Hayat, her şeyden büyüktür!
Hayat, en üstün, değerli ve yaratıcı güçtür. Hayatın üstünde, dışında ve karşısında bir değer, güç veya kurgu yoktur. Hayat, her şeyin başı, ortası ve sonudur. Hayatın dışında hayata hükmeden bir güç kurgulamak, bir vehimdir.
Evrende var olan tek öz, hayattır. Hayat içinde var olmakta,
var oluşumuzu gerçekleştirmekte ve hayat sayesinde kendimizi tasarlamaktayız.
Hayat hakkında gene hayat sayesinde duygu, düşünce, düş ve davranış sahibi
olmaktayız. Hayatın değeri, gene hayattan kaynaklanmaktadır.
Hayat, tek duruş, pozisyon, kaynak ve çerçevedir. Hayata
nispetle her şeye sıfatlar verebiliriz. Hayat merkezli olarak bir sıfatı
olmayan hiçbir şeyin, insana ve doğaya bir katkı sunması mümkkün değildir. Hayat
sayesinde kendimize özgü bir yaşam stili ve kişilik inşa edebileceğimiz gibi,
dış dünyaya hayat sayesinde nitelikler kazandırabiliriz.
Eşyayı, olguları ve kişileri isimlendirmek, aslında onlara hayat
vermektir. İnsanın dil yoluyla canlılar ve cansızlar dünyasını kavramsallaştırması,
onlara hayat vermesi anlamına gelmektedir. Dil, hayatın kavramsallaştırılmasıdır. Hayat, dil ile
yaratıcı ve verimli bir gerçeklik haline gelir. Hayat ve dil sürekli olarak
birbirini beslemektedir.
Hayattan, hayat meydana gelmektedir. Hayatın hayata
kaynaklık etmesi, hayatın tek öz olduğunu göstermektedir. Hayatı hayat ile
anlamak, kavramak ve tecrübe etmek lazımdır. Hayatı ölmüş kişiler, kaynaklar ve
kurumlar üzerinden anlamak ve anlamlandırmak çürümüşlüğe ve çöküşe yol
açmaktadır. Köhnemiş kaynaklara, kişilere ve kurumlara hayatı hapsetmek, dünyayı,
insanların ve doğanın korkunç bir mezarlığına dönüştürmektedir.
Her şey hayattan kaynaklanmaktadır. Hayat olduğu sürece,
insanlar, canlılar ve cansızlar var olmaktadırlar. Hayat, tek hareketli
cevherdir. Hayatın üstünde, ötesinde ve dışında kendilerine sahte cevherler ve
dinamizmler atfedilen kurguları vehmetmek, kişiyi, insana, hayata ve doğaya
yabancılaştırmaktadır. İnsan için tek hareketli kaynak ve öz, yaşadığı
hayattır. Hayat ve hareketi, oluşlarını besleyen öz olarak benimsememek, insanın
kendisini atalete, cehalete ve yıkıma mahkum etmesi demektir.
Hayat sahibi olmak, özgür irade sahibi olmaktır. Hayatı
olmayanların özgür iradeleri yoktur. Özgürlüğün varlığının veya yokluğunun tek
ölçüsü, hayatın varlığıdır. İnsan, özgürlüğünü, kendi dışında bir varlığa
borçlu değildir. İnsan, özgürlüğünü hayat sahibi olmakla kazanmaktadır. Hayat
olduğu sürece evrende özgürlük varolmaya devam edecektir.
Hayatın her şeyden üstün ve değerli olması, insanı önemli,
öncelikli ve değerli yapmaktadır. Doğa,
sürekli yenilenen bir süreç içinde yenilenmekte, tazelenmekte,
dirilmekte ve diriltmektedir. Doğanın dinamik ve diriltici süreçleri, insana da
kendini sürekli olarak yeniden inşa etme imkanları sunmaktadır. İnsan, eşsiz imkanlarla doğa içinde sürekli bir yenilenme
faaliyeti içindedir. İnsanın duyguları, düşünceleri, düşleri ve davranışları,
yeryüzündeki her şeyin değişimine neden olmaktadır. İnsan ve doğa, özgür
faallikleriyle hayatın ve hareketin kaynağı olmaktadırlar. İnsan, hayat
sayesinde doğa içindeki hareketleriyle hem kendi varoluşunu gerçekleştirmekte
ve hemde yeni felsefi, bilimsel, sanatsal, mimari, teknolojik, ve ekonomik
eserlerin çıkmasını sağlamaktadır.
Hayatı, her anıyla sevmek, hissetmek ve yaşamak önemlidir.
Hayatı ve hareketi içiçe geçiren bir motivasyonel gücümüz ve enerjimiz
olmalıdır. Yaşam enerjisi, sahip olduğumuz
en önemli kaynağımızdır. Hayatın değerini yüzyıllar öncesinden
İliad’sında anlatan Homer’e kulak vermeliyiz: "Her an, son anımız
olabilir. Her şey daha güzel çünkü biz mahkumuz. Asla şimdi olduğundan daha
sevimli olmayacaksın. Bir daha asla burada olmayacağız.” Buradayken hayatı
sevgiyle, özenle ve özgürce yaşamak lazımdır.