HEDEFTEKİ BAŞKENT, KANLI KARA CUMARTESİ
Her gün Bağdat'tan, Kabil'den ve Şam'dan kanlı haberler almayı neredeyse normal görüyorduk. Haber bültenlerinde duyduğumuz şu cümleye kulaklarımız çok alışmıştı: "Bombalı saldırı sonucu onlarca insan öldü." Bu sefer haber, içimizden geldi. "Ankara tren garı çevresinde yapılan bombalı saldırılar sonucu seksen altı kişi hayatını kaybetti, yirmi altısı ağır yüz seksen altı kişi yaralandı."Ankara'da yaşanan Kanlı Kara Cumartesi, teröre ve şiddete hiçbir şekilde alışmamamız gerektiğini, ne kadar haberleri sık gelirse gelsin, terör saldırılarını normal görmememiz gerektiğini bize öğretti. Nerede olursa olsun, her terör saldırısı ve şiddet saldırısı, yıkıcı ve sarsıcıdır. Türkiye, Kanlı Kara Cumartesi'yle sarsıldı ve acı çekti.
Kanlı Kara Cumartesi saldırısı, her şeyden önce Ankara'yı Şam'a, Türkiye'yi Suriye'ye çevirme saldırısıdır. Kanlı Cumartesi'yi, 1 Kasım seçimleri ve iç siyaset bağlamında okumak mümkündür. Ancak Ankara'nın Şam'laştırılması ve Türkiye'nin Suriyeleştirilmesi tehlikesinin olduğu bir durumda, bütün ihtimaller ikincil ve üçüncül derecede önem taşımaktadır. Kanlı Kara Cumartesi, Ankara'nın Şam'laştırılması için yapılan sistematik, çok iyi planlanmış ve uzun vadeli amaçları olan terörist bir eylemdir. Kapımızdan girip içimizde gerçekleşen bu saldırının gerçekleştirmek istediği Ankara'nın Şam'laştırılması tehlikesine karşı, toplum olarak uyanık olmamız lazımdır. Teröre karşı verilecek en büyük direniş, derin toplumsal bilinç, uyanıklık ve dayanışmadır.
Hiçbir şiddet ve terör olayı, alt tarafı bir bombalı saldırı, alt tarafı bir örgütün intihar eylemi gibi önemsizleştirici anlayışlarla ele alınmaz. Her terör ve şiddet eylemi, büyüklüğüne küçüklüğüne, kimin yaptığına bakılmaksızın, ciddiyetle ele alınmalıdır. İnsanı ve hayatı hedef alan her türlü eylem ve saldırı, ciddiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Devlet, güvenliğimizi ve özgürlüğümüzü koruyacak dinamik ve güncellenmiş yollar bulmalıdır. Teröre karşı alınacak güvenlik anlayışı kendisini yenilenmelidir. Bürokratik güvenlik tedbirleri yerine insani güvenlik kavramı etrafında yeni stratejiler ve anlayışlar geliştirilmelidir.
Kara Kanlı Cumartesi, Türkiye'yi Suriyelileştirmek için bütün toplumu ayrıştırmayı ve çatıştırmayı hedeflemektedir. Etnisite ve mezhep üzerinden insanların birbiriyle çatıştığı bir siyasal ve sosyal ortamın oluşturulması, Kara Kanlı Cumartesi'nin arkasındaki Üst Gücün en çok istediği şeydir. Üst akılların ve Üst Güçlerin, toplumu parçalamak ve çatıştırmak istediğinin farkında olmak önemlidir, ama yeterli değildir. Toplumumuzda var olan sosyal sorunların çözüme kavuşturulması ve toplumsal farklılıkların kırılgan toplumsa fay hatları olmaktan çıkarılması gerekmektedir. Ankara katliamı, Türkiye'nin demokrasi, hukuk ve çoğulculuk temelinde derinlikli bir toplumsal tahkime olan ihtiyacını ortaya koymuştur.
