Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.85
Gram Altın
2424.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 May 2020

Hatasızı aramak !

Her inanca göre bir tanımı vardır insanın... kimisi düşünen hayvandır der, kimisi de Allah’ın yeryüzündeki halifesi...

Bizler bunların içinden kendimize uygun olana iman ederiz, ama hepsinin ortak noktası insanın günahsız ve hatasız olmadığıdır.

Bu minvalde insanın, bir insana veya insanlardan müteşekkil bir topluma ilişkin yaklaşımı, doğrularının yanlışlarından fazla olması ile doğru orantılıdır genelde...

Eskilerin deyişiyle ‘’Kusursuz dost arayan dostsuz kalır’’.

Aslında meselenin düğümlendiği yer de burası...

Geçenlerde çocuklara hararetle tavsiyeler verip, şunları şunları yapmayın derken ‘’ama baba sen de yaptın ya geçen gün’’ cevabı karşısında yüzümüzde bir gülümseme oluştu...

Gerçeğin ta kendisiydi bu!

Evet hepimiz insanız...

Düzeyimizi belirleyen yani alçaltan veya yükselten şey, hata yapmamamız değil, hatada ısrarcı olup olmadığımız aslında...

Allah, kullarına hatasızlığı değil, günah işleme acısının verdiği pişmanlık ile tekrar etmeme gayreti taşıyarak tövbe edilmesini tavsiye ederken, kulları olarak bazen fazla zorluyoruz şartları...

Koronasız sosyal olduğumuz günlerde, öğlenleri genelde yemek için işyerine yakın bir AVM’ye giderdik. Yemek katına çıkınca, arkadaşlar ile nerede yemek yiyelim diye ayaküstü toplantılar yapardık, ‘’falanca yer derdi birisi’’ diğeri ‘’ama geçen gün yemek yarım saat geç geldi bir daha gelmeyelim buraya’’ dedik ya derdi. ‘’He ya derdik, gidilir mi oraya’’. Sonra bir başka arkadaş ‘’o zaman filancaya gidelim derdi, diğeri geçen gün çorbaları soğuk getirdiler, söyleyince de surat astılar oraya gitmeyelim demiştik ya’’ derdi. ‘’He ya derdik doğru’’, sonra oy birliği ile üçüncü arkadaşın önerdiği hatasız ve günahsız olan mekana giderdik, günler günleri böyle kovalardı.

Nihayetinde bir öğlen, ayaküstü yemek mekanı seçme toplantısında bir de baktık ki, AVM içinde hiçbir yere gidemiyoruz, zira hepsini bir şekilde kara listeye almışız... sonra birbirimize bakıp ‘’ sanki falanca mekan az surat asmıştı, diğerlerine göre daha iyiydi orası’’ deyip oranın yolunu tutmuştuk.

Tercihlerimizde belirleyici olan, hayatta vasat olan mutluluk düzeyini yakalatacak bakış açısı da tam olarak bu aslında... Zira hatasız kul olmadığı gibi, hatasız olmayan kulların yönettiği hiçbir oluşumun ve kurumunda mükemmel olma şansı yok maalesef, tek şansları az hatalı olmak ve hatada ısrarcı olmamak...

Hayatın her aşamasına uygulanabilir, basit bir yöntem bu aslında.

Her hata karşısında yıkılmak, insan olgusunun felsefik varoluşunu paradigmal yaklaşımlar ile tartışmak yerine ( cümlede mantık aramayın ) insandır ve bunu yapması ‘’NORMALDİR’’ basit bakışı açısı ile mutluluğu yakalayabilirsiniz.

Sakın yanlış anlaşılmasın...

“NORMALDİR’’ bakış açısı bir kötülüğü veya günahı normal görmek ya da normalleştirmek değildir... tam aksine insanı tanımak ve tanıdığı insandan gelen bir tavıra karşı sağlıklı bir reaksiyon verebilmektir. İnsanın hata yapabilme ihtimalini normal görerek, yapıcı eleştiriler ile daha az hata yapmayı teşvik etmektir. Birkaç hatası olandan vazgeçip, her tarafı kusurlu olana gitmemektedir.

Yaratılmışlar olarak imtihan için gönderildiğimiz bu dünyada, bizden beklenen günahsız olarak dönmek değil, günah sevap terazimizde sevaplarımızın ağır gelmesi ve günahlarımızı içimizde pişmanlık ile taşımamızdır aslında.

Bunlar nereden aklına geldi derseniz, parti ismi belirtmeden bir yardım dağıtım resmi paylaşmıştım geçenlerde sosyal medya hesabımda...

Paylaşımdaki amacım partiyi tahkir etmekten ziyade, yapılan yanlışa dikkat çekmekti. Dokuz kişi bir koliyi ihtiyaç sahibi bir amcanın kapısına bırakmış, yardım değil aşağılama töreni yapıyorlardı neredeyse.

Benden farklı siyasi görüşü olan bir arkadaşım, alttaki yorumlardan parti ismini öğrenmiş olmalı ki, ‘’bak senin de destek verdiğin partide şunları yapıyor diye bir resim iliştirmişti’’ paylaşımımın altına.

Resmi görünce içimden ‘’NORMALDİR’’ ve kim yaparsa yapsın yanlış yanlıştır dedim, zira ben destek verdiğim partiyi hatasız diye tercih etmedim ki hiçbir zaman, mevcutlar içinde en az hata yapan ve bana en yakın görüşe sahip olduğu için tercih ettim…

Dedim ya doğruya götüren çok basit bir yöntem bu, mükemmeli aramayın, en az hatalısını tercih edin, zira bu dünya mükemmelin bulunacağı yer değil...

Kusursuzu bulayım derken bir bakmışsınız ki gül bahçesindeki en soluk güle kalmışsınız, yakın tarihte örneği çok, bilmem anlatabildim mi ?