Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Nisan 2014

HAYDİ HAYIRLISI .

Horozu çok olan yerin sabahı geç olur atasözünü bir çoğumuz bilir.Ülkemizde horoz yönünden zengin maşallah.Herkes horoz gibi ötüyor.Sesine enerjisine kaç paralık cüssesi olduğuna bakmaksızın ha bire ötüyor horozlarımız.Gece gündüz zamanlı zamansız.Eskiden erken öten horoz ölümü hakketti derlerdi.Şimdi horozlar devamlı ötüp duruyor.Ölümü hakkedende etmeyende öldürülmüyor artık.

Din siyaset sağlık gibi önemli meselelerde haddini bilmez horozların yerli yersiz ulu orta ötmeleri artık ruh ve beden sağlığımızı bozmaya başladı.

Emaneti ehline vermemiz gerektiği tavsiyesini dinleyende yok dinleten de yok.Ne kadar çok yüksek frekanstan ötersek o kadar etkimiz nüfuzumuz olur hezeyanının da esiri olmuş durumdayız.

Mesela sağlık alanında öten horozlar: Hepimizin bilmesi gereken ortak doğruların arap saçına dönüştürüldüğü bir arena.Doğrusu hangisi sorusuna sık muhatap oluyoruz bu günlerde.Birkaç örnekleme yaparsam karışıklığın boyutlarını daha iyi anlayabiliriz.

Yaşadığımız ortamların ergonomisini bozmamız dolayısı ile nerede ise herkesin ortak hastalığı haline gelen bel ağrısını örnekleyelim.Bel ve bazende ayaklara ağrı şeklinde yansıyan kişinin yaşam kalitesini bozan bu yakınmanın en sık sebebi bir çok hekimimize göre bel fıtığı.Çare ise ameliyat.

Bu gerçeklik ne kadar doğru? Her fıtık ameliyat edilmeli mi?Ameliyatın kişinin yaşam kalitesine olumlu olumsuz katkıları nasıl riske edilecek? Sorular sorularla çoğaltılabilir.Ancak amaç hasıl oldu sanırım.

Geçmiş yıllarda bu kadar bel ağrılı hasta yoktu.Bu kadar ameliyatı gerçekleştirecek hekim de yoktu.Hayat yine devam ediyor hastalar yine tedavi oluyordu.

Bel fıtığında ameliyatın çözüm üretmediği gerçekliği ile giderek daha çok yüzleşmemizin etkisini yakın zamanda daha sık göreceğiz.Hastalarımıza bel okullarında bel sağlığı eğitimi vererek bu hasatalığa karşı korunma yollarını iyi öğreteceğiz.Hastalarımızda sağ duyu ve ortak akılla bu tedavilerle sağlıklarına daha kolay kavuşacaklar.

Başka bir örnek verelim. Panik atak. Bu da sık gördüğümüz ve tedavisinde zorlandığımız hastalıklardan başka bir tanesi.Çarpıntı ölüm korkusu delirme çıldırma baş dönmesi dengesizlik kalp krizi beyin felci geçirme yada kanser olma korkusu gibi yakınmalarla hekim dolaştıran ve günümüzde gerçekten ciddi bir sağlık sorunu olarak karşımızda duran bir hastalık.

Hastanelerimizin acil servislerine müracaat eden hastalarımızın büyük bir kısmını bu hastalarımız teşkil ediyor. Son yıllarda bu kadar sık görülmesinin sebebine şöyle bir göz attığımızda hatanın büyük kısmının yaşam algımızla ilgili yanlışlarımızda olduğu görülüyor.

Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışan insanımıza yarın ölüm olacağı gerçekliği ile ilgili bir algı oluşturulmadan yaşam vaad ediliyor.

Örnekleri çoğaltmak elbette mümkün ama amaç hasıl oldu sanırım.Çünkü hastalıkları tedavi bacağında da sorunlar yumağı ile karşılaşıyoruz.

Ortodoks batı tıbbı insana çalış üret para kazan paraları cebine doldur. Hasta ol ve bana gel ve bende seni tedavi edeyim algısı içerisinde adeta.Yani koyun can kasap et derdinde.

Halk hekimliği yada koca karı doktorluğu olarak bildiğimiz otacılar ise tarihi derinlikleri olan bir takım tedavi metodları ile daha vicdanlı ve insaflı olarak tedavide kendi doğruları ile hastalarını buluşturmaya çalışıyor.

Nebevi tıp olarak bildiğimiz peygamberi tedavilerde ise hastalıkları gelmeden önce tedavi etme önceliği mevcut.Koruyucu hekimlik kurallarını işleterek insanlara hasta olmamanın yollarını öğüdlüyor.

Peygamberimizin tıbbında temel sağlık prensipleri var. Kolay uygulanabilir ve bedava. Modern ve geleneksel tıp formatına uygun olan nebevi tıp her şeyin başını sağlıklı olmaya ve bu uğurda hepimizi göreve davet ediyor. Hastalanmadan sağlığı koruma . İşte nebevi tıp burada aslında imdadımıza Hızır gibi yetişiyor.Önümüzdeki haftada bu konuyu sizlerle detaylı olarak paylaşacağım inşallah.Sağlık ve mutluluk dileklerimle