Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Ekim 2015

Hayrımıza İki Kutsal Yasak: 'Faiz' ve 'Servet Temerküzü'

Ekonomiye dair süreçler birbirini tetikleyen zincirleme olaylar bütünüdür dersek yanılmayız. Hadi baştan başlayalım. Emek ve risk olmadan kazanç olmaz, olursa gayr-ı meşru olur. Kazanç ya da gelir olmadan tasarruf olmaz. Tasarruf olmadan yatırım olmaz. Yatırım yapabilmek için öz sermaye ve dış kaynağa ihtiyacınız olacak ki bu da ya tasarrufla ya da borçla sağlanabilir. Yatırım olmaksızın da istihdam ve üretim olmaz. Bir mal ya da hizmet üretecekseniz hem insan kaynağına hem de fiziki-mali yatırıma ihtiyacınız olacak. Ürettiniz o da yetmiyor. Satmanız, yani pazarlayabilmeniz gerekecek. İşletmecilik pazarlama ile başlar, pazarlayamayacağınız ürünü üretemezsiniz. Satışlarınızdan kazandığınız hasıla da tekrar aynı döngüye girer. Bir kısmını şahsi ve kurumsal cari giderleriniz için harcarsınız. Bir kısmını da tevzii yatırımlarınız için tekrar tasarrufa kanalize edersiniz. Şimdi bu çark içindeki aşamalardan birisi bozuldu mu diğerleri de ister istemez bozuluyor ve ekonomik dengeler alt üst oluyor. Mesela yeni yatırım yapacaksınız öz sermayeniz yetersiz. Mecburen borçlanacaksanız. Eğer borçlanma maliyetiniz yüksekse kazancınız büyük kısmı elinizden kayıp gidecek, sizde kalması gereken yani yatırıma dönüştürülmesi gereken miktar para ile oynayanların cebinde birikecektir. "Faizler hala yüksek, gelin bunları düşürelim" ya da daha da ileri noktada "sıfırlayalım" diyenler son derece haklılar. İş dünyası içinde olup da faize bulaşmayan, bankayla ilişkisi olmayan kaç kişi var aramızda? Oysa Kur'an'ın iktisada dönük iki kritik yasağından biri "faiz" diğeri ise "servetin belli ellerde temerküzüdür". Yaradan bu yasakları koymakla bize karşı ne kadar merhametli aslında! Ülkenin bir zamanlar aldığı 100 TL'lik borca karşılık ödediği 180 TL'li günleri hatırlayın! Bunun faturası da bir zamanlar bu milletin sırtına tahmil edilmiyor muydu?

Amasra'da Bir Kitapçı Dükkanı

Amasra'da Çekiciler Çarşısı'nın girişinde Anadolu'da eşine az rastlanır bir kitapçı var: "Galeri Hikmet". 60'lı yıllardan beri kitapçılık yapıyor. İçeri girince bir kitapçıdan ziyade eşsiz koleksiyona sahip bir müzeye girmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Yaklaşık 10 bin çeşit kitap var dükkanında ve çoğu da şu an büyükşehirlerdeki kitapçılarda dahi bulamayacağınız kitaplardan müteşekkil. Edebiyat, sanat ve fikir kitapları özenle seçilmiş ve raflara konulmuş. Hüseyin Rahmi'nin ilk baskıları, Doğan Avcıoğlu'nun kitapları, Sezai Karakoç'un serisi, şu an piyasada bulunmayan Çıdam Yayınlarının kitapları, pek çok seçkin yazarın siyaset, iktisat ve düşünceye dair kitapları, bir o kadar da kaset 45'lik ve hediyelik eşyau2026 Eğer bir gün Amasra'ya yolunuz düşerse muhakkak uğrayın buraya. Başta Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, yazarlar, belediye başkanları, milletvekilleri, ses ve sinema sanatçıları için bu güzel dükkan uğrak yeri olmuşu2026 Haddim değil, beni bağışlasın ama Amasra gibi küçücük bir beldede popüler piyasa kitapçılığından ziyade idealist kitapçılık yapan değerli abimizi can-ı gönülden tebrik etmeden geçemeyeceğim. Tabii kitap kurdu bir eşe yıllarca hayat arkadaşlığı yapan değerli Hanımefendiyi deu2026.

28 Şubat'ın Mimarları: Uçan Tenekeler!

Bursa Oto Galericiler Odası Başkanı Hakan Yanık bir kaç gün evvel basına bir demeç verdi ve dedi ki ""1993 model Kartal olmuş 9-9,5 bin lira. 2000 model Şahinlere bugün 13-14 bin lira isteniyor. 10 bin liranın altında kullanılabilir durumda Kuş Serisi araç kalmadı. Öyle ki 'Bana 10 bin liralık araba bul' diyenle artık ilgilenmiyorum. O kadar yani. Bu araçlardan 6-8 bin liraya da bulursunuz ancak binemezsiniz". Yerinde, doğru bir tespit. Vatandaşımız işletme masrafları çok düşük olduğu için bu araçları hala tercih ediyor ve kullanıyor. Tuhaf olan, medyanın bu demeci esas alıp üç beş gün bunu işlemesi ve bu araçları adeta reklam edercesine defalarca ekrana taşıması! Ama gözden kaçan bir şey var. Bu araçların kaza yapmış olanları bizzat görüldüğünde tam bir facia tablosu ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Çoğu ortadan ikiye bölünmüş vaziyette kaza mahallinde duruyor. İçindeki insanların hali ise anlatılacak cinsten değil! Yani tam manasıyla bunlar birer uçan teneke! Bu araçları Türkiye'de üreten ve satan firma, yıllarca, çok yüksek karlarla, vatandaşı tabiri caizse resmen söğüşledi! Çünkü o yıllarda Türkiye'ye ithal, kaliteli araç çok az giriyordu. Ülke gümrük birliğine girdiği yıl mevcut iktidarla bu tip araçları satan holdingler arasında büyük bir kavga çıktı! Sonrası ise malum: 28 Şubat darbesi! Kalitesiz ürünleri yüksek fiyatlara satan karteller gümrük birliği sürecinde ayağa kalktılar! Bu açıdan bakıldığında 1970'lerden sonra sadece tamponu değişen, öbür yandan 80'lerden sonra da sadece bir kez kasa değiştiren ama başka hiçbir şeyi değişmeyen bu uçan tenekeler aslında 28 Şubat darbesinin gerçek mimarlarıdır diyebiliriz. Aslında, tarihin şahitliğinde bunların da yargılanması ve hakim huzuruna çıkarılması gerekiyor! Türkiye'de Ak Parti iktidarı yıkılsın diye Gezi'yi destekleyenler kimlerse, Gümrük Birliği ve 28 Şubat sürecinde uçan tenekelerini satamayacağı korkusuyla yanıp tutuşanlar aynı merkezlerdir!

Sol Ayağım

Eğer henüz okumadıysanız, Christy Brown'ın "Sol Ayağım" adlı otobiyografik çalışmasını mutlaka edinin ve okuyun. Hatta çocuklarınıza da okutun. 50 saatlik bir kişisel gelişim seminerine bedel bu kitap, hayata engelli başlayan bir bireyin gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Bence bu eser, bir insanın azmettiğinde, mücadele ettiğinde neler yapabileceğinin gerçek hayattan alınmış en güzel hikayesiu2026