşmalar ve ortaklıklar kuruluyor. Küreselleşmenin etkisiyle birlikte birbirine bağımlı hale gelen dünyada yeni denge kurulana kadar yeni çatışma ve çalışma alanları oluşmaya devam edecektir. Ancak dünyada kurulacak yeni güç dengesinde bir küresel hegamonik güçlerden çok bölgesel güçlerden oluşan yeni bir denge oluşacağını düşünüyorum. Türkiye'nin de oluşacak yeni güç dengesinde bölgesel güçlerden biri olacağı kanaatindeyim. Aksi takdirde Türkiye'ye yapılan bunca saldırı başka türlü izah edilemez. Onların istediği Türkiye, yeni dengede bir güç olacaksa sınırlı bir gücü olması yönündeu2026 Türkiye ise kırdığı kabuğundan çıkarak sahip olduğu gücü bilip ona göre hamleler yapıyor