Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salâh

Bir Afrika atasözü olarak kayıtlara geçen şu söz, oldukça düşündürücüdür: “Eğer aslan, ceylan, sırtlan ve zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir.”

Son birkaç yıldır Irak ve Suriye’de devam eden iç savaştan dolayı bu ülkelerden Türkiye’ye ve Batı ülkelerine yüzbinlerce Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Yezidi gibi farklı din ve inançlardan ve Arap, Süryani, Türk, Kürt gibi farklı kavimlerden insanlar göç etmiş ve bu göçler halen devam etmektedir.

Bu durum, Birinci Dünya Savaşı’nda bir yangın yerine dönüşen Ortadoğu’da, yüzyıl aradan sonra yeni bir yangının çıkarıldığını ve gün geçtikçe daha da harlanmaya çalışılan bu yangının bütün dünyayı sarma potansiyeline sahip olduğunu gösterir. Ne var ki, böyle bir yangında ilk önce ve en çok etkilenecek ülkelerden biri Türkiye’dir.

Bir siyaset bilimci ya da uluslararası ilişkiler uzmanı değilim. Ancak bu alan uzmanlarının değerlendirmelerinden, okuduğum tarih ve siyasetname türü kitaplardan, süreli yayın ve televizyon haberlerinden edindiğim bilgi ve izlenim şudur:

Bölgede büyük travmalar, katliamlar, göçler yaşanırken Türkiye’nin buna kayıtsız kalmaması, ülkenin ulusal güvenliğini tehdit eden oluşumlara fırsat vermemesi; ürettiği modern silahlarla ve hızla geliştirdiği savunma sanayiiyle bölgede oyun kurucu pozisyona yükselmesi, bölge ülkelerini tehdit eden emperyalist güçlerin sinir uçlarına dokunuyor, keyfini ve uykularını fena şekilde kaçırıyor.

Emperyalist güçlerin tarih boyunca genelde bütün Ortadoğu’ya özelde ise Türkiye’ye karşı sergiledikleri oyunların arkası gelmez. Bunu artık bu coğrafyada yaşayan ve orta seviyede bir akla sahip olan herkes biliyor. Ama bunu bilmek marifet değildir. Çünkü önemli olan düşmanı tanımak ve herhangi bir saldırı karşısında karşı koymak değil, onun hakkımızda ne düşündüğünü, hangi oyunlar peşinde koştuğunu ve bu oyunları kimlerle ne zaman ve nasıl tezgâhlayacağını bilmektir.

Ne yazık ki, bu topraklarda süren bin yılı aşkın devlet yönetme geleneğimize, bu alanda yazılmış binlerce siyasetname türü bilimsel eserlerimize rağmen sürekli olarak halen emperyalistlerin bu tür oyunlarına geliyoruz. Hatta başlangıçta mahiyetini tam kavrayamadığımız için bu tür oyunlara kimi zaman destek veriyor, alkış da tutuyoruz.

Mesela “Arap baharı” bizi ne çok umutlandırmıştı. Daha yaza girmeden bütün Arap ülkelerindeki zalim, diktatör ve kukla yöneticilerin devrileceklerini, o ülkelerdeki halkların kendi iradeleriyle seçilen idareciler tarafından yönetileceklerini ümit etmiştik. Bugün de ABD’nin Suriye’den güçlerini çekme haberlerine seviniyoruz. Bugünkü bilgilerimize göre bu elbette bölge için olumlu bir gelişme; diğer emperyalist güçlerin de bölgeden en kısa zamanda çıkmaları gerekir. Ancak bundan sonraki adımı görmeden sevinç gösterilerinde bulunmamız doğru mu? ABD bölgeyi gerçekten terk ediyor mu? Terk ettiğinde bu boşluk nasıl veya hangi ülkeler tarafından doldurulur? ABD’nin bu taktiği daha sinsi ve daha büyük bir oyunun hazırlığı alamaz mı? Bu soruların cevaplarını verecek olanlar siyaset bilimciler ve uluslararası ilişkiler konusunda çalışan uzmanlardır.

Bir edebiyatçı olarak bu konuda yapmak istediğim, şair Abdülhak Molla’nın şu beytini hatırlatmaktır:

Bu mesel ile bulur cümle düvel feyz ü felâh

Hazır ol cenge eğer ister isen sulh u salâh

“Bütün devletler şu söz ile bolluk ve huzur bulur: Eğer barış ve güvende olmak istersen savaşa hazır ol!”

Türkiye’nin tarihi düşmanları işbirliği içinde gizli ve açık bu tür oyunlar peşinde iken sevinçlerimizin kursağımızda kalmaması ve emperyalistlerin yeni oyunlarına hazırlıksız yakalanmamamız için bizim de devlet olarak eksikliklerimizi gidermemiz, hazırlıklarımızı yapmamız, bizimle aynı kaderi paylaşan dost ülkelerle güç birliği içinde olmamız gerekir. Ülkemizin ve coğrafyamızın güvenliğini ve geleceğini emperyalistlerin merhametine ve inisiyatifine bırakamayız. Bu, başta memleketimiz ve vatandaşlarımız olmak üzere bütün Müslümanlara, mağdur ve mazlum bütün insanlara olan sevgimizin, şefkatimizin ve sorumluluğumuzun gereğidir.

Şunu da belirtmemiz gerekir ki, Allah’a çok şükür, özellikle son dönemlerde ülkemizin ulusal güvenliğine yönelik silahlı tehditlere karşı uygulamaya koyduğumuz karşı hamleler, ürettiğimiz yerli ve ileri teknoloji ürünü silahlar dünya kamuoyunda ve sahada olumlu etkisini gösteriyor. Ne var ki, ileri teknoloji ürünü caydırıcı silahlar üretme konusunda almamız gereken daha çok mesafe var. Tarihten gelen mücadelenin de önemli bir noktasındayız. Emperyalistlerin yüz yıllık jeopolitik hesaplar yaptığı coğrafyamızdaki şartlar, her zamankinden daha fazla savaşa hazır olmamızı ve kötü niyetli olanları caydıracak dünyada benzeri olmayan modern silahlar üretmemizi gerektiriyor.