Hayatın Anlamı: Deprem ve Bayram
Büyük Psikolog Alfred Adler “İnsan olan bir varlık anlamsız yaşayamaz” demekte ve şunu söylemekte: “Bir insana yaşamın anlamı nedir diye sorarsak belki de cevap vermeyecektir. İnsanlar genelde bu soru üzerine kafa yormaz ve çözüm üretmeye çalışmazlar. Sadece yenilgiye uğradıkları zaman böyle sorduklarını iddia edebiliriz. Yaşam gemisi yelkenlerini açmış rahatça yol alırken ve başarılması gereken zor sınavları ortalıkta görülmezken bu soru kelimelere dökülmez.”
Doğa afetlerde insanlar büyük bir acı ile karşı
karşıya kalmakta. Depremden sonra, binalarından bir şekilde çıkanların,
enkazlardan canlı/cansız çıkarılanların, enkazların etrafından bekleyen
insanların büyük acılar içinde olduğunu gözlemledim.
Büyük acı
Deprem sonrası enkazın etrafında
çaresizce günlerce bekleyen insanlardan sıkça şunu duydum: Dünyanın anlamı
yokmuş!
Aslında bu insanlar şunu sormakta: “Nereden
geldik nereye gidiyoruz?”, “Bu Dünyada var olmamızın nedeni nedir?”
Hayatın anlamının ne olduğu, bu dünyada
varoluşun ne anlama geldiği hemen her insanın cevaplaması gereken sorulardır.
Günümüzde varoluşun anlamı birçoğu
tarafından bilgi, para, makam, mülkiyet vs yönünden yapılan tercihlerle
açıklanmaktadır. Hayatın anlamı ev, araba, maddi vücut vs ile açıklanıyorsa
onlarda bir doğal afetle (depremle) artık yoklardı. Doğal afet, insan eliyle
önlenemeyen sel, fırtına, deprem, dolu vb. felaketler için kullanılmaktadır.
Bir doğal afet maddiyattan oluşan anlam kulesini yerle bir ediyorsa hayatın
anlamını yeniden düşünmek zorunda değil miyiz? Bunu insan olarak gelişmek ve
daha iyi bir dünya inşa etmek için yapmak zorundayız.
Bu inşa sürecinde önümüzdeki Bayram
günleri aralanacak bir kapı olabilir.
Bayram
Büyük depremden (06 Şubat 2023 tarihli) sonra ilk dini
bayramı kutlamaktayız. Bayramlar millî veya dinî bakımdan önemi olan ve
kutlanan özel günlerdir. TDV İslam
Ansiklopedisinde bayram kelimesinin anlamı ile ilgili olarak şu açıklanmalara
yer verilmektedir:
Bayram
(beẕ-râm) Farsçada, beẕm ve râm kelimelerinin birleştirilmesi sonucu elde
edilmiş, “neşeyle konuşup eğlenme, yiyip içme meclisi” anlamında bir birleşik
isimdir. Bayram kelimesinin Arapça’sı ise “âdet halini alan sevinç; bir araya
toplanma günü” anlamları ile karşılanan îddir (el-ʿıyd).
Bayramları
kutlamanın amaçları arasında tarihi bir olaya dayalı olarak bir ‘sevinç’
duygusunun yeniden canlandırılması da vardır. Kelimenin kökeninde sevinçle
beraber olmak (toplanmak) anlamı da var. Modern zamanlarda bayram da bile toplanmayıp
yalnızlıktan şikâyetçi olmak bir şeylerin yanlış gittiğini göstermektedir.
Yabancılaşma
Bayramların
eskisi gibi geçirilmediği yönünde serzenişler ile karşılaşmaktayım. Bayramların
yeni kutlama yöntemlerine eleştirileri “Eskiden akrabalar/dostlar vardı; şimdi var olan tek şey yalnızlık…”
şeklinde özetlemek mümkün.
Modern zamanlarda
insanın kalabalıklar içerisinde “yalnızlaşması
ve yabancılaşması” önemli bir sorundur… Belki de eski bayramlar bu yüzden
özlen(il)mektedir.
Yabancılaşma (f; İng.
Alienation), kişinin çeşitli nedenlerle çevresine ilgisinin azalması,
başkalarıyla iyi ilişkiler kuramaması, çevresindekilerle uyumunun bozulması,
kendisini yalnız ve umarsız duyumsaması durumudur. Her şeye (afetlere) rağmen, insan ve
insani değerlerle iyi ilişkiler kurmalı ve kültürümüze yabancılaşmamalıyız.
Kutsal Metinlerde de dünya hayatını
yaratılış amaçlarına uygun biçimde geçirip geçirmediği uyarısı yapılmaktadır
(bk. Kur’anı Kerim Zâriyât Suresi). Bunu da dikkate alarak modern dünya da bunun nasıl olacağını
hep birden göstermeliyiz.
Bayramların
özü birlik ve beraberliğin sağlanmasıdır; her şeye rağmen kırgınlıkların
sonlandırıp bunu başarmalıyız. Hele yaşadığımız büyük depremin yarası hala taze
iken kendimizi ve birbirimizi “sevmeyi” öğrenmeliyiz. Hayatın anlamı; sağlıklı
ilişki (sevgi), üretmek (iş) ve acıdan olumlu anlam çıkartmakla
gerçekleştirilebilir
Son söz: İnsanlarla birlikte
olmak insanlıktandır.
Not: Tüm okuyucularımın Bayramının hayırlı olmasını
dilerim.