Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 Mart 2023

​Hatırlayışlar

Unutmak hastalık, hatırlamak sağlık. Biz millet olarak asil ve vefalı bir toplumuz. Bazen geçmişi unutsak bile yine hafızamızı toparlar, yaşanmışlıkları anarız. Yapılan hizmetleri hiçbir vakit unutmayız. Karabağ’ın kurtarılışını, Ayasofya’nın açılışını, Mavi Vatan idealini mesela. 15 Temmuz’u, Koronavirüs salgınını, Kahramanmaraş merkezli büyük depremi kim unutabilir?

Edebiyat ve sanatta da hatırlayışlar mühimdir. Eski şairleri, yazarları, müzisyenleri, sanatkârları unutmak bizim için ayıp, nesillerimiz için kayıptır. Biz küllerinden doğan yiğitlerimizle güzeliz, eskimezlerimizle zenginiz. Hayatım boyunca unutulanları hatırlatmaya çalıştım. Nisyana gömülen birçok şair ve yazarı günışığına çıkarma çabasını güttüm. Ziya Osman Saba, Safiye Erol, Osman Cemal Kaygılı, Cavit Ersen, Cengiz Dağcı, Nahit Sırrı Örik, Nihad Sâmi Banarlı, Bahaeddin Özkişi, Özkan Yalçın, Tahir Kutsi Makal, Faik Baysal.Bu vadide genç edebiyatçılar da emek verdi. Kadirbilir kıdemli yazarlar da kolları sıvadı. Taner Ay bu sahada alın teri döken kıymetli araştırmacı yazar. Vesikalık Fotoğraflar, Metruk Zamana Seyahat, Yeşilçam Sokağı Fotoğrafları eserlerinden bazıları. Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler isimli eserinin ikinci cildini de bir solukta okudum. Emek mahsulü bir çalışma. Bu tür define avcılıklarının zorluğunu bilirim. Arkeolog gibi çalışır, iğneyle kuyu kazarsınız. Bilinmezlerin peşine düşersiniz. Her bulduğunuz bilgi kırıntısı sizi gönendirir, hurda teferruat sizi bahtiyar eder. Bu çalışmalardan birkaç kitabım: Kayıp İstasyon, Kalem Efendileri, Aşina Çehreler, Unutulmayan Edebiyatçılar. Basılmayı bekleyenler var.

Ben edebiyat yolunun sağ kaldırımında ilerlerken Taner Ay soldaki ihmalleri toparlıyor. Anlamlı çabalar. İster sağ ister sol olsun unutulan bütün kıymetler hepimizindir. Mesela Abbas Sayar. Geçmişte sol yayınevleri kitaplarını basınca sağ kesim ilgisiz kalmıştı. Sonra Ötüken Neşriyat bu yazarımıza sahip çıkınca sol cenah uzak durdu. Saçmalığa bakın! Cemil Meriç bu yabaniliklere karşıydı. O Nâzım’a da, Necip Fazıl’a de sahip çıkan bir mütefekkirdi. Kemal Tahir’i de yüceltir, Tarık Buğra’ya da muhabbet beslerdi. Tecessüs sahibi cins bir kafa, düşüncelerimizi kanatlandıran muhteşem zekâydı. Sosyolojinin, edebiyatın, fikrin en yüksek irtifa noktasıydı. Kutuplaşma hastalığımızı teşhis eden ilk hekimlerimizden.

Kitapta aşina isimler var: Şehâbeddin Süleyman, Safvet Nezihi, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Celâl Sılay… Az tanıdıklarım da yer alıyor: Niyazi Akıncıoğlu, Zühtü Bayar. Adlarını ilk defa duyduklarımın sayısı daha fazla: Said Naum Duhanî, Suphi Taşhan, Sefer Aytekin, Ender Sarıyatı, Kaya Çanca, Coşkun Büktel… Yazar “Takdim”inde “simsarlar çetesi”nden bahsediyor. Ne yazık ki edebiyatta bu çeteler bir gerçek. Sağda da var, solda da. Kendi edebiyat cemaatinden başkasını görmeyen dergiler sürüyle! İsimlere sansür uygulayan sözde kanaat önderleri… Kodaman eski bir gazeteci, çevresindeki yazar ve çizerlere, “Sağcıları eleştirmeyin, kitaplarını bile kötülemeyin. Çünkü bu da onların tanınmalarını sağlar. Bırakın unutulup gitsinler.” demişti. Zalimliği görüyor musunuz? Yobazlık diz boyu ve her şekliyle. Acımasızlık, insafsızlık edebiyatçıya yakışır mı? Yine de unutulmuyor işte. Birileri çıkıp toprağa gömülen defineleri ortaya çıkarıyor. Ay gibi iyi araştırmacılar, dedektif gibi o pırlanta değerleri önümüze koyuyor. Sonra da herkesin alkışını, duasını alıyor.

Taner Bey, “Bir aksilik çıkmazsa, Edebiyatımızda Unutulanlar ve Kaybedenler, önümüzdeki yıl da üçüncü cildiyle elinizde olacak.” müjdesini veriyor. Aslında üniversitelerdeki hocalara örnek oluyor. Hep aynı isimlerin etrafında dönüp duran bazı hocalar, çoğu zaman işin kolayına kaçıyor. Talebelerine, yüzlerce teze konu olmuş Sait Faik’i, Hüseyin Rahmi’yi, Yakup Kadri’yi yine veriyorlar. Hâlbuki bilhassa bereketli Anadolu topraklarında çok kıymetli ozanlarımız, şair ve yazarlarımız mevcut. Onlara yönelsinler. Sanat semasında parlayıp kendisini gösteremeden sönüveren yıldızları işaret etsinler.

“İsimsiz şair ve yazarları tanımadığımız için bildiğimizden şaşmıyoruz.” diyebilirler. Üşenmesinler, Taner Ay’ın eserlerine, kitaplarımıza bir zahmet bakıversinler. Tabii akademik gururları buna müsaade ederse! Zira üniversitelerimizde -iyilerini tenzih ederim- kibir dağları var. Bir zamanlar Orhan Şaik Gökyay’a, Nihad Sâmi Banarlı’ya üniversite kapısını kapatan zihniyet, bugün de eser veren, hizmet eden yüzlerce yazarı görmezden geliyor. Üniversitelerine davet edip öğrencileriyle tanıştırma nezaketinde bulunmuyorlar. Ne diyelim, garip hâl ama geçelim. Taner Ay’ın emeğine saygı duymak vicdan borcumuz. Eserlerini titizlikle okumak mecburiyetindeyiz. Bilhassa akademisyenler bu görevi ihmal etmemeli. Gün gelir, “sükût suikasti”ne onlar da uğrayabilir. O zaman da kendilerini Taner Bey gibi gayret kemerini kuşanmış seçkin araştırmacılar tutup gün ışığına çıkaracak. Yitik değerlerimize sahip çıkan değerli yazarımız Taner Ay’a ve Ötüken Neşriyat’ın mümtaz yöneticilerine binlerce teşekkür. Sağ olsunlar, var olsunlar.