Hayat mı? Ölüm mü?
Şiddetin, fanatizmin, köleciliğin, ırkçılığın ve karanlık
Orta çağ anlayışlarının dünyayı esir aldığı mevcut insanlık durumunda bireyler,
gruplar ve toplumlar, sadece kendilerini düşünme lüksüne sahip değildirler.
Irkçılık, terörizm, şiddet, savaş, fanatizm, radikalizm ve bedevilik,
insanlığın varoluşsal devamlılığını tehdit ettiği gibi, modern insanlık
medeniyetinin sahip olduğu temel değerleri de tehdit etmektedir. Radikalizm,
ırkçılık, despotizm, şiddet ve fanatizm, insanlığı ve medeniyeti bir bütün
olarak tehdit etmektedir.
Teröristler, ırkçılar, fanatikler ve bedevi barbarlar,
değişik gerekçeler ileri sürerek ve kurgular yaratarak insanlara, medeniyete ve
doğaya saldırmaktadırlar. Demokrasi, özgürlük, barış, hukuk ve çoğulculuk, fanatiklerin,
teröristlerin, barbarların ve ırkçıların yoğun saldırısı altındadır. Bedevi
barbarların, ırkçıların, teröristlerin ve fanatiklerin en nefret ettiği
değerler, demokrasi, özgürlük ve barıştır. Demokrasi yerine despotizme,
özgürlük yerine köleliğe ve barış yerine şiddete dayanan bir dünya kurmak
isteyen barbar yapılar, örgütlü, sistematik ve sürekli bir şekilde
kötülüklerini ve şerlerini yapmaya devam etmektedirler.
Teröristlerin, fanatiklerin, bedevilerin ve ırkçıların insanlık
ve medeniyet düşmanı olarak yaptıklarının arkasında bir ideoloji, inanç ve
zihniyet vardır. Naziler, nasyonel sosyalizm adına dünyayı ateşe verdiler ve
tarihin en korkunç jenosidini yaptılar. DAİŞ, İslam Hilafet Devleti adına
Ortadoğu’nun en kanlı, karanlık ve köleleştirici vahşetini yaptı. Şengal’de
Yezidi katliamını gerçekleştiren DAİŞ, Yezidi kızlarını, çocuklarını,
kadınlarını köleleştirdi, cariyeleştirdi, öldürdü, sattı, kullandı ve yok etti.
Naziler ve DAİŞ, arasında hiçbir fark yoktur. DAİŞ ve Nazi zihniyeti, insana ve
hayata karşı olmak, hayatı ve insanı yok etmek konusunda ortaktırlar.
Medeniyet, insana, hayata ve doğaya yatrım yapmayı
gerektirmektedir. Özgürlük, barış, hukuk ve demokrasi değerleri, uzun yıllar
boyunca büyük emeklerle insana ve hayata yatırım yapmanın sonucu olarak
şekillenmiş ve medeniyet dediğimiz insani durumun temeli olmuşlardır. İnsana ve
hayata yatırım yapmak yerine ölüme, öldürmeye ve toprağa yatırım yapanlar, en
korkunç, kanlı, kirli ve karanlık vahşilikleri yapmaktadırlar. Hiçbir terörizm,
şiddet, fanatizm, ayırımcılık, ırkçılık ve savaş kutsal değildir. Hiçbir coğrafya,
iktidar, devlet, örgüt ve dava kutsal değildir. Hiçbir ölüm ve öldürme kutsal
değildir. Tek asli amaç, insana, hayata ve doğaya yatırım yapmaktır. Hayat
yerine ölümü ve öldürmeyi çılgınca sevmeyi dayatan doğmatik ideolojiler ve
radikalizmler, günümüzde medeniyetin ve insanlığın karşılaştığı en ciddi
tehlikedirler.
İnsanlık ve medeniyetin gelişimi, insanlığa ve hayata
yatırım yapmaya, onları sevmeye ve onları korumaya bağlıdır. Dünyaya ve hayata
bağlanmadan, onlara yatırım yapmadan yaşama coşkusunu, sevincini ve sıcaklığını
yaşamak mümkün değildir. Dünya ve hayayı değersizleştirerek hayali alemleri,
ütopyaları ve fantazileri asli değer haline getirmek, o hayal dünyalarını ve
hayatları uğrunda ölünecek değerler haline getirmek, nekrofil nitelikte ölü
sevici, medeniyet ve insanlık karşıtı bir kültürün oluşmasına neden olmaktadır.
Ölüseviciliğe dayanan nekrofil kültürün en nefret ettiği şey, insandır,
hayattır ve doğadır.
Hayattan ve insandan nefret eden bütün kanser ideolojiler,
inançlar, değerler, devletler ve örgütler, ölümü kutsamakta ve hayatı
değersizleştirmektedirler. Nekrofilizmin kendi içinde barındırdığı nefret,
şiddet ve tahribat, sadece bir bölgeyi değil, bütün dünyaya hakim olmayı,
insanlığı ve hayatı bir bütün olarak yıkmayı hedeflemektedir. Hiçbir hakimiyet,
kutsal değildir. Hiçbir yıkım, kutsal değildir.
Dünyanın, hayatın ve medeniyetin ruhu, özgürlük, barış ve
demokrasidir. Özgürlük, barış ve demokrasinin korunması ve sürmesi için hayatın savunulması, özgürlüğün her türlü tiranlıktan
ayırtedilmesi, saçma fantaziler uğruna ölümün ve öldürmenin yüceltilmemesi
gerekmektedir.Bir toprak parçasını ele geçirmenin, düşmanın malını, ailesini ve
kadınlarını ele geçirmenin, bir yerde hakimiyet kurmanın hiçbir değeri, önemi
ve erdemi yoktur. Erdemli, değerli, önemli ve verimli olan insanın başına bir
şey gelecek korkusu ve endişesi olmadan özgürce, onurluca ve yapıcı bir şekilde
yaşama hakkına sahip olmasıdır.