Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Aralık 2024

Hayata anlam katmak üzerine düşünceler (1)

İnsan düşünen bir varlıktır, bu özelliği nedeniyle düşünerek dünyayı anlamaya, bilmeye ve hissetmeye çalışır. İnsanın doğasında sevilmek, beğenilmek, üzülmek gibi çeşitli hasletler vardır. İşte bunları bir araya getirmenin nihai amacı ise mutluluktur. İnsan önce düşünür, sonrasında hisseder en sonunda da arzular, saydığımız bu üç eylemi birbirinden ayırmak imkansızdır. Çünkü insan bu üç eylemi aynı anda yaşayan yeryüzündeki tek canlı varlıktır.

Beden, ruh ve akıldan vücut bulmuş insanoğlu, hayatın her safhasında öyle veya böyle bir şekilde yaşadığı hayatı sorgular. Hayat benim için ne anlam ifade ediyor? Yaşadığım bu hayatı anlamlı kılan nedir? Ne yaparsam ne olursam ve nasıl yaşarsam hayatımı, anlamlı kılarım? Ben nerde yanlış yaptım? gibi soruları hep kendi kendine sormuştur.

Her insan farklı bir özellikte yaratılmıştır ve her insanın hayata yüklediği anlamlar da farklıdır. Bu bakımdan, her insanın aynı konuda, farklı düşünmeleri ve davranmaları çok normaldir. Belli bir makamda olan kişilerin hayatı istedikleri şekilde, yaşamalarının önünde uyması gereken, bazı kurallar vardır, bu kişilerin makamlarına uygun bir şekilde davranmaları gerekir. Bu konuda asla kişisel seçim hakları yoktur. Bu görevde bulunanların makamlarına uygun şekilde hareket etmeleri gerekir.

Örneğin vatandaşlara kamu hizmetini sunan, kurum yöneticilerinin, vatandaşlar arasında bir ayrım yapması söz konusu olamaz. Aynı yöneticilerin makamlarının veya mevkilerinin gücünü kullanarak kendilerine menfaat temin etmesi de kabul edilemez. Bu tür yaklaşımlar hem etik hem ahlaki açıdan kabul edilemez, bir gerçektir. İşte burada devreye ahlak girmektedir, çünkü ahlak insanın insan olabilmesi için temel şartlardan biridir. Ahlak, insan hayatına bir anlam yükler. Eğer bir insanın ahlakı yoksa söylenen söz, yapılan eylem ve yaşanan onca olayın hiçbir anlamı ve değeri olmayacaktır. Öncelikle herkesin başkalarının ahlaksızlığını eleştirmeden önce, kendisinin ahlaki değerlerini sorgulaması gereklidir.

İnsan yaşamı boyunca bir sürü badirelerden geçer, insanın mutlu ve huzurlu olduğu anlar vardır, bunun dışında hüzün, gam, keder ve hayal kırıklığı yaşadığı zamanlarda olmuştur. İşte bunlar hayata anlam katmaktadır. İnsan için huzur ve mutluluk vazgeçilmez iki kelimedir. Eğer evde, işte huzurlu değilsek, mutlu olamayız. Mutlu değilsek, huzurlu olamayız. Yaşanan bu iki duygu birbirini desteklemektedir. Bu iki kelimeyi birbirinden ayrı düşünmek imkansızdır. Huzur ve mutluluk insan hayatında anlamını bulur. Eğer bunu başaramazsak hayatımız bize zehir olur.

İşte o zaman da hayatın tadı-tuzu kalmaz. Hayata anlam yükleyemeyiz, artık bizim için hayat anlamını yitirir, yaşanmaz, çekilmez olur. Bu sefer insan “Nerden ve neden geldim bu dünyaya?” gibi akılda bir sorgulama başlar. Şöyle bir soru sorsam insanoğlu bu dünyaya acı, keder, elem ve üzüntü çekmek, için mi geldi? Yoksa mutlu mesut ve bahtiyar bir şekilde yaşayıp bu dünya sahnesinden gitmek için mi geldi?

