Hayatı okumak
Nerede okunur hayat? Hangi hocanın gözetiminde? Muhal sorular bunlar. Çünkü bilinen anlamıyla okumak değildir buradaki kasıt. Hayatı denemektir. Tecrübe ile yaşarız çünkü. Her adım her edim yeni bir denemedir. Bazen mutlu oluruz bazen mutsuz. Başka bir seçenek yoktur. Deneyim de karşıtlıktan doğar zaten. Çatışma yoksa yaşantı da yoktur. Hayat yaşamımızdaki çatışmalardan çıkardığımız deneyimden başkası değildir.
Yaşantı ile hayatın aynı şey olmadığına dikkat çekmek
gerekir. Hayat bizimle kaim değildir. Oysa yaşantımız bizimle var olur. Biz yoksak
bize ait bir yaşantıdan bahsedilemez. Hayattaki bireysel deneyimlerdir her bir
yaşantı. Yaşantılar bütünüdür hayat. Ama yaşantılar toplamıyla kaim olmayan bir
bütün. Bizim dışımızda biz olmadan da akıp gidecek bir nehirdir.
Nasıl ki kitaplarda okuduğumuz her bilgiye itibar etmiyor; araştırıyor,
soruşturuyorsak, hayatta da her deneyim tatmin etmez bizi. Bazen arzuladığımız
sonuca ulaşsak dahi. Ne yapsak da hayatın nirengi noktasına ulaşamayız. Bu,
günbegün büyür ve bir ukdeye dönüşür. O ukde, sürekli kışkırtır bizi. Ukdemiz
hedefimiz olur. O hedefe kilitlenir, salt o hedefe ulaşmak için çabalarız.
Kendi akışımıza odaklandığımız için, dışımızdaki asıl akışı fark etmez veya onu
görmezden geliriz. Fark etmemek bir gaflet halidir. Oysa görmezden gelmek, bile
isteye yaşadığımız bir yanılgı...Akışın tersine kürek çekeriz inatla. Ama ne
fayda... Hem emeğimiz boşa gider hem mutsuz oluruz. İşte, hayatı okuyamama halidir
bu.
O halde ne yapmalı. Kim hayata karşı direnirse kaybeder,
hayatı bükemez insan. Ancak kendi yaşantısını biçimlendirebilir. Bu
biçimlendirme hayatın kodlarıyla uyumlu olduğu sürece yaşantısı da uyumlu olur.
Aksi takdirde bütün olumsuzluklar onu bulur. Uymak gerek hayata...
Ne güzel bir kelime uyum. Her şeyi birbirine uydurmak
isteriz yaşantımızda. Evimizdeki
eşyaları, giysilerimizi... Her şeyi... Eşimizle uyum ararız, çocuklarımızla; komşularımızla.
Hâl böyleyken neden hayatla uyumlu olmayı beceremeyiz. Hayata uymak, neden zor
gelir. Çünkü zordur; hayatın bizim yapıp etmelerimiz dışında, kendi mecrasında
akıp gittiğini kabul etmek. Nasıl olur değil mi; oysa biz yön vermeliyiz her
olup bitene, nasıl bizden azade olabilir hayat?!
Oluyor işte. Yapabilecek bir şey yok, ona uymaktan başka. Bir
şeye dahil olmak o şeyin içinde olmaktır. O şeyin ayrıştırılamaz bir parçası
olmak. Yokluğunda bütüncül uyumun eksik kaldığı, hatta bütüncüllüğü yok kılan
temel unsur.
Hayata uymak gerek. Fakat bu, hayatı kendine uydurmaya
çabalamışsın, olmamış. O halde sen ona uy değil. Çünkü zorunluluk hali var
burada. Bir de kendinden taviz vermek. Başkalaşmak
yani, kendi olmaktan vazgeçmek.
Kendimiz olmaktan vazgeçerek uyamayız hayata. Kendimiz kalarak
uyabiliriz aksine.
Hayat, bizi başka bir
şeye benzetmez. Bizi bize bırakır. Sayısız bir kapı açar önümüzde. Hangi eşik bizim
eşiğimizdir; onu biz biliriz.