Haydi Türkiyem!
Tarih 5 Ocak 2022. Milat Gazetesi’ndeki köşemin ilk yazısıdır. Bugün dış gelişmeleri değil, ülkeme dair gönlümde gelişen duygularımı paylaşmak istiyorum. Dünya jeopolitik dengelerinin yeniden şekillendiği bir değişim döneminden geçmektedir.
Bu
değişimin itici gücü, ekonomik, teknolojik, siyasi ve askeri alanda yaşanan
gelişmelerdir. Ülkemiz, bu alanlarda başarılı olursa küresel ölçekli sonuçları
beraberinde getirecek potansiyele sahip olduğunun altını çizmek isterim.
Türkiye’nin her alanda gelişmesi,
ezilen bütün milletlerin gönlünde yalnızca umudun ışığını değil, aynı zamanda
bağımsızlığın ebedi ateşini de yakacaktır. Zira sömürgecilerin kurduğu bağımlılık
politikasının neticesi fakirliktir. Unutulmamalıdır ki, dünyada fakir ülkelere
en çok yardım elini uzatan Türkiye’dir. Hatta yardım kuruluşlarımızdan birinin
adı ‘Yardım Eli’dir.’
Türkiye
kendi içinde iyiliği, ahengi, bilgeliği ne kadar büyütürse toplumsal barışını o
kadar sağlam temellere dayandıracaktır. Bilinmelidir ki her şey, diğer tüm
şeylerin bir neticesidir.
Buradan
hareketle, siyaset ekonomiyi, ekonomi bilimi, bilim teknolojiyi, teknoloji savunmayı
güçlendirir. Millet olarak her bir konunun diğer konulara hizmet ettiğini idrak
ettikçe, kaderimizin dünyadaki güçlere değil, çabalarımıza bağlı olduğunu daha
iyi kavrayacağız.
Varlığımızın
temelini oluşturan güç, mahiyetini bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kâinatı bir
arada tutan güçtür. Kayaların aşınması gibi, fikirler de aşınabilir ve tesir
sahaları değişebilir. Hatta güç ve güç dengesi de değişir ama insanlık tarihi
boyunca iyilik ile kötülüğün mücadelesi değişmemiştir ve asla değişmeyecektir.
Burada
mühim olan dünya siyasetindeki adımlarınızın hangi yöne doğru olduğudur. Eğer
adımlarınız kötülük yönündeyse varacağınız yer: Fakirlik, bencillik, kargaşa,
kan ve gözyaşıdır. Adımlarınız iyilik yönündeyse, varacağınız yer: Bereket,
paylaşım, huzur, alın teri ve göz nurudur.
Unutulmamalıdır
ki, iyiliğin direği kâinatı ayakta tutan direkler kadar sağlamdır. Dolaysıyla Türkiye,
adımlarını iyi yönde atmaya devam ederse, varlığını kâinatın yapısı kadar
teminat altına alacaktır.
Türkiye,
yardım kuruluşlarıyla, barış ve adalet temelinde izlediği dış politikasıyla
insanlığın vicdanını temsil etmektedir. Çünkü ait olduğu medeniyet, bütün insanlığın
varlığını, birliğini ve kardeşliğini esas almaktadır. ‘’Dünya beşten büyüktür’’ çıkışı, bu görüşümüzü teyit etmektedir.
Erdoğan’ın
Birleşmiş Milletlerin kürsüsünde ‘’dünyanın
bir tarafı fakirlikle mücadele ederken, diğer tarafı obezite ile mücadele
ediyor’’ demesi ezilen milletlerin hürriyet aşkını tutuşturan bir kıvılcım
olmuştur.
Ancak
hürriyet için irade gerekir. Zira hür fiilin ortaya çıkması insanlık ve dünya
tarihinin en büyük olgusudur. Sürekli ‘’hukuk, demokrasi ve insan hakları’’
vurgusu yapan sömürgecilerin insanlığı getirdiği yer uçurumdur.
Ancak
insan, uçurumun kenarına geldiğinde kurtuluşu ve hürriyet ister. Böyle anlarda,
hudutlarını şuurla idrak eder ve kendisine büyük hedefler çizer. İnsanlık bu
kıvama gelmişken, Türkiye’nin boş polemiklerle harcayacak zamanı olmamalıdır. Bu nedenle insanlığın kararan ufkunu
aydınlatmak için haydi Türkiyem diyoruz!