Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2971.30
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Mart 2021

Hayatı seçmek

İnsanın kendi hayatının/sınavının konusunu bizzat seçmesi mümkün müdür? Hem evet hem hayır. Fakat bu konuda bilinçli olması seçme gücüne erişmesinin ilk adımıdır.

Bu sanırım “büyüyünce ne olacağız” konusuyla da alakalı. Gerçi çocukken olduğumuz kadar büyüyünce olamadığımızı düşünürsek, büyüyünce çocuk olmak, çocuk gibi saf, duru ve net olmak istesek yeridir. Neyse. Bunu sonra konuşalım.

Çevresel şartlarımız kendimizi seçmemiz için içine doğduğumuz yaşam bahçemiz. Ya o bahçenin içinde kalıp oradan büyüyeceğiz. Ya da terk edeceğiz gücümüz yetiyorsa küçük yaşta köyünden İstanbul’a kaçan ve şimdi şehri avcuna alanlar gibi... Bir şey, ama en azından bir şey olmak isteyen o bahçede de bir şey olur illa. Kendini gerçekleştirmenin imkansızlıklarla değil, kendini gerçekleştirmeyi istemekle ilgili olduğuna eminim. Nice imkansızlıklar içinden mevcut bahçeyi iyi değerlendirip imkansızlığı çözen ve bir imkanlar silsilesine varıp kendini çok güzel var eden nice kıymetli insan var. Hatta diğer insanların kendilerini gerçekleştirme süreçlerine en çok destek veren de onlardır.

İçinde olduğumuz bahçeyi es geçmeden ve küçümsemeden, istemek ve hayal etmeyi bir eylem gibi hareketli tutarak, küçük büyük her imkanın değerini bilen doğru bir tasarruf bizi isteğimize sürüp götüren bir araç olacağı ortada. İsterse külüstür olsun. Fakat o istemek var ya, ne istediğini biliyor olmak! Hayal etmek var ya, gerçeği canı isterse de istemezse de gözlerinin, ufkunun önüne dikebilmek gücü! İşte o en büyük imkan.

Çoğu insanın bu imkanı hiçe sayması, gerçeğine bakarak hayaline küsmesi her şeyi berbat eden asıl neden. Çoğumuz değil mi bu anlamda kendi kendini bir güzel öldüren…

Yine zor bir yazı konusu seçmişim. Vazgeçsem sevgili okurum fark eder mi? Şöyle gündemden bir konuyu alsam, birkaç alıntı eklesem ve biraz da yorum katıp bir çırpıda yazıyı bitirsem…

Hayır. Bugün bu konu beni tutuyor. Ben de onu yazıya bırakacağım.

Suya bırakılan küçük bir yaprak gibi…

Diyorum ki; bu o kadar da zor değil. İyi kötü karnımız hakça doydu ise bu hayatta nasıl var olacağımız konusu bizi kafa havanımızda ezmeye başlar. Şartlar ne olursa olsun henüz eğitim veya yönlendirilme tahakkümüyle karşılaşmadığımız özgür zamanlarımızda içimizde yükselen ve bizi kendisine çağıran hayali güpegündüz görürüz. Bu ilerleyen zamanlarda da daima vardır. Hep bir üstüne çıkmak isteriz kendimizin. Var oluşumuz çok basamaklı bir miraca benzer çünkü. İlk zamanlarımızdan bu yana bizi yerimizde durdurmayan bir becerimiz, bir yeteneğimiz varsa onun peşinde yollara düşeriz. O da bizi yeteneğimizin yanına koyacağımız teknik eğitime götürmüştür. Ya da bir ustaya… Bir sanatkara… Zanaat veya sanat, hele bir de geçimimizi sağlayabilecek kadar bir gelir getiriyorsa oh mis.

Hayat daha çok para kazanmakla kaybedilen bir şeydir. Yeterince kazanmanın yanı sıra asıl yaşamı ıskalamamak en birinci hedefimiz olarak bizi vurmuşsa, daha çok para kazanmaya veya sonu gelmeyen konfora değil, daha nitelikli yaşamaya, yaşadımsa ben yaşadım diyecek bir yaşama koyuluruz. Bir iki denemeden sonra seçeceğimiz ve yanılmayacağımız esas konu nitelikli yaşamaktır. Bu sınavın asıl cevabı burada saklıdır.

Sınav sorularının ipuçları, ana ünitesi eğer biz kendimizi yakından tanırsak kendi varlığımızda yazılıdır. Bizi yakını kılmış değerlilerimiz, iyi ki bizi “seçen” anne babamız, sonradan yakınımız olanlar, geniş ailemiz, tutturduğumuz bir zanaat, seçtiğimiz işimiz gücümüz veya seni seçip kendisine layık görmüş bir sanat hepsi sınava dahil. Hepsi sınavımızın konusu. Hiç birini istemiyorsak, hiç birinden memnun değilsek ve bundan eminsek söz konusu sınav alanını terk ederek bambaşka sınav konularına yönelebiliriz. Çoğu kere imkanlar diye öne sürdüğümüz şeyin -insan isterse var ya en imkansız şeyi bile yapabilir” yüksek ihtimali ile bağlantılı olduğu malum. Yaşanmış çoğu hayat bunun ispatı.