Hayata 'Sahibi' ile bakınca
Bir doktorun anlattığı bir hadise imiş:
Mesleki hayatımda gördüğüm en sıradışı
hastaydı” demiş doktor.
70’li yaşlarındaki bir amca şeker
hastalığı sebebiyle devamlı hastaneye gelirdi. Diğer hastalardan farklı olarak
sırasını bekler, acele etmez, kurallara uyar, orada olmakla hiç kimseyi
rahatsız etmezdi.
Hasta belli aralıklarla hastaneye gider
kontrollerini yapardı.
Doktordan dinleyelim:
Hastaneye her gelişinde mutlaka yüzünde
tebessüm olurdu ve beni görür görmez:
-Bana bu şeker nimetini (hastalığını)
veren Rabbime sonsuz hamd-u senalar olsun" diyordu. Bir, iki, üç… dayanamadım
sordum;
“Amcacığım, herkesin şikâyet ettiği
şeker hastalığını sen nimet belliyorsun. Bakıyorum hastalandığın için neredeyse
zil takıp oynayacaksın, bu nasıl iştir..?
Hastam olan yaşlı Amca, mütevazı ama
sözlerine derin anlamlar katan tavrıyla:
-Doktor evladım, şeker hastalığı dediğin
bu hastalık var ya? Bu hastalık aslında bir nimettir. En azında ben kendim için
bir nimet olarak görüyorum, dedi.
Ben kendisine tuhaf tuhaf bakarken o
devam etti:
-Rabbimiz bana ağrısız bir hastalık olan
şeker hastalığını ikram etti. Oysa insanların çoğu çektikleri hastalıklardan
dolay acılar çekiyor.
Haklısınız dememe fırsat vermeden devam
etti Amca:
-Hem Rabbim bana ilacı olan bir hastalık
verdi. Hepimiz sizden öğrendik ki bazı hastalıkların henüz ilacı da tedavisi de
yok. Bir de şu ismine bakar mısınız evladım?
Allah’ın cc bana verdiği hastalığın adı
bile hoş: şeker hastalığı!
Her halinden memnun bu hasta amcamız
şeker hastalığını kendisi için bir hastalıktan ziyade bir hediye görüyormuş:
-Bu şeker yüzünden gece lavabo ihtiyacım
oluyor, bu yüzden teheccüd namazlarımı kaçırmıyorum.
Biliyor musunun evladım, dedi amca?
Neyi, dememe gerek kalmadan:
-Bu hastalık var ya bu hastalık, sürekli
bana Rabbimizi anımsatıyor. Ben bu hastalık sayesinde cümle alemleri yaratan
Allah’ı aklımdan çıkarmıyorum. Hem O’na teşekkür etmemden dolayı hem de O’nu
sürekli zikrettiğim için her daim O (cc) var düşüncemde.
Bir insan hastalığını bu kadar büyük bir
nimet bilmişse ona “sen hastasın” demek de artık doğru değil. Kim hasta,
kim doktor anlaşılmaz bir hal aldı.
-Söylesene evladım, dedi:
-Bizim yaşımızdakilerin aralıklarla
sağlık kontrolü yapmaları gerektiğini söylemiyor musunuz? Bak işte, bu şeker
gibi hastalığım yüzünden düzenli kontroller yapıyorum. Siz de bende başka
hastalık olup olmadığını bu sebeple öğrenmiş oluyorsunuz. Böylece hastalık olur
ise çok önceden fark edip önlem almanız daha kolay olmuyor mu? Bak, ne güzel
bir nimet?..
Büyük bir hayranlıkla dinliyordum,
saydıkça şeker hastası olmak geldi içimden. Amcamız son olarak:
-Sen söyle evladım: böyle bir hastalığı
veren Allah’a şükredilmez mi?
Böyle bir hastalığa yakalandığı için insan
sevinmez mi? Valla evladım ben pek memnunum, öyle ki kendimi bu güzel hastalığa
layık görmüyorum!
Hastam bana halinden memnun ve huzur
dolu bakışlarla bakarken büyüklerimden öğrendiğim “mütevekkil” olmanın
ne anlama geldiğini öğrendim: Allah’tan gelene razı olmak!.. Evet,
hastamız, hastalığının Allah’tan geldiğinin bilincinde; dermanın Sahibi olduğu
gibi hastalığın da SAHİBİ olan Allah…
Eğilip hastamın elini öptüm, başıma
koydum.
Anladım ki ne tür bir hastalık olursa
olsun amcamız yine halinden memnun olacaktı. Her derde bizden farklı bir
pencereden bakacaktı. Her olaya bizim gözden kaçırdığımız perspektiften
bakacaktı.
Nerden mi biliyorum?
Bir gün de bana:
-Biliyor musun evladım? Allah Teala
haksızlık yapmaz, boş iş yapmaktan beridir, olan biten ne varsa tümünü görür,
bilir. Hastalık mı verdi? Mutlaka bir hikmeti, bilmediğimiz hayırlı bir yönü
vardır. Bizim şer bildiğimiz dünya kadar şeyin hayır olduğu sonradan anlaşılmıyor
mu?..
Son olarak:
-Her işte olana değil, asıl ‘YAPAN’a
bakacaksın evlat… dedi.
Galiba bana,
“Her şeye Allah’ın bak-gör dediği yerden
bak ve gör” demek
istemişti…