Hayat alışmamaktır!
Ağustos ayı her zaman sıcaklığın, sevincin ve serinliğin zamanıdır. Ağustosta yaşadığım çelişkiler ruhumu derinden sarsmakta, yaşama enerjime yeni pınarlar akıtmaktadır. Ağustos ayı, yoğun sıcaklığı ve serinliği birarada yaşama çelişkisini tecrübe etme fırsatı vermektedir. Deniz kıyısında martılarla birlikte kanat çarparken, bütün ihtişamıyla uçsuz bucaksız göklerde özgürce yol alan leylekleri takip ederken gitmek veya kalmak arasında gidip gelen varlığımla mücadele ediyorum. Bütün sözlerin söylendiği zamanda bırakılmasını, bütün yaşananların kendi zamanlarının ve yerlerinin ötesine taşınmamasını düşünüyorum. Ağustos, bütün sözleri, düşünceleri, ilgileri ve ilişkileri kendi zamanlarında ve yerlerinde bırakarak, geçmişin köhne kaynaklarını ileriye taşıma aptallığına düşmeden hayatı köreltmemenin farkına varmamı sağlıyor. Ağustos, sonra gelecek olanın sonbahar olduğunu bile bile baharı ileriye taşıma aptallığına düşmemektir.
Ağustos, gelenin sonbahar olduğunu bilsek dahi, her şeyin daha bir gelişme çizgisinde ilerlediğinin
habercisidir. Ağustos, aslında en iyisidir. En güzel gün, güneş ve
gelişmek ağustosta gerçekleşir.En
güneşli günleri ağustosta yaşamamıza
rağmen, güneşin ışığının
sönmeyeceğini, sıcak günlere alışmadan yolumuza devam etmemiz gerektiğini
ağustosun tutku, umut ve aşk dolu günlerinden öğreniyoruz. Hayat, alışmamaktır.
Aslında hiçbir inanca, alışkanlığa, ilişkiye, bilgiye, kalıba, işe, ilgiye ve
faaliyete alışmamak lazımdır. Ağustos, vadettikleri bütün konfor, kurtuluş ve
rahatlık sözlerine rağmen her şeye ve herkese veda etmeyi bilmektir.
Alışkanlıklar, hayatın zindanıdır. Ağustos,
en serin ve sıcak sabahlara alışmamaktır. Yaşanılan en sıcak günlere
alışmadan onları arkada bırakıp daha serin, daha soğuk ve çetin günlere
doğru yola çıkmaktır.
Ağustosta evrende
yalnız olmadığımı iliklerime kadar hissediyorum. Gündüzüme en yakıcı güneş,
geceme en serin rüzgarlar eşlik ediyor. Kuş cıvıltıları, horoz sesleri, tavuk
ötüşleri, kuzu melemeleri bütün günüme
eşlik ediyorlar. Dağı tırmanırken doğa,
yetiştirdiği yemişlerini bana ikram ediyor. Ağustosun her gününde yenilendim, kavruldum ve
dirildim. Ağustos, boşa geçirilecek bir
aylaklık dönemi değildir. Ağustosa tembellik, yan gelip yatmak yakışmaz.
Ağustosa, dirilik, tutku, çalışkanlık ve
emek yakışır. Ağustos diriliği, beni
gelecek olan sonbahara ve kışa
daha dirençli ve dayanıklı olmamı sağlıyor. Hayatta diri ve dirençli kalabilmek
için, bütün köhne sayfalardan, kaynaklardan, kalıplardan, kabullerden
özgürleşmek lazımdır. Ağustosun son
günlerinde ağustos yorgunluğundan eser
yok üzerimde. Bana hediye ettiği hayat
diriliğinden dolayı ağustosa teşekkür borçluyum. Ağustosa yorgunluk ayı olarak değil, dirilik ve dirençlik kaynağı olarak göz
kırpıyorum.
Ağustosta güne
uyanmak, güneşin yakıcılığını gün boyunca hissetmek, ormanlarda oksijeni
teneffüs etmek her şeyin merkezine insanı ve doğayı koymamıza esin kaynağı
oluyor. Kederden arınmış bir şekilde
gözlerimi sonuna kadar açarak
yeryüzünde ve gökyüzünde ne olup
bittiğine bakma motivasyonuyla sınırsız
bir enerji hareketliliği başlıyor
içimde.Alışamamak tedirginlik içinde olmak değildir. Alışamamak, yabani bir
özgürlük özgüven duygusuyla içimize
müziğin işlemesi, yeni
yolculukların neşesinin dolması demektir. Ruhumuzda en sarsıcı ve yıkıcı
depremler kopmasına rağmen özgürce,
özgüvenli ve özgün bir şekilde yolda
olmaktan vazgeçmemektir.
Ağustos ayı, hayatın,
sevginin ve tutkunun hazineler olduğunu
ağustos böcekleriyle bize öğretir. On yedi yıl gibi uzun bir süre yeraltının karanlıklarında kalan erkek ağustos böceği, yeryüzüne, güneşe ve güne büyük
mücadeleler sonunda merhaba der.
Dört beş haftalık ömrü olan ağustos böceği, yeryüzündeki bu kısa yaşamında sevgiliyi
bulmak için karnını kasarak o eşsiz
sesleri çıkarır. Ağustos böceği,
tembel ve aylak biri değildir. Ağustos böceği, dört beş hafta sonra öleceğini
bile bile yorulmadan sevgiyi, sevgiliyi ve tutkuyu aramaktadır.
Ağustos sıcağı uysallaştırmaz ve kırılganlaştırmaz. Umutla
dolu olan yüreğim, yolun hep daha iyi yerlere çıkacağını fısıldıyor. Altın bir fırsat olarak ağustos
elimize geçti, ağustosun her gününü dolu dolu yaşadık. Ağustosun hiçbir günü
boşa geçirilmemeli ve israf edilmemelidir. Yazın bütün meyveleriyle coşkulu ve tutkulu arzularımızı özgürce doyurmalıyız. Ağustosun
günü ve güneşi, cennetin en saf şarap
nehri olarak ruhlarımıza yol bulmalı ve akmalıdır.
Ağustosun günü ve
güneşi kadar, akşamları da güzeldir. Her ağustos akşamında uçsuz bucaksız ovaya bakan balkondan içilen tutkulu kahveler, ruhta eşsiz
lezzetler sunan müzikler ve coşkulu danslar eşliğinde yaşanan ağustos akşamları, özgürlük, umut
ve mutluluk demektir.Ruhumun ağustos
sıcağında bütün hiçbir şeye alışmadan umutla yol almaya devam
ediyorum.