Türkiye'nin en önemli sorunu, sahici anlamda toplum olamamaktır. Etnik, mezhepsel ve ideolojik farklılıklar üzerinden toplumda, çok kolaylıkla çatışmalar yaratılabilmekte, gerilimler oluşturulabilmekte ve kutuplaşma icat edilebilmektedir. Toplumsal farklılıklar, kolaylıkla sosyolojiye yapılan operasyonların ve mühendisliklerin zemini haline gelmektedir. Ankara'da gerçekleşen Kanlı Kara Cumartesi saldırısı, sadece bir terör saldırısı olmanın ötesinde sosyolojik bir operasyon, toplum mühendisliği, sosyal bir müdahale ve manipülasyondur. Kara Kanlı Cumartesi'nin hedefi toplumsal kamplaşmayı, derinleştirmek, kalıcılaştırmak, kemikleştirmek ve çatıştırmaktır. Kanlı Cumartesi'ye sadece bir terör saldırısı olarak değil, sosyolojik bir operasyon olarak bakmak lazımdır.
Suriye savaşı, sadece Suriye'de yapılan bir savaş olmaktan çıkmıştır. Rusya ve İran, fiilen Suriye savaşının içindedir. DAİŞ Terör örgütü, Türkiye'yi sürekli olarak tehdit etmektedir. DAİŞ'in, Muhaberat'ın, Rusya'nın ve İran'ın, Türkiye'nin Kara Kanlı Cumartesi'sine çok sevinmiş olduklarına ve bunu kendi başarıları olarak gördüklerine şüphe yoktur. Ankara'nın ortasında gerçekleşen bu korkunç terör saldırısını yapan güçler, ülkemize ve toplumumuza, "başkentinizde sizi istediğimiz gibi vururuz, siz terörü bitirmek isteseniz de biz istemedikçe terör bitmeyecek" mesajını vermeye çalışmaktadırlar. Kanlı Cumartesi, Türkiye'ye bir bütün olarak haddini bildirmeye kalkan karanlık ve kirli güçlerin bir saldırısıdır. Terör yoluyla bize had ve ders vermeye kalkanların oyunlarını boşa çıkarmak için insan ilişkilerimizi güçlendirmeli, barış, demokrasi ve hukuk içinde bir arada yaşama olgunluğumuzu göstermek için dayanışma, işbirliği ve saygı içinde seferber olmalıyız.
Demokrasi, siyaset ve barış arasındaki ilişki iç içedir. Demokrasi olmadan barış olmayacağı gibi, siyasette olmaz. Demokasisiz siyaset, zorbalıktan başka bir şey olmadığı gibi, zorbalıkta şiddet ve terörle eşittir. Demokrasinin erdemi, siyaseti şiddetten arındıracak vasıtalar ortaya koymasıdır. Ankara Katliamı, demokrasiyi ve siyaseti tasfiye ederek zorbalığı ve terörü onların yerine ikame etme darbesidir. Terör darbesine karşı demokrasiye, barışa ve siyasete sıkı sıkıya sarılmak lazımdır.
Barış Mitingi düzenleyerek barışçıl gösteri hakkını kullanmak isteyen siviller, vahşi bir katliama maruz kaldılar. Türkiye'nin yüz yıldır sadece demokrasiye, barışa ve özgürlüğe ihtiyacı var. Türkiye'nin insanları, dağları, taşları, tabiatı, seması, kandan ve ölümden yoruldu. Türkiye, sadece barışın kalıcılaştığı günleri özlüyor. Hepimiz, "gökyüzüne kansız bakabileceğimiz günleri özlemişiz ve arıyoruz." Gökyüzüne bakabileceğimiz kansız günleri yaşamamız için, sadece insanlığımızı keşfetmemiz, insanlığımız dışındaki bütün yapaylıklarımızdan arınmamız gerekmektedir.