Haydut Devlet
Devlet ile
güç kelimeleri hep yan yana kullanılır. Devleti güç kullanma yetkisi olan aygıt
olarak tarif eder birçok yazar. Haksız kuvvet zalim, kuvvetsiz hak ise aciz olarak
tanımlanır. Devletler arası ilişkilerde gücün mahiyetini kavramak için ABD’nin
politikalarını irdelememiz gerekiyor.
Kızılderili
ve siyahların kanları üzerine kurulan bir devletin başkanı kalkıp ta mesnetsiz
bir Ermeni soykırımını tanıdığını açıklarsa, Guatemala, Irak, Afganistan’da binlerce
kişiyi yıllarca yargısız olarak işkenceye tabi tutan bir devlet, kalkıp ta bize
hukukun üstünlüğünden söz ederse, İsrail’in insanlık dışı vahşetlerine her
seferinde perde olan bir devlet, kalkıp ta insan haklarından söz ederse, istikrarsızlaştırmak
istediği bölgelerde teröristlerle işbirliği yapan bir devlet, kendini savunanları
terörle işbirliği yapıyor gösterme hokkabazlığına girerse lafın bittiği noktaya
gelinmiş demektir.
Biden Roma
zirvesinde, kapitalizmin koruyucusu Papa ile görüştükten sonra nükleer
denizaltı ihalesinde çalım attığı Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un gönlünü almayı
ihmal etmedi. Suriye’nin Ayn-İsa bölgesinde Suriye Kurtuluş Ordusu ile PKK/YPG’li
teröristler arasında çatışmaların alevlenmesi ve Türkiye’nin bölgeye her an
müdahale edebileceği ihtimali Biden efendiyi tutuşturdu. Nazlana nazlana suyunu
çıkardığı Erdoğan görüşmesine koşarak gitti. Görüşmeye girmeden önce ise, ‘Acele
eylemlerin Türkiye-ABD ortaklığı ve ittifakına faydası olmayacağı’ tehdidini
savurması telaşının ne kadar fazla olduğunu gösteriyordu.
Sudan’a
yapılacak 700 milyon dolarlık nakit yardımın üstüne oturan, Afganistan’ın 9
milyar dolarlık rezervini gasp eden Biden’in, Türkiye’yi ekonomi ile terbiye
edemeyeceğini, bu milletin kursağından çıkan 1.4 milyar doların söke söke geri alınacağını,
Suriye’de teröre izin verilmeyeceğini, Kafkaslarda, Libya’da, emperyalist
oyunların sökmeyeceğini, Afganistan’da işgali sürdüremeyeceğini, Doğu Akdeniz’de
Türkiyesiz çözümün imkansız olduğunu anlaması bayağı uzun sürdü. Bir zamanlar koşa
koşa geldiği Ankara’da Fırat Kalkanı Operasyonu’nu durduramamanın ezikliği, muhtemel operasyonu durdurabilir miyim endişesi
ile Roma’da Erdoğan’ın karşısına oturdu.
Büyükelçiler
krizinde nabız yoklayan bay Başkan, işin şakaya gelir yanı olmadığını en azından
bir an önce Türkiye’nin Suriye’de atacağı adımı geciktirmenin prestijini kurtaracağını
hesap etmiş olmalı. Ankara’ya Güney Afrika’da İsa Mesih’in Ahir Zaman Azizler
Kilisesi’nde misyoner olarak çalışan Mormon tarikatı üyesi büyükelçi olarak
gönderdiği eski Arizona Senatörü Jeff Flake’yi gönderdi. Sezgin Baran Korkmaz’ı
kullanarak ABD’yi dolandıran Mormonların bir üyesinin Türkiye faaliyetleri
ilişkileri renklendirecektir.
Ajan Rahib
Brunson’un Suriye’de yaptığı faaliyetlere uzak olmayan Mormon Kilisesi 2015’ten
itibaren Orta Avrasya Misyonunu kurmuş, Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan,
Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’da ciddi istihbarat ağları oluşturmuş
durumda. Bay başkan yeni büyükelçi ile, bir taraftan terör devleti için
atılacak adımlara alt yapı oluştururken diğer yandan da Türkiye-Azerbaycan-Pakistan
ekseninde oluşan Türk birliğini daha kurulmadan nasıl yıkabileceğinin hesabını
yapıyor.
Haydut
devletin başkanı, bir taraftan Erdoğan ile el sıkışırken diğer yandan hiçbir
zaman ülkesinin çıkarlarının önüne geçirmediği, hukukun üstünlüğü, demokrasi, insan
hakları vurgusu ile Türkiye’deki dostlarına 2023’e kadar fitne fesat
faaliyetlerine devam etmeleri sinyalini çıktı.
İnsan haklarını
çok umursayan bay başkana, bölgeler arası güç olma potansiyelinin her geçen gün
daha da belirginleşen Türkiye’nin önüne kurgulanmış sahte raporları koyacağına,
Filistin’de insan hakları ihlalleri yapıldığı açıklanan BM raporunu yırtan İsrail'in
Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki Daimi Temsilcisi Gilad Erdan’ı insan hakları
konusunda ne tepki vereceğini sormak gerek.
Yaptıkları
bir bir ayaklarına dolanacak olan haydut devletin mülayim başkanının önümüzdeki
günlerde daha da telaşlanacağından şüpheniz olmasın vesselam…..