Hayvanlar gibi yaşamamak için...
Şu geçici dünyada
insanın cahillik ve zalimlik özelliğine gem vuran bir inanç esası olan ahirete
iman olmasaydı sanırım hayvanlar gibi yaşardık... Nefsi arzularımızı ahirete
iman frenler... Ahirete iman ettiğin kadar insanca/Müslümanca yaşarsın...
Bir de ahirete
iman etmeme durumu vardır... Gücün oranında insanları ezmek, insanları beşeri
kanunlarla köle haline getirmek, zulmetmek, keyfi kurallar koymak gibi amellere
imza atılır.
Nasıl olsa
kendisini yargılayacak bir mahkeme yoktur! Bu sebepten değil midir maddi olarak
güçlü olan devletler yaptığı hatalardan dolayı özür dilemiyorlar!
Ahirete iman
etmeyenler doğal olarak ölmek istemezler. Bu dünyanın bütün lezzetini tatmak
isterler... Ve kendilerince de eğlenceli bir hayatlarının olduğunu düşünürler.
Oysaki bu eğlenceli gibi görünen hayatın içi boştur. Sadece kendilerine süslü
gösterilmiştir:
“Ahirete iman
etmeyenlerin, amellerini süsleyip kendilerine güzel gösterdik. Artık onlar
bocalar dururlar.”[1]
Kendilerine süslü
gösteren Allah, süslü gören kendileridir... Bu başlı başına Allah’ın kalplere,
gözlere, duygulara hâkim olduğunu gösterir... Yani dünyanın neresinde ahirete
iman etmeyen bir insan görürseniz biliniz ki ona bazı amelleri süslü
gösterilmiştir...
Bu onlar
için hidayetle aralarında kalın bir duvar demektir... Çünkü ahiret iman
etmeyenler kendilerince hallerinden memnundurlar...
Bir insanın
ahirete iman etmemesi demek:
-
Peygambere
güvenmemesi demektir.
-
Kur’an’a
güvenmemesi demektir!
-
Allah’ın
gücüne güvenmemesi demektir.
-
Allah
ve resulüne yalancı diyor demektir.
-
Hevasını
ilah edinmiş demektir.
-
Allah’ın
kalpler üzerindeki hâkimiyetini inkâr ediyor demektir.
İblis bile
ahirete iman ediyordu:
“ Tekrar
diriltileceği güne kadar bana mühlet ver.”[2]
Bir insanın
ahirete iman etmemesi büyük bir cürüm. Büyük cürüm olduğunu nasıl mı
anlayacağız? Hemen söyleyeyim:
“İşte azabın
şiddetlisi bunlar içindir. Ahirette de
en çok azaba uğrayanlar bunlardır.”
Bir Lokma İle Cennet
Hangi amelinle cennete gireceğini ya da hangi
amelinle cennette derece alacağını bilemezsin... Senin için basitmiş gibi
görünen bir amel Allah katında Uhud dağı kadar büyüklükte olabilir.
Allah katında küçük amel yoktur. Büyük amel ve
daha büyük ameller vardır... Bu amelleri niyet büyütür... Amellerin tek besin
kaynağı sağlam bir niyet ve sünnete uygunluktur... Bu ikisi yan yana geldiğinde
eşinizin ağzına lokma bir koysanız o amel sevaba dönüşür...
Ama bunun için niyet etmelisiniz. Sevap
kazanma niyeti... Allahın rızasını kazanma niyeti... Bazı rutin ameller bile
güzel bir niyetle sevaba dönüşebilir:
Sa`d İbni Ebu Vakkâs radıyallahu
anh’ın rivayet ettiği, bu kitabın baş tarafındaki ihlâs ve niyet konusunda
geçen uzun hadiste Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Sa`d’e
hitaben şöyle buyurmuştu:
“Allah rızasını düşünerek
yaptığın harcamalara, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara
varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın.”
(Buhârî,
Müslim)
“Allah rızasını düşünerek
yaptığın harcamalara...” Yani harcama yapmadan önce
niyetini ve amelinin sünnete uygunluğuna dikkat et:
-
Kazancın
helal mi?
-
Harcaman
helal mi?
-
Kazanç
ve harcama sünnete uygun mu?
-
Hangi
niyetle harcama yapılacak?
***
“... Hatta yemek yerken eşinin
ağzına verdiğin lokmalara varıncaya kadar hepsinin mükâfatını alacaksın.”
Yeter ki amel öncesi niyetin Allah’ın rızasını kazanmak olsun...
Sadece Allah’ın rızası... Başkaların rızası için değil... Normal bir amelin
ibadete dönüşmesi ancak ve ancak halis bir niyetle olur... Bu hadisimiz bizlere
sadece niyet dersi vermiyor. Yarın/ahirette sorulacak olan sorulara da hazırlık
yapmamızı nasihat ediyor:
-
Nereden
kazandın?
-
Nerelere
harcadın?
***
Bu hadisimiz
eşler arası muhabbetin oluşması için adres de gösteriyor:
“...yemek
yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara...”
Rabbimiz her amel öncesi niyetimizi düzeltsin ve bizlere salih
amelleri kolaylaştırsın. Amin...
[2] A’raf,14