Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Kasım 2022

Hayatın, doğanın ve aşkın adı: Saraçlar

Hayatı, doğayı ve aşkı yitirmiş insanlar, bugün kendilerine yeni yerler aramaktadırlar. Köy, artık uzaklarda bir yerlerin adı değil, kendimizi, hayatı, doğayı ve aşkı bulmak istediğimiz bir özlemin, aşkın ve umudun adı olmuştur. Köyde doğanın ve aşkın sizi beklediğini biliyorsanız, kabınıza sığmayan bir coşkuyla cıvıl cıvıl bir şekilde köye gitmeyi bekliyor, sizi köye yaklaştıran her adımı tadına vara vara yaşıyorsunuz. Saraçlar, keyfin, huzurun, umudun, aşkın ve inancın adı olmayı hak eden özel bir köydür.

Saraçlar’a varır varmaz kendimi doğanın içine atıyorum. Kocatepe’ye çıkarken ormanın mis kokulu havasını, Akır Tepe’sini çıkarken kekiklerin hayat veren kokusunu yaşıyorum. Hayat nefesi gibi canlı olan Armantepe, doğayla bütünleşerek ruhuma gerçek bir maneviyatı, romantizmi ve yaşam enerjisini yaşatıyor. Davulgu bayırında bizi envai çeşit yemişler bekliyor. Yemişgenler, dağ çilekleri, güvem erikleri, böğürtlenler, ahlatlar ve daha birçok muhteşem yemişi, doğa bütün cömertliğiyle ikram ediyor. Çeşmelerden ve derelerden akan su, ruhlarımızı dinlendiriyor, saatlerce suyun ve ağaçların doğadaki dansına şahitlik ediyoruz. Kocatepe’de, Armantepe’de, Çamlık’ta ve bütün bayırlarda müzik, sanat, resim, dans doğanın muhteşem senfosinde buluşmuşlardır. Doğa, sonbaharın bütün güzellikleriyle beni kendi içine çekiyor, yaşama coşkumuza ve tutkumuza ev sahipliği yapıyor. Saraçlar’ın tepelerinde karşı konulmaz bir kutsallığa, yabanlığa ve güzelliğe sahip doğaya konuk oluyoruz. Doğanın dayanılmaz cazibesine kapılmış bir şekilde doğanın içinde doğayla bütünleşiyoruz.

Merve’yle köyde yürüyoruz. İkibinbeş yüz yıllık anıt mezarlara sahiplik eden Kocatepe’ye sırtını veren muhteşem çeşme başında duruyoruz. Bütün Gönen ovasına bakan hâkim bir yerde, dağa sırtını yaslayan Kocatepe çeşmesinde oturuyoruz. Çeşmeye O’ndan habersiz O’nun ismini fısıldıyorum. Çeşmeden akan sular, O’nun muhteşem varlığıyla aydınlanıyor, onun varlığı suya ışık, hava ve nefes oluyor. Çeşme ve O’nun varlığının olağanüstü birlikteliği, karşımdaki en muhteşem manzara oluyor. O’nunla birlikte çeşme başında mutluluğun, umudun, aşkın ve hayatın canlı resmini görüyorum. Bütün duyularım, düşlerim, duygularım ve düşüncelerim, gördüğüm bu muhteşem manzara karşısında diriliyor, tazeleniyor ve coşuyor. Kocatepe çeşmesi, bütün güzelliğiyle sadece O’ndan söz ediyor, O’nu anlatıyor ve O’nu anlatıyor. Çeşme ve aşk, birbirine çok yakışmakta ve bütünleşmektedir. Kırım Hanı Giray, âşık olduğu Polonyalı Prenses Maria’ya aşkını Bahçesaray Çeşme’sini yaptırarak göstermiştir. Bu sefer aşk, Bahçesaray Çeşmesi’nde değil, Kocatepe çeşmesinde O’nun huzurunda, O’nunla birlikte ve O’nunla yeniden gerçekleşmekte, efsaneleşmekte ve yeni bir metafiziğe dönüşmektedir. Çeşmesi olmayanın aşkı olmaz. Her aşkın bir çeşmesi olmalıdır. Bu çeşme O’nun çeşmesi olsun. Kocatepe çeşmesiyle, sevgiliyle gizli görüşmeler yapmak üzere sözleşiyoruz. Okyanusvari düzeyde yaşadığım bu coşku halinde Puşkin’in Bahçesaray Çeşmesi isimli ünlü şiirini ruhumun derinliklerinde söylüyorum: “Aşk fıskiyesi, ölümsüz çeşme!/Sana armağan olarak iki gül getirdim./Seviyorum bitimsiz konuşmanı/Ve şiirsel gözyaşlarını senin./Çiseyen gümüşsü tozların/Serin çiğlerle kaplıyor beni:/Ak, ak durmaksızın sevinçli pınar!/Anlat, anlat bana bildiklerini…/Aşk fıskiyesi, kederli çeşme!/Okudum ben de mermerinde senin/Uzak bir ülkenin övgüsünü;/Fakat Mariya’dan söz etmedin…/Ey, solgun yıldızı haremin!/Burada mı unutuldun yoksa?/Yoksa sadece mutlu düşler miydi/Mariya ve Zarema/Ya da sadece imgelemin uykusu mu/Tenha bir alacakaranlıkta resimledi/Kendi bir anlık sanrılarını,/Ruhumun bir anlık idealini?” Arzularım, tutkularım ve ruhum çıplak bir şekilde çeşmeyle beraber özgürce doğanın içinde maceraya devam ediyorum. Yolu ve hayatı mümkün kılan, sonu olmayan bir macera olsun istiyorum.

Hayat kadar kader olan O’nunla yavaş yavaş ormanın içlerinden yürüyerek bir başka çeşme başına varıyoruz. Ayaklarımın değdiği toprağa, dokunduğum ağaçlara ve doğanın bütünüyle yaşadığım o snırsız dansına inanıyorum. Rengârenk yazıların süslediği çeşmeyle doyumsuz bir sohbete başlıyoruz. Sonbaharın bütün renklerini kendinde barındıran çeşmenin yaldızlı sularında, semanın en erişilmez yıldızı olan O, önümde duruyor. Çeşmede, dağda, tepede, ormanda hep O’nun kokusu var. Hayat, dağ, su, sonbahar ve kasım, O’nun kokusuyla ve varlığıyla güzelleşiyor, iyileşiyor ve olgunlaşıyor. Saraçlar’da O’nun kokusu ve varlığı var. O’nun sesi Saraçlar’ın dağlarında yankılanmakta, attığı her adım bir şiire dönüşmekte ve aldığı her nefes, bir şelale gibi çağlamaktadır. Aşkın, umudun, hayatın ve doğanın adı Saraçlar’a dönüşen uzun bir yola koyulmuş bulunuyoruz.