Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
2958.46
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ağustos 2024

​Hayatın çocuğu olmak

İnsanın bu dünyadaki sorumluluğu, hayatı dolu dolu yaşamak, kendini gerçekleştirmek ve insanlık tecrübesine kendi içinde bulunduğu zaman ve mekan içinde aktif olarak katılmak ve şahit olmaktır. Bulunduğu zaman ve mekan içinde hayata katılmak ve şahitlik etmek, her bireyin ahlaki, manevi, duygusal, düşünsel ve insani görevidir. Hayat kültürünün başını, ortasını ve sonunu, hayata katılmak ve şahitlik etmek ilkesi oluşturmaktadır. Hayat kültürü, hayatın sürekli olarak yaratılmasını, yenilenmesini, diriltilmesini ve tazelenmesini kapsamaktadır. Hayatı yaratamayan, yenileyemeyen, diriltemeyen ve tazeleyemen anlayışların oluşturduğu kültürler, hayatı köhneleştirmeye, çürütmeye ve yok etmeye çalışmaktadırlar.

Hayat kültürü, bireyi, hayatın çocuğu yapmaktadır. Hayatın çocuğu olan bireyler, insan onuruna ve özgürlüğüne saygı duyarlar, hayatın en yüce değer olduğunu benimserler, yeryüzündeki bütün hayat süreçlerini korumayı ve saygı göstermeyi kendi asli görevleri olarak kabul ederler. Hayatı korumak, geliştirmek ve saygı göstermek, hayatın çocuğunun asli işidir. Gerçek maneviyat ve ahlak, hayata yapılan her türlü yatırımdır. Hayatı korumak, geliştirmek ve diriltmek için yapılmayan bütün işler ve emekler, ahlak, hukuk ve maneviyat kapsamında değerlendirilmeyi hak etmeyen verimsiz ve yıkıcı işlerdir. Birey, hiçbir otoriteye bağlı ve bağımlı kalmamalıdır. Birey, bağımlı köle statüsünde hiç kimseye hizmet etmemelidir. Hayatın çocuğu olarak birey, sadece hayata hizmet etmelidir.

Hayatın çocuğu olmak, hayatı koklamayı ve diğer insanlarında hayatı koklamaları için çaba göstermeyi kapsamaktadır. Hayatın kokusu yerine ölüm korkusunu diğer insanlara götüren kişiler, hayatın çocuğu değil, hayatın katilidirler. Her ne adına olursa olsun ölmeyi ve öldürmeyi hayatlarının asli amacı haline getirenler, hayatın çocuğu olmak yerine ölümün kölesine dönmüş çılgınlar güruhudurlar. Ölümün kölelelerinden oluşan çılgın güruhlar, insanlardan, hayvanlardan, çiçeklerden, sulardan, ağaçlardan, kuşlardan, kadınlardan, sanatçılardan, müzikten, resimden, renklilikten nefret ederler. Ölümün köleleri, hayata dair her şeyi buldukları her yerde ve zamanda yok etmeyi kendilerinin en yüce görevi sayarlar.

Ölüm kültürü, hayatı değersizleştirerek ölümü kutsar ve yüceltir. Ölüm kültürü, ölme ve öldürme etrafında kutsanmış kültler ve kurgular oluşturur. Hiçbir ölüm, yüce değildir, kutsal değildir. Ölümü kutsamayan, hayatı yücelten, insana değer veren, hayatın bütün biçimlerine özellikle ve özenle önem veren, göz bebeği gibi koruyan yaşama kültürü anlayışı bulunmaktadır. Ölüm kültürü, çoğu zaman hayatın kokusunu ve rengini bastırabilmekte ve başarılı olabilmektedir. Hayat kültürünün gerilememesi ve ışığının sönmemesi için hayata karşı konuşan her türlü kaynağın, kurumun ve kişiliğin sorgulanması ve eleştirilmesi gerekmektedir. Ölüm kültürü, kendisini hayat kılığında gizleyerek insanları kandırmakta, saptırmakta ve yok etmektedir.

Ölüm kültürü, varolan hayatı değersizleştirmekte ve anlamsızlaştırmaktadır. Ölüm kültürü, ölmek ve öldürmek suretiyle daha iyi hayatlara varılabileceği şeklinde yalanlar söyleyebilmektedir. Hayatı yok eden ölüm kültürünün, daha iyi bir hayata ulaştıran yol ve köprü olması düşünülemez. Birey, daha iyi bir hayata ölüm kültürüyle değil, hayat kültürüyle ulaşabilir. İnsanı daha iyi bir hayata ulaştıracak şey, hayatı korumak, geliştirmek ve tazelemek suretiyle hayata hizmet etmektir.

Ölüm, hiçbir başarıya giden yol değildir. Ölerek ve öldürerek onurun, mutluluğun ve özgürlüğün elde edilebileceğini sanmak, büyük yanılgıdır. Ölmek ve öldürmek, insana ödül ve onur getirmez. Hayat sayesinde insan, bilimsel, felsefi, sanatsal ve ahlaki gelişmeleri gerçekleştirebilir. Ölüm kültürü, mutluluk, onur ve özgürlük getirmez. Hayat, hiçbir şey için feda edilemez. Hayatın çocuğu olmak, tutkuyla ve coşkuyla hayata bağlıdır.

Hiçbir ölüm ve öldürme, ödül ve mutluluk değildir. İnsana verilen en büyük mutluluk ve ödül, sahip olduğu hayatın kendisidir. Ölmek ve öldürmek için insanın hiç kimseye verdiği hiçbir söz olmadığı gibi, insanın hiçbir otoriteyle yaptığı bir sözleşmede yoktur. İnsanın kendisiyle yaptığı tek sözleşme, hayatın değerini bilmek, hayatın hakkını vermek için aklıyla, bilgisiyle, duygusuyla, düşüncesiyle, ilişkileriyle ve ilgileriyle verimli, anlamlı, yapıcı ve yaratıcı şekilde yaşamaktır. İnsanı ve hayatı sağ kılacak tek şey, yaşama kültürüdür. Hayat kültürü, insan ve hayat sağolsun demektedir. Hayatın sağ olması için, insanın yaşaması ve yaşatması için sürekli bir çaba içinde olması gerekmektedir.