Dolar (USD)
34.56
Euro (EUR)
36.30
Gram Altın
2996.61
BIST 100
9391.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Kasım 2023

Hayat mı? Ölüm mü?

Şiddetin, fanatizmin, köleciliğin, ırkçılığın ve karanlık Orta çağ anlayışlarının dünyayı esir aldığı mevcut insanlık durumunda bireyler, gruplar ve toplumlar, sadece kendilerini düşünme lüksüne sahip değildirler. Irkçılık, terörizm, şiddet, savaş, fanatizm, radikalizm ve bedevilik, insanlığın varoluşsal devamlılığını tehdit ettiği gibi, modern insanlık medeniyetinin sahip olduğu temel değerleri de tehdit etmektedir. Radikalizm, ırkçılık, despotizm, şiddet ve fanatizm, insanlığı ve medeniyeti bir bütün olarak tehdit etmektedir.

Teröristler, ırkçılar, fanatikler ve bedevi barbarlar, değişik gerekçeler ileri sürerek ve kurgular yaratarak insanlara, medeniyete ve doğaya saldırmaktadırlar. Demokrasi, özgürlük, barış, hukuk ve çoğulculuk, fanatiklerin, teröristlerin, barbarların ve ırkçıların yoğun saldırısı altındadır. Bedevi barbarların, ırkçıların, teröristlerin ve fanatiklerin en nefret ettiği değerler, demokrasi, özgürlük ve barıştır. Demokrasi yerine despotizme, özgürlük yerine köleliğe ve barış yerine şiddete dayanan bir dünya kurmak isteyen barbar yapılar, örgütlü, sistematik ve sürekli bir şekilde kötülüklerini ve şerlerini yapmaya devam etmektedirler.

Teröristlerin, fanatiklerin, bedevilerin ve ırkçıların insanlık ve medeniyet düşmanı olarak yaptıklarının arkasında bir ideoloji, inanç ve zihniyet vardır. Naziler, nasyonel sosyalizm adına dünyayı ateşe verdiler ve tarihin en korkunç jenosidini yaptılar. DAİŞ, İslam Hilafet Devleti adına Ortadoğu’nun en kanlı, karanlık ve köleleştirici vahşetini yaptı. Şengal’de Yezidi katliamını gerçekleştiren DAİŞ, Yezidi kızlarını, çocuklarını, kadınlarını köleleştirdi, cariyeleştirdi, öldürdü, sattı, kullandı ve yok etti. Naziler ve DAİŞ, arasında hiçbir fark yoktur. DAİŞ ve Nazi zihniyeti, insana ve hayata karşı olmak, hayatı ve insanı yok etmek konusunda ortaktırlar.

Medeniyet, insana, hayata ve doğaya yatrım yapmayı gerektirmektedir. Özgürlük, barış, hukuk ve demokrasi değerleri, uzun yıllar boyunca büyük emeklerle insana ve hayata yatırım yapmanın sonucu olarak şekillenmiş ve medeniyet dediğimiz insani durumun temeli olmuşlardır. İnsana ve hayata yatırım yapmak yerine ölüme, öldürmeye ve toprağa yatırım yapanlar, en korkunç, kanlı, kirli ve karanlık vahşilikleri yapmaktadırlar. Hiçbir terörizm, şiddet, fanatizm, ayırımcılık, ırkçılık ve savaş kutsal değildir. Hiçbir coğrafya, iktidar, devlet, örgüt ve dava kutsal değildir. Hiçbir ölüm ve öldürme kutsal değildir. Tek asli amaç, insana, hayata ve doğaya yatırım yapmaktır. Hayat yerine ölümü ve öldürmeyi çılgınca sevmeyi dayatan doğmatik ideolojiler ve radikalizmler, günümüzde medeniyetin ve insanlığın karşılaştığı en ciddi tehlikedirler.

İnsanlık ve medeniyetin gelişimi, insanlığa ve hayata yatırım yapmaya, onları sevmeye ve onları korumaya bağlıdır. Dünyaya ve hayata bağlanmadan, onlara yatırım yapmadan yaşama coşkusunu, sevincini ve sıcaklığını yaşamak mümkün değildir. Dünya ve hayayı değersizleştirerek hayali alemleri, ütopyaları ve fantazileri asli değer haline getirmek, o hayal dünyalarını ve hayatları uğrunda ölünecek değerler haline getirmek, nekrofil nitelikte ölü sevici, medeniyet ve insanlık karşıtı bir kültürün oluşmasına neden olmaktadır. Ölüseviciliğe dayanan nekrofil kültürün en nefret ettiği şey, insandır, hayattır ve doğadır.

Hayattan ve insandan nefret eden bütün kanser ideolojiler, inançlar, değerler, devletler ve örgütler, ölümü kutsamakta ve hayatı değersizleştirmektedirler. Nekrofilizmin kendi içinde barındırdığı nefret, şiddet ve tahribat, sadece bir bölgeyi değil, bütün dünyaya hakim olmayı, insanlığı ve hayatı bir bütün olarak yıkmayı hedeflemektedir. Hiçbir hakimiyet, kutsal değildir. Hiçbir yıkım, kutsal değildir.

Dünyanın, hayatın ve medeniyetin ruhu, özgürlük, barış ve demokrasidir. Özgürlük, barış ve demokrasinin korunması ve sürmesi için hayatın savunulması, özgürlüğün her türlü tiranlıktan ayırtedilmesi, saçma fantaziler uğruna ölümün ve öldürmenin yüceltilmemesi gerekmektedir.Bir toprak parçasını ele geçirmenin, düşmanın malını, ailesini ve kadınlarını ele geçirmenin, bir yerde hakimiyet kurmanın hiçbir değeri, önemi ve erdemi yoktur. Erdemli, değerli, önemli ve verimli olan insanın başına bir şey gelecek korkusu ve endişesi olmadan özgürce, onurluca ve yapıcı bir şekilde yaşama hakkına sahip olmasıdır.