Hayatta yaşadığımız sevinçli, üzüntülü anların zamanı geldiğinde hepsi yerini alacaktır. Yaşadığımız bu hayatın içinde bunlar da vardır. Hayat hiçbir zaman dikensiz gül bahçesi değildir. İstediğimiz ve arzuladığımız her şey bizim istediğimiz gibi olmayacaktır.

Yine fıtrat gereği bazen olacakları önlemenin kendi elimizde olmadığını, kader denilen bir gerçeğin var olduğunu unutmamalıyız.

Üstat Sezai Karakoç’un dediği gibi

‘’Kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.’’

Hayatımızda bizim, istek ve irademiz dışında gelişen bazı olaylarla karşılaşırız, yakın bir akrabamızın amansız hastalığa yakalandığını veya vefat ettiğini, veyahut ta bir başka yakınımızın trafik kazasında ölüm haberini aldığımızda, hemen onlarla yaşadığımız anılar canlanır. Onların iyi bir insan olduklarını, yaptıklarıyla arkalarından hayır ile yad edileceklerini söyleriz. Sevdiğimiz ve değer verdiğimiz kişileri kaybettiğimiz için üzülürüz. Vefat edenlerin defin işlemini ve dini vecibelerini yerine getirdikten sonra mezarlıktan ayrılırız. İşte o anda hayat, bizim için anlamını yitirir. Bu üzüntü ve keder zamanla kaybolur, çünkü zaman her şeyin ilacıdır. Yaşadığımız onca olaylar biz insanoğlunun olgunlaşmasına sebep olmaktadır.

Bu dünyada hayata gerçekten bir anlam katmak istiyorsak, iz bırakacak işler yapmalıyız. Bazen düşünüyorum Mimar Sinan’ı Mimar Sinan yapan en büyük özellik nedir? tabiki bıraktığı mimarlık şaheseri eserleridir. Sinan bu dünyadan göçtü gitti ancak; geride bıraktığı eserleri onun hatırlanmasını sağlamaktadır.

Bu dünyada yaşadığımız her şeyin yolunda gittiği zaman seviniriz çok mutlu olur ve keyif alırız, işte bu bizim hayatımızın en değerli kısımlarıdır. Yaptığımız her işi severek yaparsak, ondan aldığımız zevk, bizim hayatımıza ayrı bir anlam katar. Bazı insanlar, yemeği damak tadına varmak için yer, çoğu insanda karınları doysun diye yemek yerler, işte böyle bir dünyada yaşamaktayız. Yemek yerken bile her insan kendi hayatına farklı anlam katabilir.

Madem bu dünyaya geldik, belli bir süre burada kalıp, ondan sonra her şeye elveda diyerek bu dünyadan, geçip gideceğiz, o halde hayatımıza anlam katabilmek için ideal insan olmak gerekir. Bu nasıl olacak derseniz? Yaptığımız her işimizde adaletli olacağız, doğru sözlü, mütevazi, cömert, merhamet sahibi ve vicdanlı olacağız.

Kısacası kimisi paradan maldan, mülkten, makamdan, bahseder, bir başkası sağlıktan, bahseder. Bazısı da ahlaklı olmaktan ve inançlarından bahseder.

Sözün özü, ölümlü olan insan, yaşadığı hayatın hesabını vereceğini bilir, bu nedenle hesabını veremeyeceği işlere imza atmamalıdır. Unutmayınız! nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. İçi doldurulmamış boş bir hayattan ziyade, adaletli, merhametli, ahlaklı, doğru dürüst, yardım eden ve saygı gösteren davranışlar sergileyen bir insan olursak, kısacası içi doldurulmuş bir hayata değer katarsak işte o zaman hayat anlam bulacaktır. Yaşadığınız bu hayata anlam katmak ümidiyle.