Hazret-i Yunus (A.S.) ve 6 Şubat depremi
Evet, Muhterem Üstadım, buyurduğunuz gibi; “İşte Hazret-i Yunus aleyhisselâmın birinci vaziyetinden yüz derece daha müthiş bir vaziyetteyiz. Gecemiz, istikbaldir. İstikbalimiz, nazar-ı gafletle onun gecesinden yüz derece daha karanlık ve dehşetlidir. Denizimiz, şu sergerdan küre-i zeminimizdir. Bu denizin her mevcinde binler cenaze bulunuyor, onun denizinden bin derece daha korkuludur. Bizim heva-yı nefsimiz, hutumuzdur; hayat-ı ebediyemizi sıkıp mahvına çalışıyor. Bu hut, onun hutundan bin derece daha muzırdır. Çünkü onun hutu yüz senelik bir hayatı mahveder. Bizim hutumuz ise yüz milyon seneler hayatın mahvına çalışıyor.”Evet,bizim de “La İlahe İlla Ente Sübhaneke İnni Küntü Minezzalimin” münâcâtına ve sahili selamete çıkmamıza öyle çok ihtiyacımız var ki...
Toprak dehşet veren büyük bir balık ve her şey karanlık deniz gibi ürperticiydi…
Soğuk ve karanlık gecede, arz beşik gibi dalgalandı, toprak kabardı ve yarıldı.
Hz.Yunus aleyhisselâmın aleyhine ittifak etmiş sebepler gibi on binleri ebedi
âlemlere kaldırıldı… Deprem anında, insan elinde tek bir sermaye vardı; zayıflık
ve acizlik. Ama o acizlik, fakirlik öyle büyük ve kuvvetli ve netice aldıran
bir silah oludu ki, hiçbir şeye güç yetmeyen insanın, Allah’a teslimiyeti,
tazarru ve niyazı en kuvvetli şekilde devreye girdi, sahili selamete çıkmağa
vesile oldu. Yaşanan çifte deprem, çifte imtihan, asrın büyük felaketiyle, yerin
dalgaları, sarsıntıları, insan bedenlerini altına alırken, yer üstünde de
vicdanlardan kaynayarak çıkan pınarlar gibi insanlık yarışı, merhamet yarışı
saf ve temiz şekilde pırıl pırıl akıp gitti… Yıkılan binaların enkazlarından,
hiç karşılık gözetilmeksizin yapılan devasa iyilikler yükseldi, hem ne
yükselmek… Eller moloz yığınlarını, diller ise semaya dua yığınlarını kaldırdı.
Halen yürek dolusu dualar semaya yükselmeye devam ediyor ve de devam edecek… Uzun saatlerin, günlerin, haftaların
ardından, hayatta olanlar, yıkıntılar altından çıkarıldı; İlah-i kudretle,
İlah-i sofralarla beslenmiş, merhametle korunmuş şekilde… Yaşanan bu
afatta, defalarca mucizelere şahit olduk, iman edenler, bu mucizeler karşısında,
defalarca tekbir getirdi. Ömrü tamamlanmak üzere olan ve kemikleri sızlayan
yerin toprağı, Allah’ın izniyle ömrü tamamlanmamış olanları, yardıma koşanların
ellerine teslim etti… Allah’a sonsuz şükürler olsun…
Mucizeler mucizeler...
Allah’ın sonsuz kudretinden meydana gelen, gözümüzle, aklımızla, imanımızla
şahitlik ettiğimiz mucizeler... Enkaz altında, 20 günlük bir bebek günlerce
Rezzak-ı Kerim’in rahmetiyle beslenmiş, ihtiyaçları giderilmiş, enkaz ona
sıcacık bir ana kucağı olmuş. İşte o
bebek, merhamet dolu kucaktan, merhamet dolu eller, yürekler vasıtasıyla gün
yüzüne çıkarıldı. Bizler de Allah'ın bu mucizesine şahitlik ederek, ekran
başında; süphanallah dedik... El-Mü'min
Rab’bimiz,daracık ana rahminde, çocuğu nasıl koruyup, beslemiş
ise; aynı kudret enkaz altında insanlara da sahip çıkmış, korumuş… Fedakâr ekipler, gönüllü yürekler, Hz.
Yunus’un aydınlığa ve hayata yeniden kavuşması gibi; küçücük çocukları ve
insanları, eli öpülesi abdestli namazlı ihtiyarları, günler sonra, yüzlerce
saat sonra onları yutan enkazın altından Allah’ın izniyle sahili selamete çıkardılar...
Bu mucize değil de nedir?
6 Şubat gecesinde, her şey insanlığın aleyhindeyken, Nur yetişti, tövbe
yetişti, Kur'an yetişti selat-ü selamlar, tekbirler yetişti ruhumuzu temizledi.
Yıkılan binalar, harap olan mallar, yardım için gönderilenler maddî âlemimizi
temizledi... Bizler toprak üzerinde tövbe ve dualarla temizlenirken, depremzedeler
ise toprak altında bizlerden kat be kat temizlendiler… Gençler namaz niyetiyle,
çocuklar pırıl pırıl yüzlerle, ihtiyarlar en nurânî yüzlerle gün yüzüne çıkarıldılar…
Deprem ehli imana şahadet rütbesini taktı, hiç bir kayıpları
yoktur. Kısacık dünya hayatları ellerinden alındı ama ebedi hayatın kurtuluşuna
vesile olacak bir teskere ellerine verildi… Şimdi asıl onlar korksunlar,
üzülsünler: Çürük bina yapanlar, çürük ve haram yiyenler, çürük binalarda
yaşanmasına göz yumanlardır. Kentsel dönüşüme rantsal dönüşüm gibi çürük bakışla
bakan siyasiler ve hakikatlere sırt çeviren; eli kalem, dili kelam tutanlar...
Son söz: Dünya zevkleri, ölümsüzlük düşüncesi, çirkin siyaset, aldım –
verdim gibi dünyevi telaşlar insanları yutan balık olmuştur. Meşru dairede
olmayan eğlenceler, sosyal medya, gökkuşağı renklerine çirkef bulaştırmak vs.
bunların her birisi insanı yutan ve mahveden devasa balık olmuşlardır. Şimdi
uyanma zamanı, şimdi ecdada ve değerlerimize layık olma vakti… Asıl önemli
olanı da; namaz ve şükrü hayatın esası yapmak, yaradılış gayesini unutmamak…