Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Hayat ve ahlak olarak Ramazan

Ramazan ayının sonuna geldiğimiz bugünlerde, bu ayın hayat ve ahlakla ilişkisinin iyi anlaşılması gerekmektedir. Ramazana dair söylemek istediğimizi şu şekilde ifade edelim: Ramazan, ay olarak bitmektedir, ama hayat olarak devam etmelidir. Ramazan’ın hayat olarak devam etmesi, Ramazan ayını hayatın kendisi haline getirmek için bu ayın varlık nedeni olan kulluk, ahlak, kardeşlik ve hukuk değerleri anlaşılmalı ve canlı olarak hayata geçirilmelidir.

Allah’a kul olmak, ancak ahlak ile mümkündür. Ramazan ve oruç, insanı kötülükten sakındırmak ve iyiliğe yöneltmek için vardır. Başka bir ifade ile, Ramazan, ahlaklı insan olmayı hedeflemektedir. Ahlak olarak yaşanmayan bir Ramazanın, kuru kuruya açlık ve susuzluk anlamına geleceği açıktır. Orucun insanı tutmasından kasıt, orucun insanı ahlaka ve kulluğa uygun duygu, düşünce ve davranışlara yöneltmesi demektir.

Ramazan ve oruç, ahlakın, kulluğun ve hukukun bütün insanların fıtri sorumluluğu olduğunu ortaya koymaktadır. Hiç kimsenin ahlaksız ve hukuk dışında kalma şeklinde bir imtiyazı yoktur. Herkes, Allah’la ve insanlarla ilişkilerinde ahlaka ve hukuka uygun davranmak zorundadır. Başkalarını kulluğa, ahlaka ve hukuka uymaya çağırıp kendilerini istisna edenleri Kur’an şiddetle reddetmektedir: “Sizler kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz?” (Kuran, 2:44)

Ahlaka, kulluğa ve hukuka uygun yaşamak öldürmemek, şirk koşmamak, çalmamak, yalan söylememek, fuhşa yönelmemek ve faiz gibi kötülüklerle başkasının emeğini gasbetmemektir. Başka bir ifade ile ahlak, kulluk ve hukuk, başkasının canına, malına, ailesine, dinine ve aklına tecavüz etmemektir. Ramazan ve oruç, sadece bir ayda değil, yılın 12 ayında herkesin canını, malını, aklını, ailesini ve dinini koruma sorumluluğu ile yaşamasını gerekli kılmaktadır.

Ahlaka ve hukuka uygunluk, bütün insani faaliyetlerde geçerlidir. Felsefe, sanat, siyaset, edebiyat, ticaret bilim, diplomasi ve medya, ahlak ve hukukun etkili ve işlevsel bir şekilde varolması gerektiği alanlardır. Ahlak ve hukuku hiçe sayarak çocukları cinsel haz aracı olarak betimleyen bir sapkınlığın, edebiyat olarak nitelenmesi mümkün değildir. İnsanlar, yazdıklarında, araştıklarında ve çalıştıklarında da ahlak ve hukuk içinde hareket etmek zorundadırlar. Edebiyat adı altında çocuk tacizciliğini yücelten vakalar, Ramazanın insani tecrübenin her alanında hayata aktarılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ahlak ve hukuk olmadığı takdirde edebiyatın, diplomasinin, ticaretin, siyasetin, bilimin ve eğitimin insanı olgunlaştıran değil, vahşileştiren araçlar olarak istismar edileceği gerçeğinin hiçbir şekilde unutulmaması lazımdır.

Ahlak ve hukuk, çocuk ve kadın başta olmak üzere hiçbir insana ilişmemeyi ve zarar vermemeyi gerektirmektedir. Çocuğa ve kadına yönelik her türlü tecavüz, en büyük insan hakkının ihlali anlamında hem ahlaksızlıktır, hem de hukusuzluktur.İdeolojik, siyasal, ekonomik ve sosyal gerekçeler ileri sürülerek başkalarına yapılan hiçbir saldırı ve tecavüz meşru, ahlaki ve insani değildir. Çocukların erken yaşlarda emeklerinin, bedenlerinin, gelişimlerinin ve hayatlarının ahlaksızca ve hukuksuzca istismar edilmesinin hiçbir gerekçesi ve gereği bulunmamaktadır. Ramazanı hayat haline getimek, kadın, çocuk, yaşlı ve engelli ayırımı yapmadan bütün insanlarla hukuk ve ahlak içerisinde ilişki kurmak ve onlarla ilgilenmek demektir. Edebiyatımız, ticaretimiz, siyasetimiz, bilimimiz, diplomasimiz ve eğitimimiz hukuka ve ahlaka uyma anlamında oruç tutmalıdır.

Ramazan, aklın hayat boyu faal olmasını gerektirmektedir. Aklın atıl hale getirilmesi, her türlü ahlaksızlığın ve hukuksuzluğun kaynağıdır. Ramazanın insanı kötülükten alıkoyması ve iyiliğe yöneltmesi ancak aklın uyanık, dinamik ve canlı olmasıyla mümkündür. Aklın uyanıklığı, ahlaklı ve adil insanların oluşmasını sağlamaktadır. Akıl tutulması denilen körleşme, insanın varlık olarak çürümesine, yozlaşmasına ve kokuşmasına yol açmaktadır.