Hayvanlar avukat tutamaz
Ülkemizde her yıl binlerce hayvan kasıtlı bir şekilde işkenceye ve eziyete maruz kalıyor, vahşi bir şekilde öldürülüyor hatta tecavüze uğruyor. Hayvan haklarını her türlü ideolojik değerlendirmeden bağımsız, siyaset üstü tutması gereken yasama organı, ivedilikle yasa değişikliğine giderek caydırıcı önlemler almak durumundadır. Her geçen gün hayvana şiddet artıyor ancak dostlarımıza karşı işlenen suçlar yapanın yanına kâr kalıyor. Yıllardır rafta olan hayvan hakları yasasının bütçe görüşmelerinin ardından Meclis gündemine gelmesi beklenirken, her gün yürekleri sızlatan haberler gelmeye devam ediyor. Can yakıcı hayvan haberlerinden örnekler: “Alanya’da 50’ye yakın kedi zehirlenerek, Antalya’da bir köpek av tüfeğiyle öldürüldü. Çorum’da yavrulu anne köpek, Çorlu’da otlayan sahipli at işkenceye uğradı. İstanbul’da gecenin bir yarısı içkili mekândan çıkan sarhoşun teki, üzerindeki silahla sokaktaki kediyi kurşun yağmuruna tuttu. Muğla’da sadistin teki işyerinin önüne bağlı olan köpeğe bayıltana kadar demir çubukla işkence yaptı.”
Ezikler, öfkesini hayvandan çıkarır
Yapılan araştırmalar “tecavüzcülerin ve katillerin en büyük ortak özelliliğinin çoğunlukla hayvanlar üzerinde şiddet uyguladığını; hayvanlara işkence eden insanların, daha sonra insanlara da şiddet uygulamaya başladıklarını; hayvanlara eziyetin basit bir kişilik problemi değil, son derece ciddi, zihinsel ve ruhsal problemlerin işareti olduğunu; hayvanlara işkence eden, zevk için öldürenlerin aslında zayıf karakterli, sosyal yaşamda ezik, eksik ve sorunlu karakterler olduğunu” ortaya koymuştur. Bu ezik tipler öfkelerini zayıf olandan yani hayvandan çıkarırlar. Böyle davranarak kendilerini güçlü hissederler. Gaziantep’te kavgada dayak yiyen adamın, hıncını sokaktan geçen köpeğin boğazını keserek almaya çalışması gibi.
Hiçbir canlıyı incitmemeli
Bizler, yavrusunu emziren bir köpeği rahatsız etmemek için binlerce askerden oluşan ordunun yönünü değiştiren, rahatsız edilmemesi için bir sahabeyi anne köpeğin başına nöbetçi kılan bir peygamberin ümmetiyiz. Müslüman insanın kalbi, insanlara ve diğer canlılara karşı sevgi ve şefkat ile dolu olmalı. Hiçbir canlıyı incitmemeli. Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyorlar: “Merhamet edene Allah da merhamet eder. Siz yerdekilere merhamet ediniz ki göktekiler de size merhamet etsinler.” Dinimiz sadece insanların değil, hayvanların hakkına da riayet edilmesini, onlara şefkat ve merhamet gösterilmesini emreder. Hayvanları, güçleri yetmeyen işlere koşturmak, dövmek, işkence etmek, aç-susuz bırakmak merhamet ile bağdaşmaz. İşte insani, vicdani, ahlaki ve dini değerlerde bir eksiklik, samimiyetsizlik veya bilgisizlik olunca insanlara da hayvanlara da karşı artık görmekten bıktığımız işkence ve kötü muamele vakıaları da her gün yaşanabilmektedir.
Hayvan mal değil can olsun
“Hayvanlar masumdur, hayvanlar konuşamaz, hayvanlar avukat tutup kendi haklarını savunamaz, hayvanlar şikayetçi olup dava açamaz, hayvanlar adliyelerde işkence edenlerin iki yakasını tutup, süründüremez.” Savunmasız hayvanlar için tehlike ve risk teşkil eden bu olaylar karşısında artık yöneticilerin, yasa koyucuların olaya müdahil olması, hayvan haklarını savunması, caydırıcı sert müeyyideleri devreye koyması elzemdir. Ceza kanunumuz “mala zarar verme suçu” başlığıyla 151/2 maddesiyle sadece sahipli hayvanları öldürenleri, işe yaramaz hale getirenleri hapis veya para cezasıyla cezalandırıyor. Üstelik can olarak da değil mal olarak görüyor. Sahipsiz olanlara kaşı yapılan işkence ve ölüm filleri ise TCK kapsamı dışında tutulup, suç olarak değil de kabahat olarak görülüp çok cüzi para cezaları veriliyor. Bu haksız uygulamalar artık son bulmalı. Hayvanlar mal olarak değil de can olarak kabul görmeli, ceza kanunları korumasından yararlanmak için öngörülen, “sahipli-sahipsiz hayvan” ayrımı da kesinlikle ortadan kaldırılmalı. Cezalar kamu vicdanını tatmin edecek hapis cezası seviyesine çıkarılmalı. Hayvan hakları aynen insan hakları gibi koruma altına alınmalı. Emin olun bu vebal başta yöneticilerimiz olmak üzere hepimizin üzerinde ve boynundadır. Hz. Ömer ve Dicle kenarındaki kurt-kuzu hikâyesini hepimiz çok iyi biliyoruz. İş bu yüzden hayvanlara karşı vuku bulan bu işkence, kötü muamele, öldürme eylemlerine karşı caydırıcı ve koruyucu tedbirler alma gerek.