Hatay gözlemlerim!
Geçtiğimiz cumartesi günü Hatay’daydım.Gözyaşlarıyla girdiğimiz şehirden gözyaşlarıyla çıktık. Bazen acıdan bazen şükürden ağladık. Çoğu bina yıkılmış. Yıkılmayan, zarar görmeyen bina neredeyse hiç yok. Hatay diye bir il kalmamış ortada. Enkaz şehri adeta.
O kadar çok yıkılmış bina vardı ki hala yetişilmeyen, dokunulmayan
binalar vardı. Enkazın altında hala çıkarılmamış cesetler olduğuna inanıyorum.
Sahipleri yok çünkü. Gelip “Burada benim
bir akrabam var, bir yakınım henüz çıkarılmadı. Sağ kurtaramadık bari en
azından cesedini çıkarıp bize teslim edin” diyecek kimse yok ortada. Çünkü
onlar da ya aynı yerde ya da başka bir yerdeki enkazın altında. Ya yaralı
çıkarıldılar ya da enkazın altında hayatlarını kaybettiler. Şehir kimsesizler
mezarlığına dönüşmüş adeta. Sessizlik hakim; sadece akan gözyaşlarının sesi
duyuluyor, hissediliyor. Şehri terk eden terk edene. Şehre giriş yapan yabancı
plakalı araç sayısı çok fazla. Neredeyse Türkiye’nin tamamına ait plakalı
araçlara denk geldim. Şehri terk eden araç plakası ise çoğunlukla 31 (Hatay)
plakalı araçlar.Ağır hasarlı araçlarına bile binip şehri terk etmeye çalışan
insanlar var.
Deprem yaşandığı gece adeta mahşer alanı gibi çığlıklar, bağırışlar,
koşuşturmalar yaşanmış. Bir yandan yağmur yağıyor, her yer çamur ve yıkıl
binalar diğer yandan yağmura ve çamura aldırış etmeden çıplak ayak kendini
dışarı atıp canını kurtaran insanların akrabasına ulaşmanın telaşı. Gerçekten
tam bir mahşer alanı gibi…
Çoğu akrabasına ulaşamamış. Ulaşabilenler şanslı olup, şükrediyor;“Rabbim evlatlarımı, anne babamı bana
bağışladı” diye ağlıyor. Yakınını kaybeden acıdan, yakınını bulan şükürden
ağlıyor. Kaybolan malın mülkün derdinde değil kimse; herkes can derdinde.
Gözünün önünde yıkılan binalarda milyonlar değerindeki arabasını kaybeden
insanlar canınıkurtardığıiçin şükürden ağlıyor.
Biz orda iken birkaç saat içinde o kadar çok artçı oldu ki anlatamam.
Adeta beşik gibi sallanıyorduk. Gergin ve stresli hale geldim.Psikolojimin iyi
olmadığını hissettim. Orada canını sağ kurtaran insanların psikolojisini ise hiç
düşünemiyorum. O kadar büyük iki üç deprem yaşadılar o kadar çok acı çekmişler
ki artçılar normal geliyor onlara, hiç yaşanmamış gibi davranıyorlar. Hatay’ı,
Maraş’ı, Adıyaman’ı anlamak için oralara gitmek gerekiyormuş bunu anladım.
Televizyondan veya basın ve medyadan gördüğümüz, okuduğumuz kadarı ile onları
anlamak, anlamak değilmiş. Eksik oluyormuş bunu fark ettim. Güçlü empati
duygularına sahip olsanız bile oralara gitmeden yeterli ölçüde onları
anlayamaz, onların duygularına ortak olamazsınız.
Oralara gitmek, depremzede vatandaşlarımızın hayatlarına dokunmak
gerekir. Bunun bir gönüllülük bir vicdan işi değil, insan olan kendini kul
olarak gören herkesin üzerine düşen bir zorunluluk olarak görmeye başladım deprem
bölgesi Hatay’da ilerlerken. Aradan neredeyse iki üç hafta, bir ay geçti diye
düşünmeden imkanı olan herkesin deprem bölgesine gidip oraları görmeleri
gerekiyor. Aldığınız her bir nefes için şükredersiniz. Hatay’da iken sahip
olduklarım için oturup şükür namazı kıldım. Rabbime milyon kere hamdolsun hayatımızı
bize bağışlamış, bu imkanları sunmuş, ailemizi çoluk çocuklarımızı anne
babalarımızı bize bağışlamış. Bu bile büyük bir nimet değil mi? Dünyanın en
büyük serveti en büyük armağanı değil mi? Daha ne olsun?
Hatay’a beş kişilik bir ekiple gittik. Depremde evleri yıkılmış, enkazın
altında kalmış ama çok şükür sağ kurtarılmış akrabalarımızı ziyarete, acılarına
ortak olmaya, teselli etmeye, moral vermeye gittik. Onları görünce gözyaşlarımı
zor tuttum. Üzülmesinler, etkilenmesinler diye çoğu zaman gizliden gizliye
sildim akan gözyaşlarımı. Aklıma direkt anne babam, eşim ve kızım geldi. Bazen
sevdiğimiz insanların nefes aldıklarını bilmek bile insana iyi geliyor, şükür
sebebi olabiliyor. Sahip olduğumuz her şey için hamdolsun rabbimize.
Hatay’da depremi yaşamış kıymetli Amcam, yengem ve çocukları. Rabbim size güç
kuvvet versin. Dirayetinizi arttırsın. Hayatınıza hayat, ömrünüze ömür katsın
inşallah. Rabbim bir daha size, ülkemize ve tüm Müslümanlara böyle bir acıyı,
böyle bir felaketi yaşatmasın. Amin.