Hayalim yazar olmak
Yazar Osman Tatlı'ının "Hayalim Yazar Olmak" kitabını okuyorum. Eser, genç yazar adaylarına hedeflerine ulaşmak için bu alanda yazılmış önemli bir çalışma olarak sunulmuş. Bu çalışmayı önemli kılan yazarın bizzatihi yazarlık ile yaşadığı sıkıntıları, çileleri ve maceralarını da okuyucuyla paylaşıyor olmasıdır.
Yazar, "Hayalim Yazar Olmak" adlı eserinin başlangıç kısmında genç yazarlara şu tavsiyede bulunuyor. "Engellerimiz çok, ilk engelin kendimiz olduğumuz bir yola girmek üzereyiz." Dedikten sonra adayların gerçekten bu macerada hazır olup olmadıklarını ölçmek adına bir takım sorular da soruyor. Bu sorular genç yazarlarla bir nevi sözleşme niteliğini de taşıyor. "...Buna hazır mısın?Aklının ve kalbinin sesini, korku ve endişelerin arasında dinleyebiliyor musun? Dış dünyadaki baskıların belini bükmesine izin vermeden dik bir yürüyüşe hazır mısın? Yolculuğumuzda sadece isteğin yeterli olmadığı, emeğin ve özverinin çokça azığımız olacağı yolculuğu yarım bırakmayacağına dair inancını sınamaya hazır mısın? Yorgun gecelere, yorgun bir kalbe ve yorgun mu yorgun olan bir o kadar da karışık bir zihne kendini hazır hissediyor musun?..." Bunlara benzer bir kaç sorudan sonra genç yazar adaylarının "tamam yeter.. Evet/Hayır." Demesini bekleyen bir tarz içine girmiştir.
Yazar Osman Tatlı, kitabında sabırlı davranıp soruların sonuncusunu bekleyen genç yazara da son bir soru daha sorar. "En önemlisi benimle yolculuk yapmaya hazır mısın ey Simurg?" Burada "Simurg" yazarlık serüvenini kabul eden ve bu alanda yolculuğa başlayacak olan genç yazarları temsil ediyor. Neden genç yazarları Simurg olarak tanımlıyorsun sorusuna şu cevabı alıyoruz.
"...Efsaneye göre kuşların hükümdarı olan Zümrüd-ü Anka yani Simurg, Kaf Dağının ardında Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş
Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürlermiş. Ama içlerinden onu gören olmamış. Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler. Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Onun var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip, yolunda gitmeyen şeyler için yardım istemeye karar vermişler.
Kaf dağına varmak için ise yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş, Bu vadilerin her biri bir diğerinden daha çetinmiş. Birincisi; istek, ikincisi; aşk, üçüncüsü; marfet, dördüncüsü; istisna, beşincisi; tevhid, altıncısı; şaşkınlık ve yedincisi ; yok oluş vadileriymiş.
Kuşlar yedi vadi üzerinde uçtukça sayıları hep azalmış. Nasıl mı? Anlatalım.
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi şeylere takılanlar yolda birer birer dökülmüşler. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce 'Aşk Denizi'nden geçmişler sonra 'Ayrılık Vadisi'nden' uçmuşlar. 'Hırs Ovası'nı aşıp, 'Kıskançlık Gölü'ne' sapmışlar. Kuşların kimisi 'Aşk Denizi'ne' dalmış, kimisi 'Ayrılık Vadisi'nde' kopmuş sürüden. Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış göle.
Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp ; Papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş, oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış; Kartal yükseklerdeki krallığını bırakamamış; Baykuş yıkıntılarını; Balıkçıl kuşu bataklığını özlemişu2026
Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş: Farsça 'si', 'otuz' demektir. 'Murg' ise 'kuş'.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi 'Şaşkınlık' ve sonuncusu Yedinci Vadi olan 'Yokoluş Vadisi'nde' bütün kuşlar umutlarını yitirmiş. Kaf Dağı'na vardıklarında geriye sadece otuz kuş kalmış. Simurg'un yuvasını bulunca ögrenmişler ki 'Simurg u2013 otuz kuş' demekmiş. Onların her biri birer Simurg'muş. Son kalan 30 kuş anlar ki aradıkları kendileridir ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur...."
Yazar, burada genç yazar dostlarına sordukları soruları soyutluktan çıkarıp Simurg hikayesiyle olayı somutlaştırmak istemiş. Gerçekten bu efsanenin üzerinden günümüz genç yazar adaylarına baktığımızda onlardan şu cevabı alabilirz? Kendi öz benliğimizin farkına vararak, bilincimizde kim olduğumuzun farkındalığına uyanarak kendimizi yeniden var etmeye çalışmıyor muyuz? Bunun için önce meşhur olmak kaygısından uzak durmalıyız. Yazarlık, kurban olduğumuzu farkedip, şaşkınlıkla uyanış ile kurban şuurunu hazmetmeliyiz. Ondan sonra egolarımızı farkedip, onlarla mücadele etmeyi de öğrenmeliyiz. Artık yine yeniden ego benliğimizi yok ederek öz benliğimizi ortaya çıkarmaya çalışmıyor muyuz? Yine bu vakitten sonra yazar olmuş muyuz sorusunu aramayacağız. Üstadların eleştirilerini, beğenilerini bekleyeceğiz.
Yazar olmak mütevazilik vadisinde uçmaktır. Sahi bu Simurg'un hikayesinde yoktu! Ama vadilerin yeşil alanlarına gizlenmiş olması lazım. Her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız. Kendi içimizde bizi bize esir eden yanlarımızı farketmedikçe bunu başaramayacağız. Oysa ki şimdi, bu an her birimiz için kendi gökyüzümüzde uçmak zamanıdıru2026 Farkedelim, farkettirelim.
Simurg hikayesinden sonra yazar olmanın dayanılmaz cazibesi ve yazarlığı bekleyen engeller belli bir sıra dahilinde kitapta anlatılmış. Yazar, kitabın bazı yerlerinde Nurullah Ataç, Ernest Hemingvay gibi önemli yazarların yazarlıkla ilgili önemli makalelerini kitaba almış ve teorisini teze dönüştürmeyi başarmıştır.