Hatırladıklarım
Kar, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin her bölgesine yağıyor. Şükürler olsun ki Devlet-Millet işbirliği sayesinde, zorluklar gideriliyor. Kar yağışı ve soğuk hava, yeryüzünün muhtelif bölgelerinde etkili. Masum çocuklar, orda büyük acı yaşıyor. Türkiye’nin yardım eli, hamdolsun onlara da uzanıyor.
Bazı
tipler vardır. Gündeme gelmek için sınırları aşıp peygamberlere, âlimlere,
devlet adamlarına hakaret ediyorlar. Hukuk yoluyla ceza da alıyorlar. Bir
insanın gazeteci, sanatçı veya siyasetçi olması ona saldırganlık hakkını vermez.
Ahlakın temeli: “Sana yapılmasını istemediğin şeyi sen de başkasına yapma!”
Kendine, ailene hakaret edilmesini istemiyorsun. Öyleyse sen de edepli
olacaksın, eleştirini makul ölçüde yapacaksın. Aksi takdirde toplumdan tepki
alırsın. Allah, zıvanadan çıkıp yolunu şaşıranlara akıl, fikir ve şuur versin.
Bu tür
arızalara son 20 yılda rastlıyoruz da bazı ‘sağcı’ gazetelerin köşe yazarlarını
anlayamıyor, tanıyamıyorum. Aslında inançlı insanlar ama politik ihtirasla
haksızları destekliyorlar. Gözlerini politika hırsı ve kini bürümüş.Maneviyat
karşıtı gazetelerle birlikte iktidara, Cumhurbaşkanımıza saldırıyorlar.
Dinlerine, inançlarına hakaret edenleri garip şekilde savunuyorlar. Elbette
büyük günaha, vebale giriyorlar. İnsan muhalif olabilir, tenkitte bulunabilir. Ama
gün gibi aşikâr konularda zalimlerin yanında duramaz. Malum söz: “Küfre rıza
küfür, zulme rıza zulümdür.” Bu arkadaşlara ahireti, hesap gününü hatırlatmalı.
İnanın hepimiz mahşerde kalemlerimizden, yazdıklarımızdan, söylediklerimizden
sorgulanacağız. Allah için kendinize gelin, değerlerinize yazık etmeyin.
Ailenize, çevrenize, dostlarınıza mahcup düşmeyin. Söz şehvetine kapılıp da
ileride çok utanacağız kötü satırlara imza atmayın. Özünüze halel getirmeyin,
inancınızı kirletmeyin, fikir cellâtlarınıza âşık olmayın, mümin kardeşlerinizi
üzmeyin. Bu üç günlük dünyada değmez. Kur’an’da “Müminler kardeştir.” buyruluyor.
Bir kardeşiniz olarak bunu size hatırlatmak istedim.
Prof.
Dr. Mehmet Maksudoğlu Hocamızın yeni eseri Hatırladıklarım’dan
bahsedeceğim. İslam tarihçimiz bu eserinde, çocukluk yıllarından başlayarak
eğitim hayatını, yüksek tahsilini, hocalarını, çevresini anlatıyor. Her bölümü
kıymetli olan bu hatıralarda hocamızın ünsiyet ettiği şairleri, âlimleri,
ilahiyat ve tarih camiasını, bazı tarikatları tanıyoruz. Hasbi bir eda ile
kaleme alınan hatıratta “Türkçemiz”, “Laikçilik”, “27 Mayıs Trajedisi” gibi
konular da dile geliyor. Yazarımız, Tunus, İngiltere, Libya, Şam, Amman gibi
ülkelere ve şehirlere yaptığı seyahatlerde yaşadıklarını okurlarıyla
paylaşıyor. Türkiye’de ve İslam âleminde son 70 yılda yaşananları samimi üslûp
ve çarpıcı örneklerle anlatan Hocamız, bizi ufuk turuna çıkarıyor ve engin düşüncelere
sevk ediyor.
Son sayfadaki şu
satırlar, hocamızın dünya görüşünü dile getirdiği gibi hislerimize de tercüman
oluyor: “Türk Milleti, yüzyıllar boyunca, insanların insanca yaşamasının
reçetesi olan İslâm’ın bayraktarlığını yapmış, bu konuda Osmanlı Cihân Devleti
ile zirveye ulaşmıştır. Prof. Dr. Teoman Duralı’nın, çok güzel belirttiği gibi,
Türk Târihi, bir ırkın değil; bir dâvâ’nın târihidir ve o dâvâ, Allah’ın
yarattığı yeryüzünde, Hakk’ın, adâletin hâkim olması, insanların insanca
yaşamasını sağlamak davasıdır. Osmanlı’nın temsil ettiği, yaşattığı değerlerin,
yâni İslâm’ın tekrar gündeme gelmesi, kaçınılmaz bir vâkıadır.”
Osmanlı’dan Günümüze Değişme Maceramız,
aziz hocamızın diğer eseri. Batılılaşma maceramız boyunca geçirdiğimiz
sancıları ve çektiğimiz çileleri özlü ve hasbi üslubuyla anlatan yazarımız,
bugünkü problemlerin kaynağına iniyor ve tarihin derinliklerinden bulup
çıkardığı hakikatleri önümüze koyuyor. Önce, “Devlet Nedir?” başlığıyla
karşılaşıyoruz. Tarihin nasıl anlaşılması gerektiği vurgulanıyor ardından.
Zaferlerimiz kadar mağlubiyetlerimize de dikkat çekiliyor. Neredeyse asır asır
Osmanlı tarihinin ihtişam ve zarafeti ile birlikte gerileme ve yıkılış
devirlerinin sebeplerini de kavrıyoruz. “Akıncı Ocağına Büyük Darbe”, “Lâle
Devri”, “Vak’a-i Hayriyye”, “Teslimiyet: Tanzimat, Islâhât”, “İlk Borçlanma”,
“İttihat ve Terakki”, “Cumhuriyet Safhası”. Onlarca mühim konu, hayati
meseleler ve geçmişteki dönüm noktaları hakkındaki gerçekçi bakışlar, hangi
değerlerimizi nerede kaybettiğimizi doğru şekilde bize işaret ediyor.
Dolayısıyla yitirdiklerimizi nasıl bulabileceğimizi hatırlatıyor yazar. Büyük
birikime sahip olan mümtaz bir ilim adamının hakikatleri pervasız biçimde anlatması,
bize yeni yollar açıyor ve yönler gösteriyor. Bilhassa tarihimize ve
medeniyetimize meraklı okuyucular, Akıl Fikir Yayınları’ndan çıkan bu iki eseri
heyecanla okuyacak, bitirdiklerinde istifade ettiklerini göreceklerdir.