Hayaller de israf olmayacak!
Otelde hanımla yemeğimizi yedikten sonra, hoş ve havadar, denizi gören bir köşe bulup, akşam dersimizi kısık sesle yapmak için tefeül ettik. Ene ve Zerre bahsinden şu kısım çıktı: “dünyada camid, şuursuz ve mühim vazifeler gören zerrat-ı arziyenin elbette taşı, ağacı, herşeyi zîhayat ve zîşuur olan âhiretin bazı binalarında derc ve istimali mukteza-yı hikmettir. Çünki harab olmuş dünyanın zerratını dünyada bırakmak veya ademe atmak israftır.” Dünyada yarattıklarını israf etmemesi Allah’ın büyüklüğünü gösterirken, hem de ahiretin varlığına da büyük bir delildir... Eğer ahiret olmasa biz israf olacaktık, hayallerimiz de israf olacaktı…
Çok önemli vazifeler yapmış arzın zerrelerini israf etmeyen Kadir-i Zülcelâl, bizim lezzet veren hayallerimizi de israf etmeyip, belki de onları çekirdek edip, ahretteki saadetleri, lezzetleri onlar üzerine bina edecektir. İşte bunun için bir nevi melekût âlemi olan duygularımızın zerreleri olan hayallerimiz israf edilmeyecek… Şimdi hayal olarak kalmış çok şey ebedi hayatta muhteşem filiz verecek, kavuştuğumuz lütufların yaprağı çiçeği meyveleri olacaktır…
İnsanın ve hayallerinin israf olması, bütün mevcudattan çok daha yakıcı bir israftır ve gürültüyle harap olacak yıldızların israf olmasından da çok daha gürültülüdür... Yeryüzünde, kendisinden büyük canlılara göre bir avuç kalan insan, kâinatı kucaklatacak, melekût ve ervah âleminin sakinleriyle hasbıhal ettirecek ve harikalar âleminden çok daha harika kalan hayal ile donatılmıştır... Bu hakikatlerin yanında ahiret olmasa güzel hayallerimiz öyle bir israf olacak ki… Ya Rab! Ebedi hayatın bu büyük delilleri için Sana tüm zerrelerin ve hayallerin sayısınca şükürler olsun...
Güzel hayaller ile ebedi âlemlere gitmek lazım! Ne kadar güzel malzeme ile gidersek, ne kadar eli dolu olursak, zaten çok güzel olan cennet bizde ki hayal çekirdekleriyle muhteşem şeylerin zuhur etmesine vesile olacaktır… Elde imkân, kafada şuur ve hayal etmeye, tefekküre müsait iç âlemi varken, müzahrefatla, meyve ve saadet vermeyen uğraşılarla göçüp gitmek, güzel hayaller sahibi olmamak; bizimde bize verilenleri israf etmiş olmamızdır... Madem dünyanın cansız ve şuursuz zerreleri ahiret saraylarının şuurlu malzemesi olacak; güzel şeylere vesile olacak hayallerimize de sahip çıkmak gereklidir…
İnsan hayallere dalar, bazen de henüz var olmamış şeyler için ruh haline göre hayıflanır ya da Allah’ın hikmetine teslim olur. Her hâlükârda, güzel şeyler hayal etmek, hiç bir şey yapmamaktan, boş oturmaktan çok daha iyidir. En azından engel tanımaz istiklal kazandırır… “kalbin hâdimlerinden bulunan hayal, meselâ en zayıf, en kıymetsiz iken, hapiste ve zindanda kayıtlı olan sahibini bütün dünyada gezdirir, ferahlandırır.” Mesnevi-i Nuriye
Kalbin bu hizmetçisi kâinat gibi genişlemeye de müsaitken, insanın elinden tutar gidebildiği yerlere de götürür; kendi halinde bir köşede otururken, “şarkta namaz kılanın başını Hacerü'l-Esvedin altına koydurur. Ve şehadetlerini Hacerü'l-Esvede muhafaza için tevdi ettirir.” Mesnevi-i Nuriye
Madem kalbin böyle bir hizmetçisi var, ona kötü yükler yükletmemeli; çirkin şeyler hayal etmemeli, hayalin de edebini muhafaza etmeli ve latif şeyleri omzuna vermelidir. Asfiyalar, Muhakkikler, ehl-i sünnet yolunu haşerat-ı muzırradan koruyanlar ve Bediüzzaman gibi zindanlarda sadece hakikatleri hayal eden büyük mütefekkirler, hayallerinin dizginini nefsin eline değil, imanın, tefekkürün eline vermişlerdir. O hayallerin ellerinden öperiz…
Son söz: Güzel şeyleri hayal etmek, velev ki burada gerçekleşmese de, ebedi hayatta, hayal edilenin çok fevkinde güzel şeylere kavuşturmuş olacaktır. Hiçbir kayıp yok sadece tehire kalmış hayal ötesi şeyler insanı beklemektedir…