Dolar (USD)
34.50
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2964.57
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 Şubat 2023

Hedef, eski Türkiye

Önceki gün açıklanan 6’lı masanın mutabakat metnine baktım üzüldüm. Metindeki maddeler eskiyi geri getirmekten geçilmiyor. GATA’yı açacağız, Kuvvet Komutanlarını Genel Kurmay Başkanına bağlayacağız, Çankaya Köşküne döneceğiz…

Bu mu yani?

Muhalefetin memleketin sorunları için çabası bu kadar mı?

Oysa bir ülkenin değerine değer katan unsurların başında iktidarın rakibi muhalefet, en çok da ana muhalefet olmalıdır. Siyasi olarak ana muhalefet partisi iktidarı daha iyiye, daha doğruya, daha yararlı olana itme gücüne sahiptir. Aynı zamanda gereği gibi muhalefet yapmayan ana muhalefet partileri -en azından- ülkelerinin zaman kaybetmelerine sebep olurlar.

Hasbi olarak, “Muhalefetimiz bugüne değin ülke yararına hangi politikalar üretti ya da iktidarın önüne geçecek ne yaptı?” şeklinde bir soru sorulsa buna tatmin edici, ikna edici bir cevabımız maalesef yoktur. Mutabakat metni de buna dahil.

Metinde en çok şikayet edilen konular bizim en başarılı olduğumuz alanlarla alakalı olması manidar.

TSK’nın başarıları, MİT’in olağanüstü operasyonları, diplomasi…

Ama mutabakat metni en çok bu alanlara dokunmayı hedefliyor.

Ekonomi desen aynı;

Yabancı ülkelerin iş insanları ya bizim ana muhalefetten daha zeki, ya da bizim ana muhalefetten daha çok ülkemizi seviyorlar. Çünkü başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere Türkiye aleyhine dezenformasyon savaşı başlatan muhalefetin yabancı ülkelere, “Batıyoruz, sakın yatırım için Türkiye'ye gelmeyin!” dediği günlerde, Alman devi Rhenus Logistics Üst Yöneticisi (CEO) Tobias Bart, "Sadece kendi içinde heyecan verici bir üretim ve ticari pazar olduğu için değil, aynı zamanda diğer tedarik zincirlerinin kalbinde yer aldığı için Türkiye'de geleceği görüyoruz." diyor.

Dedim ya,

Almanlar, Alman iş insanları ahmak olmadıkları gibi, ekonomik körlüğe de sahip değiller. Üstelik bunların hiçbiri ülkelerinin SGK’sını batıracak kadar kifayetsiz yöneticilik geçmişine sahip de değiller.

Bizim muhalefet, “Aman aman, ülkemize yatırım için gelmeyin” derken Almanlar, geleceği Türkiye'de görüyorlar.

Sadece Almanlar mı?

İtalyanlar da, İngilizler de, Ruslar da Türkiye'ye, Türkiye'nin yatırımlar konusunda güvenli liman oluşuna methiyeler diziyor. Ama Kemal Kılıçdaroğlu, “Gelirseniz paranızı almazsınız!” diyerek ülkesinin ekonomisine savaş ilan ediyor.

Dünyaca ünlü Uluslararası Finans Enstitüsü Başekonomisti Robin Brooks, “Türkiye'nin net ihracatı son 2 yılda GSYİH'ye olumlu katkılarda bulundu. Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönem muazzam bir patlamayı yapabilir.”

Kılıçdaroğlu’nun masasının mutabakatı hiçbir şeyi beğenmiyor.

Diplomaside de Türkiye'nin uluslararası arenada aldığı tebrik ve takdirin haddi hesabı yok:

ABD açıklama yapıyor, “Türkiye'ye teşekkür ediyoruz.”

Fransa, “Türkiye gibi olamadık.” diye hayıflanıyor.

Afrika ülkeleri Türkiye'ye minnet ve şükranlarını dile getiriyor, ama “Bay Kemal” diplomasi alanında da Türkiye'yi yerden yere vuruyor: Rezil olduk!

Ama mutabakat metninde dış politika ile ilgili ciddiye alınacak bir madde bile yer almıyor.

Bakınız, daha geçenlerde görevi devreden İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, “yakın zamanda Rusya'nın Ukrayna'daki tahıl ablukasını sona erdiren Türkiye'nin vazgeçilmez küresel liderliğinden ötürü tebrik ediyorum” dedi.

Eski Almanya Başbakanı ve Sosyal Demokrat lider G. Schröder, "…Türkiye ve özellikle de Başkan Recep Tayyip Erdoğan, uzun yıllardır elinden gelenin en iyisi yapmakta. Bu çabalar da uluslararası arenada takdir edilmekte. Özellikle Türkiye ve Cumhurbaşkanı bu anlamda çok büyük bir rol oynadı. Her iki tarafın da güvenini kazanarak özellikle de uluslararası diplomasinin de güvenini ve takdirini kazandı…” diyordu.

İtalya Başbakanı tebriklerini ifade ettikten sonra defalarca, Artık Türkiye gerçeğini kabul edin, mealinde açıklamalar yaptı.

Bizim muhalefetin banisi ABD’den bile her gün farklı siyasetçilerden, eski bakanlardan:

Türkiyesiz olmuyor, Türkiye'yi yanımıza çekelim, şeklinde açıklamalar yapıyor. Yani CHP’nin vakti zamanında ve bugüne kadar mandası olmayı istediği ABD bile “Türkiye gerçeği”ni kabul ediyor lakin Kemal Kılıçdaroğlu gerçekle alakasını kesmişçesine dörtbir yana umutsuzluk pompalıyor.

Doğrusu mutabakat metninde İstanbul Sözleşmesi ile ilgili ayrı bir yazı gerekiyor ama milletin bu metni ciddiye almadığını bildiğim için yazmayı düşünmüyorum. O nu da Saadet Partililer düşünsün.