Hedef, eski Türkiye
Önceki gün açıklanan 6’lı masanın mutabakat metnine baktım üzüldüm. Metindeki maddeler eskiyi geri getirmekten geçilmiyor. GATA’yı açacağız, Kuvvet Komutanlarını Genel Kurmay Başkanına bağlayacağız, Çankaya Köşküne döneceğiz…
Bu mu yani?
Muhalefetin memleketin sorunları için
çabası bu kadar mı?
Oysa bir ülkenin değerine değer katan
unsurların başında iktidarın rakibi muhalefet, en çok da ana muhalefet
olmalıdır. Siyasi olarak ana muhalefet partisi iktidarı daha iyiye, daha
doğruya, daha yararlı olana itme gücüne sahiptir. Aynı zamanda gereği gibi
muhalefet yapmayan ana muhalefet partileri -en azından- ülkelerinin zaman
kaybetmelerine sebep olurlar.
Hasbi olarak, “Muhalefetimiz bugüne değin ülke yararına hangi politikalar üretti ya
da iktidarın önüne geçecek ne yaptı?” şeklinde bir soru sorulsa buna tatmin
edici, ikna edici bir cevabımız maalesef yoktur. Mutabakat metni de buna dahil.
Metinde en çok şikayet edilen konular
bizim en başarılı olduğumuz alanlarla alakalı olması manidar.
TSK’nın başarıları, MİT’in olağanüstü
operasyonları, diplomasi…
Ama mutabakat metni en çok bu
alanlara dokunmayı hedefliyor.
Ekonomi desen aynı;
Yabancı ülkelerin iş insanları ya
bizim ana muhalefetten daha zeki, ya da bizim ana muhalefetten daha çok
ülkemizi seviyorlar. Çünkü başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olmak
üzere Türkiye aleyhine dezenformasyon savaşı başlatan muhalefetin yabancı
ülkelere, “Batıyoruz, sakın yatırım için
Türkiye'ye gelmeyin!” dediği günlerde, Alman devi Rhenus Logistics Üst Yöneticisi (CEO) Tobias Bart, "Sadece kendi içinde heyecan verici
bir üretim ve ticari pazar olduğu için değil, aynı zamanda diğer tedarik
zincirlerinin kalbinde yer aldığı için Türkiye'de geleceği görüyoruz."
diyor.
Dedim ya,
Almanlar, Alman iş insanları ahmak
olmadıkları gibi, ekonomik körlüğe de sahip değiller. Üstelik bunların hiçbiri
ülkelerinin SGK’sını batıracak kadar kifayetsiz yöneticilik geçmişine sahip de değiller.
Bizim muhalefet, “Aman aman, ülkemize yatırım için gelmeyin” derken Almanlar,
geleceği Türkiye'de görüyorlar.
Sadece Almanlar mı?
İtalyanlar da, İngilizler de, Ruslar
da Türkiye'ye, Türkiye'nin yatırımlar konusunda güvenli liman oluşuna
methiyeler diziyor. Ama Kemal Kılıçdaroğlu, “Gelirseniz paranızı almazsınız!” diyerek ülkesinin ekonomisine
savaş ilan ediyor.
Dünyaca ünlü Uluslararası
Finans Enstitüsü Başekonomisti Robin Brooks, “Türkiye'nin net ihracatı son 2 yılda GSYİH'ye olumlu katkılarda
bulundu. Türkiye ekonomisi önümüzdeki dönem muazzam bir patlamayı yapabilir.”
Kılıçdaroğlu’nun masasının mutabakatı
hiçbir şeyi beğenmiyor.
…
Diplomaside de Türkiye'nin
uluslararası arenada aldığı tebrik ve takdirin haddi hesabı yok:
ABD açıklama yapıyor, “Türkiye'ye teşekkür ediyoruz.”
Fransa, “Türkiye gibi olamadık.” diye hayıflanıyor.
Afrika ülkeleri Türkiye'ye minnet ve
şükranlarını dile getiriyor, ama “Bay
Kemal” diplomasi alanında da Türkiye'yi yerden yere vuruyor: Rezil olduk!
Ama mutabakat metninde dış politika
ile ilgili ciddiye alınacak bir madde bile yer almıyor.
Bakınız, daha geçenlerde görevi
devreden İngiltere Başbakanı Boris Johnson,
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, “yakın zamanda Rusya'nın Ukrayna'daki tahıl ablukasını sona erdiren
Türkiye'nin vazgeçilmez küresel
liderliğinden ötürü tebrik ediyorum” dedi.
Eski Almanya Başbakanı ve Sosyal Demokrat lider G. Schröder, "…Türkiye ve özellikle de Başkan
Recep Tayyip Erdoğan, uzun yıllardır elinden gelenin en iyisi yapmakta. Bu
çabalar da uluslararası arenada takdir edilmekte. Özellikle Türkiye ve
Cumhurbaşkanı bu anlamda çok büyük bir rol oynadı. Her iki tarafın da güvenini
kazanarak özellikle de uluslararası diplomasinin de güvenini ve takdirini
kazandı…” diyordu.
İtalya Başbakanı tebriklerini ifade
ettikten sonra defalarca, Artık Türkiye
gerçeğini kabul edin, mealinde açıklamalar yaptı.
Bizim muhalefetin banisi ABD’den bile
her gün farklı siyasetçilerden, eski bakanlardan:
Türkiyesiz olmuyor, Türkiye'yi yanımıza çekelim, şeklinde açıklamalar yapıyor. Yani
CHP’nin vakti zamanında ve bugüne kadar mandası olmayı istediği ABD bile “Türkiye gerçeği”ni kabul ediyor lakin
Kemal Kılıçdaroğlu gerçekle alakasını kesmişçesine dörtbir yana umutsuzluk
pompalıyor.
Doğrusu mutabakat metninde İstanbul
Sözleşmesi ile ilgili ayrı bir yazı gerekiyor ama milletin bu metni ciddiye almadığını
bildiğim için yazmayı düşünmüyorum. O nu da Saadet Partililer düşünsün.